selamselamselam! oldukça heyecan doluyum açıkçası çünkü bu kitabın bendeki yeri çok özel. sanırım bu son bölüm olacak, bu yüzden olabildiğince uzun tutmaya çalıştım.
bu özel bölümü benden isteyen ve sabırla bekleyenlere teşekkür ederim. yorumlarınızı bekliyorum, son kez.
•••
Kucağımdaki küçük beden huzursuzca ağlamaya devam ederken, odanın içinde turluyordum.
Ne olduğunu bilmiyordum. Gecenin ikisinde Seol'un ağlama sesine uyanmıştım ve o, dakikalardır çığlık atarak ağlıyordu. Derin bir iç çektim ve sorunun ne olduğunu çözmeye çalıştım fakat yoktu işte. Karnı aç değildi, bezi temizdi, gazı ve ateşi falan da yoktu.
Ne yapacağımı bilemez gibi odanın içinde gezdirdim bakışlarımı. Onunla birlikte ağlamama çok az kalmıştı çünkü onu neyin ağlattığını bilmiyor, ve bu yüzden de elimden bir şey gelmiyordu.
Çaresizce komodinin üzerindeki telefonu aldım ve Jimin'i aradım. Bu saatte aradığım için kendime kızsam da yapabileceğim bir şey yoktu. Jimin ile birlikte diğerleri de gelecekti üstelik çünkü hepsi Jimin'in partisindeydi akşam. Onlar geldiğinde daha rahat hissedecektim.
"Jungkook?" dedi Jimin uykulu sesiyle.
"B-ben bu saatte uyandırdığım için çok üzgünüm ama Seol çok ağlıyor ve sorunun ne olduğunu bilmiyorum. Cidden çok üzgünüm-"
"Sakinleş Jungkook. Ben diğerlerini uyandıracağım ve gelip onunla ilgileneceğiz tamam mı? Biraz daha dayan, 10 dakikaya yanındayız."
Jimin telefonu kapattığında titrek bir nefes alıp koltuğa oturdum ve Seol'un yüzünü kendime döndürdüm. Çığlık atmaktan yorulduğu için biraz daha sessiz ağlıyordu şimdi. Ağlamaktan kızarmış gözlerine bakıp başımı yana eğdim.
"Sana iyi bakamıyorum değil mi ben?" diye sordum titrek bir sesle. Elbette bakamıyordum! Daha onu neyin ağlattığını bile anlayamıyordum.
Keşke dedim içimden. Keşke Taehyung olsaydı. Benim aksime sorunu kolaylıkla çözebilirdi. Sonra Seol'le ilgilenir ve onu uyuturdu.
Dolan gözlerimi akmamaları için kırpıştırdım. Böyle zamanlarda daha çok belli oluyordu yokluğu ve ben kendimi aciz hissetmekten alıkoyamıyordum. Onu kaybettiğimden beri hayatım yolunda gitmiyordu. Seol'e iyi bir abi olamıyordum. Her şeyi o kadar elime yüzüme bulaştırıyordum ki, işe yaramazın tekine dönüşmüştüm.
Zil sesini duyduğumda rahatlayarak yerimden kalktım ve hızlı adımlarla kapıyı açmaya gittim. Hepsi içeri hızla girdiğinde ve Seol onları gördüğünde daha çok ağlamaya başladığında, Yoongi gelerek onu kucakladı.
"Bu ufaklığın derdi neymiş bakalım?" diye mırıldandı kendi kendine. Seol afallasa da ağlamaya devam ediyordu.
"Hasta mı?" diye sordu Jimin ve elini yanağına koydu.
Başımı sağa sola salladım. "Hiçbir sorunu yoktu. Onu uyutmadan önce oldukça keyifliydi ama ağlayarak uyandı."
Yoongi kucağındaki bedeni hafifçe zıplatarak şebeklikler yapmaya başladı. Normal zamanda buna keyifle gülerdi fakat bu bile işe yaramıyordu. Stresten terleyen alnımı sildim ve dudaklarımı büzdüm.
"Ulan hiçbirimiz de bebek dilinden anlamıyoruz ki. Bir tek-" dedi Namjoon ve cümlesini yarıda kesip başını eğdi.
"Bir tek Taehyung anlardı." diyerek cümlesini tamamladım. Daha önce bebek bakmamıştı fakat Seol, onun kardeşiydi sonuçta. Seol abisine bakarken bile kıpır kıpır oluyordu, Taehyung onu elbette sakinleştirebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Catastrophe | Taekook
Ficção Adolescente"Bir yanım devlet devirir, diğer yanım sana yenilir."