"Şimdi ne olacak?" diye sordum hala kollarının arasındayken.
Soruma cevap vermeden kalabalığa bakmayı sürdürdü. Ben de cevap beklemeyi kesip baktığı yöne baktım. Kalabalık hala kavga ediyordu, başkan ve bizimkiler ise tartışıyorlardı. Polisler hala sessizce duruyordu ve onların neden başkanı veya bizi tutuklamadığını merak ediyordum.
Göz kapaklarımı yorgunca kapatıp açtım. Her şey çok fazlaydı. Normal hayatlarımıza dönmek imkansızdı benim için. Bunca şeyi nasıl unutup atlatacaktık ki? Evet, bu savaştan sağ kurtulmuştuk fakat ruhumuz delik deşikti. Birer ölüydük artık hepimiz.
Taehyung kollarını benden ayırıp ayağa kalktı ve elini bana uzattı. "Hadi, bizimkileri alalım ve gidelim artık."
Solgun bakışlarına iç çekerek karşılık verdim ve elini tutarak ayağa kalktım. Ellerimizi sımsıkı birbirine kenetledikten sonra yürümeye başladı. Onu takip ederken sessizdim. O da konuşmuyordu zaten.
Kalabalığa yaklaştığımızda yutkundum. Taehyung'un korumaları bizi gördüğü gibi etrafımıza toplanıp geçmemize yardım ederken, kalabalığın sesi daha artmıştı.
"Kendi yetmiyormuş gibi eşini de getiriyor."
"Boş konuşmayın! Cumhurbaşkanının gerçek yüzünü gördük onlar sayesinde. Bence çok büyük bir şey başardılar."
"Yine de iğrenç insanlar. Keşke ölseler!"
Dedikleri şeylere takılmamaya çalışarak Taehyung'un elini daha sıkı kavradım. Bir elini belime yerleştirerek beni merdivenlere yönlendirdiğinde, hızlıca çıktım ve tekrar burada olduğum için titrek bir nefes aldım.
Başkan beni gördüğünde hafifçe güldü ve adımlarını bize yönlendirdi. Taehyung bir adım öne çıkarak beni korumaya çalıştığında ise keyfi daha çok yerine geldi.
"Oğlumu affettin demek." dedi gözlerini bendem ayırmadan. "Yalan dolu bir hayat yaşadın ve bunu görmezden mi geleceksin gerçekten? Biraz gurursuzsun sanırım."
"Seni öldürürüm." dedi Taehyung dişlerinin arasından. "Benim sabrımı sınama, yemin ederim kendi ellerimle öldürürüm seni burada."
Başkan bakışlarını zorlukla benden çekti ve Taehyung'a baktı gözlerindeki kinle. Ürkek bakışlarımı etrafta gezdirdim. Buradan bir an önce gitmeliydik fakat kolayca kurtulamayacağımızı da biliyordum. Taehyung bir şey olmayacağından emindi fakat, bizler suçluyduk.
"Bilirim, öldürürsün. Anneni de öldürmedin mi zaten?" dedikten sonra başını yana eğdi ve sırıttı. "Ben de sana yemin ederim ki, sonun annen gibi olacak. Ve bu, ben hapise gitmeden önce olacak. Geberip gittiğini kendi gözlerimle göreceğim, canım oğlum."
Taehyung alayla güldü. "Hadi ya, göstersene nasıl olacakmış o?"
Başkan arkasındaki polise bir şey söyleyip tekrar bize döndü. Ellerini ceplerine yerleştirmiş sırıtarak bize bakıyordu. Taehyung korkmasa da şüpheci bakışlarla bakıyordu babasına. Bir şey döndüğünün farkındaydı.
Yanımıza Hoseok'un babası, vali geldiğinde şaşkınlıkla ona baktık. Başkanın arkasında durup bakışlarını bizden kaçırdığında başımı sağa sola salladım.
"Baba?" diyerek yanımıza geldi Hoseok. Şokla babasına bakıyordu fakat, babası başını yerden kaldıramıyordu.
"Üzgünüm çocuklar." diye mırıldandı çaresiz bir ses tonuyla.
Başkan tekrar güldü ve ellerini birbirine sürttü keyifle. "Babanla ufak bir anlaşma yaptık. Benden sonra başkan olacak kişi baban. Hem sizin hem de benim hapise girmemi engelleyecek."
![](https://img.wattpad.com/cover/300424621-288-k960524.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Catastrophe | Taekook
Novela Juvenil"Bir yanım devlet devirir, diğer yanım sana yenilir."