Oturduğum yerde deli gibi sallanırken, gözlerimin dolmaması için büyük bir çaba sarfediyordum.
Sabah gözlerimi Taehyung ve Yoongi'nin fısıltılarıyla açmıştım. Benim hakkımda konuşuyorlardı. Çok kez mekan değiştirmek zorunda kalacaklarını, çok kez birilerinden kaçacaklarını, çok kez plan değiştireceklerini söylemişti Yoongi. Jungkook'u ne yapacağız diye sormuştu Taehyung'a. Onlara zorluk çıkarıp yakalanmalarını sağlayacağımı söylemişti ve Taehyung ona cevap vermemiş, onu dışarıya çıkartmıştı.
Beni Taehyung'tan ayırıp polislere mi vereceklerdi?
Ellerimle yüzümü kapatıp sakinleşmeye çalıştım. Gerçekleri öğrendiğimden beri onlardan kurtulmak isteyen ben, şimdi korkuyordum. Diğerleri pek umrumda değildi zaten ama Taehyung'tan ayrılamazdım.
"Jungkook?"
Taehyung'un endişeli sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Yüzümü incelemiş ve hızla yanıma oturup ellerimi ellerinin arasına almıştı.
"Neyin var aşkım?" diye fısıldadı ve ellerinden birini yanağıma yerleştirdi. Bana dokunmasıyla gözlerimi yumdum.
"Beni bırakacak mısınız? Beni polislere teslim mi edeceksiniz Taehyung?" diye sordum ağlamaya başlarken. Gözyaşlarıma bakarken titrek bir nefes aldı.
"Jungkook-"
"Lütfen beni bırakma Taehyung." dedim sözünü keserek. Ağlamam da şiddetlenmişti. "Size zorluk çıkarmam ki ben, söz ne istersen yaparım. Beni polislere verirseniz beni yaşatmazlar ki. Ne desem inanmazlar bana. Beni bırakma Taehyung."
Taehyung şefkatle yüzüme bakıp gözyaşlarımı sildi ve dudaklarını alnıma bastırdı. Gözlerimi birkaç saniye yumdum.
"Seni bırakamam ben." diye fısıldadı. "İstediğin kadar nefret et benden, istediğin kadar zorluk çıkar. Eline geçen ilk fırsatta polisi arayacağını bilsem yine bırakmam seni bebeğim. Ben nereye, sen oraya."
Taehyung uzun bir süre dudaklarını yüzümde gezdirdi. Söyledikleri içimi rahatlatsa da hala iç çekiyordum. Yoongi beni korkutmuştu. Taehyung'tan ayrılmaktan, öldürülmekten korkmuştum. Biliyordum çünkü. Onlara verilirsem istedikleri şeyleri anlatana kadar bana işkence edeceklerdi, belki de öldüreceklerdi.
Taehyung kendini geri çekip yüzümü avuçlarının arasına aldı ve gülümseyerek baktı bana. Bu aşık halleri bir başka oluyordu. Sık göstermezdi ama bazı anlar olurdu ki, aşkının altında ezilirdim.
"Bana çok kızgınsın, belki de beni hiç affetmeyeceksin. Sana hak veriyorum tamamen. Hayatını kökten değiştiren, seni hayal kırıklığına uğratan gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldın. Aşık olduğun, evlendiğin adamın gerçek yüzünü öğrendiğinde kaldıramadın. Sana kendimi nasıl affettiririm onu da bilmiyorum ama Jungkook.." dedi ve dolu gözleriyle gülümsedi bana. "Şu an bana böyle aşık bakıyorsun ya, hiçbir şey sorun değil. Sen bana böyle bakmaya devam ettiğin sürece her şeyin üstesinden gelirim ben."
Utanarak bakışlarımı kaçırdım. Taehyung'un gülüşü genişlerken diğerleri gelmişti. Taehyung ellerini çekerken, ben de geriye yaslanarak diğerlerine baktım. Hepsi üzgün bir ifadeyle bana bakıyordu, özellikle de Yoongi.
"Şey, Taehyung'a söylediğim şeyler için özür dilerim Jungkook. Amacım seni üzüp, ağlatmak değildi. Sadece sen de beni anla. Her şey istediğimiz gibi gidiyor ve sen beni korkutuyorsun. Her şeyi mahvedip bizi ele vermenden korkuyorum."
Kollarımı göğsümde birleştirip sessizce onlara baktım bir süre. Onları hala sevmiyordum fakat artık nefret de etmiyordum. Gün geçtikçe nefretim bitmiş, sadece ifadesizliğim kalmıştı. Her gün dikkatle yaptıkları planları, birbirleriyle nasıl iyi geçindiklerini, bana karşı nasıl arkadaş canlısı olduklarını izlemiştim. Onlara dediğim onca kötü şeye rağmen benimle ilgileniyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Catastrophe | Taekook
Jugendliteratur"Bir yanım devlet devirir, diğer yanım sana yenilir."