--
"Söz vermiştin"
Chan kafasını eğdi. "Özür dilerim"
Seungmin ağlamamak için kendini sıkıyordu ama olmuyordu işte. İçinde yaşadığı karmakarışık duygular onu yeni doğmuş bir bebek gibi ağlatıyordu.
Parmağına taktığı yüzüğe baktı. Sakince parmağından çıkarak sandığın içine geri koydu ve Chan'a döndü.
"Başka bir ülkeye gidecektik, asla yakalanmayacaktık, beni koruyacağına dair söz vermiştin.. Her şey için söz vermiştin Chan"
Chan, eğdiği kafasını kaldırmadan güçsüzce ağlıyordu. "Özür dilerim. Ben seni koruyabileceğimi sandım ama yapamadım. Çok Özür dil-"
"Dileme.." Seungmin, Chan'a sarıldı. Chan ilk afallasa da o da Seungmine sardı kollarını..
"Biliyorum, bunun hesabını sana sormam çok saçma. O dönemde her şey çok farklıydı. Yapabileceğin hiçbir şey yoktu. Asıl ben özür dilerim Chan. Sana o zamanların hesabını sorduğum için."
Chan, geri çekilip ellerini Seungminin yanaklarına yerleştirdi. Baş parmağı ile nazikçe Seungmin'in göz yaşlarını sildi.
"Ağlama daha fazla.."
Seungmin burnunu çekip kafasını aşağı yukarı salladı. "Chan, unutalım mı? Ama her şeyi değil.. O döneme ait yaşadığımız güzel şeyler bir anı olarak kalsın ama o iğrenç şeyleri unutalım olur mu?"
Chan gülümsedi. "Unutalım tabi.. O anları düşünmek bize sadece acı verir. Ben senin üzülmeni, acı çekmeni, ağlamanı istemiyorum. Sana gülümsemek yakışıyor"
Seungmin de Chan'ın gözlerinin içine bakıyordu. Gülümsedi. Tam da Chan'ın istediği gibi...
"İşte böyle.. Gülümseyince dünyanın en güzel adamı oluyorsun"
Seungmin, bu sözler ve Chan'ın ona karşı olan duygu dolu bakışları karşısında utanarak kafasını eğdi ve daha çok gülümsedi.
Chan da ellerini Seungmin'in yanaklarından çekti. Onu rahatsız etmek istemiyordu.
İşte şimdi ikisinde aklında tek bir soru vardı.
"Şimdi ne olacak?"
Seungmin, aklında dolanan soruya yanıt bulmak için konuştuğunda Chan iç çekerek ona baktı.
"İkimiz arasında ne olacağını soruyorsun değil mi?"
Seungmin sakince kafasını aşağı yukarı salladığında Chan boğazını temizledi.
"Yani... Emin değilim. Sen nasıl olsun istersin?"
Seungmin gözlerini etrafta gezdirip tekrar Chana baktı. "Hmm.. Şey mi yapsak..? Zamana bırakalım. Zamanla ne olacağını görürüz zaten."
Chan gülümsedi. "Pekala.. Öyle yapalım. Sen nasıl istersen"
Seungmin de utanarak gülümsedi. Gözleri hala etrafta geziyordu. Mağaranın içinde olan bu ev soğuktu ve Seungmin bu soğukluğu yeni yeni fark ediyordu.
Ellerini birbirine sürterek Chana baktı. "Sende üşüyor musun?"
Chan, Seungmin'in ellerine baktı. "Evet, hava kararınca soğumaya başladı. Sen yatağa geç ben battaniye getiriyorum"
Seungmin 'yatağa geç' lafına eline olmadan deli gibi utanmıştı. Sakince yutkunarak kafasını aşağı yukarı salladı.
Chan kalkıp Chrisin battaniyeyi koyduğu yere giderek alıp geri döndü. Seungminde yatağa oturmuş bekliyordu.
Chan battaniyeyi Seungminin üzerine örtüp hemen yatağın yanında ki küçük sobayı yakmak için dışarıdan odun almaya gitti.
Seungminde yatağa uzanıp battaniyeye sarıldı. Chan, kısa sürede gelmiş uzun uğraşlar sonucu sobayı yakmıştı.
"Sonunda yandı.."
Seungmin, Chan'ın kararan burnuna bakıp güldü. "Sonunda yakabildin.. Chris bu kadar beceriksiz değildi"
Chan açılan gözleri ile Seungmine baktı. "Öyle mi? Min de bana sarılarak ısınırdı ama işte sende battaniyeye sarılıyorsun.."
Chan burun kıvırdığında Seungmin kahkaha atıp battaniyeyi açtı.
"Hadi gel bakalım. Isınalım"
-----------------------------------------------
AĞĞAĞAĞAĞ Bu bölüm çok hoşuma gittiii
Ay bir de
Sizde benim gördüğüm fotoğrafları gördünüz değil mi???
ONLAAR NEEEE
Zaten ilk başta Chanı görünce bir BAYILMIŞIMM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
History of Love | Chanmin ✓
Fanfiction1900'lü yıllarda sırf eşcinsel oldukları için idam edilen aşıklar, reenkarnasyonla tekrardan modern dünyada karşılaşırlar... |ChanMin|