--
İ
lk uyanan Seungmin olmuştu. Hava aydınlanmıştı. Chan hala ona sıkı sıkı sarılı bir şekilde uyuyordu.
Seungmin, parmakları ile Chan'ın alnına düşen birkaç tutam saçı kenara itip gülümsedi.
Chan sanki her an elinden kaçacakmış gibi sıkı sıkı sarıldığı Seungmine biraz daha sokularak kedi gibi mırıldandı.
Seungmin daha çok gülümseyerek parmaklarını bu seferde Chan'ın yanağına götürüp yeni yeni çıkmaya başlayan sakallarında gezdirdi.
Aklına düşen bir şarkıyı mırıldanmaya başlayarak parmaklarını Chan'ın yanağında gezdirirken Chan da gözlerini yavaş yavaş açmaya başlamıştı.
Seungmin, Chan'ın uyandığını fark edince şarkı söylemeyi kestiğinde Chan sızlanır bir ses çıkardı. "Devam et lütfen"
Seungmin bir şey söylemeden devam etti şarkısına. Bittiğinde ise Chan ona sarılmayı bırakarak yatakta oturdu. Seungminin sesi tıpkı o günlerde ki gibi yine çok güzeldi.
"Günaydın"
"Günaydın.. Rahat mıydın? Seni çok sıktım mı?"
Chan utanarak konuştuğunda Seungmin gülümseyerek kafasını sağa sola salladı. "Hayır, aksine çok güzel ısındım. Teşekkür ederim"
Chan elini ensesine atıp gözlerini etrafta gezdirdi. Anlamsız bir şekilde heyecanlanmıştı.
"Biraz fotoğraflar çekelim mi? Buraya bir daha ne zaman gelebiliriz bilmiyoruz"
Seungmin'in konuşmasıyla Chan etrafta ki gözlerini Seungmine çevirip mırıldanarak onayladı.
Seungmin yataktan kalkarak masanın üzerine bıraktığı telefonunu alarak Chan'ın yanına geri döndü.
Önce ön kameradan bir kaç selfie çekip sonra telefonu bir yerlere koyup sabitleyerek mağara evlerinin içinde olduklarını belli eden geniş fotoğraflar çekmişlerdi.
Tam çektikleri fotoğraflara bakarken ekrana bir arama düşmüştü. Hyunjin arıyordu.
"Efendim Hyunjin?"
"Günaydın Seungmin, ben Sam.. Umarım rahatsız etmiyorumdur."
Seungmin, Sam'in sesini duyması ile gülümsedi. "Günaydın Sam. Asla rahatsız etmiyorsun"
Sam telefonun diğer ucundan kıkırdadı. "Ne zaman döneceğinizi merak ettim. Ona göre kahvaltı hazırlatacağım"
Seungmin, Chan'a baktı. "Ne zaman döneceğinizi soruyor. Ne zamana döneriz?"
Chan katladığı battaniyeyi kucağına aldı. "Biraz ormanda dolaşırız diye düşündüm. Akşam üzeri geçeriz eve"
Seungmin kafasını sallayıp telefonun öbür ucunda cevap bekleyen Sam'e döndü. "Chan biraz ormanda dolaşırız, akşam üzeri döneriz diyor. Siz kahvaltınızı yapın. Bizi merak etmeyin"
"Tamam abi.. Kendinize dikkat edin lütfen"
Seungmin gülümsedi. Yaşlı adamın ona abi demesi onu mutlu etmişti. Sam aralarında ki yaş farkını umursamadan ona abi diye seslenmesi, hala onu abisi olarak görmesi onu mutlu ediyordu.
"Tamam, görüşürüz"
Telefonu kapatarak etrafa baktı. Chan battaniyeyi dün gece aldığı yere bırakıp yanına gelmişti.
"İnanır mısın şu evden dışarı çıkmak istemiyorum. Hiç koreye dönmek istemiyorum. Hep burada kalsak olmaz mı Chan?"
Chan gülümseyerek Seungmine yaklaştı. Elini Seungmin'in yanağına koyup baş parmağı ile okşadı.
"Öyle bir şansımız olsaydı hiç düşünmeden kabul ederdim ama maalesef devam eden bir okulumuz, bizi bekleyen arkadaşlarımız ve ailemiz var."
Seungmin iç çekerek yavaşça Chan'a sarıldı. Aralarında sevgili gibi bir durum yoktu. Fakat onlar sevgiliden bile çok ötesinde bir şeylerdi.. Henüz tam olarak adını vermeseler de birbirleri olmadan yapamayacaklarını adları gibi biliyorlardı.
"Oraya gideceğiz değil mi?"
Seungmin'in sorusuna Chan kafasını aşağı yukarı salladı. "Evet, en çok zaman geçirdiğimiz yeri görmeden gidersek bu orman bize küsmez mi?"
Seungmin kıkırdadı. "Küser, bir yıl boyunca aşkımıza ev sahipliği yaptı. Şimdi en güzel yerine, aşkımızı en çok gören yere gitmezsek ayıp olur"
Chan, Seungminin şirin sesiyle onu kendine daha çok çekip sıkı sıkı sarıldı.
---------------------------------------------
Ben bu fice nasıl veda edeceğim..
Çok ağlarım ya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
History of Love | Chanmin ✓
Fanfic1900'lü yıllarda sırf eşcinsel oldukları için idam edilen aşıklar, reenkarnasyonla tekrardan modern dünyada karşılaşırlar... |ChanMin|