Bu Kalp Seni Unutur Mu

62 9 16
                                    

Meri ve Orhan Boşandıktan Sonra

Yıkılan hayaller, kaybedilen hayatlar ve sevginin uğradığı darbe yüzünden Orhan kendini asla toparlayamıyordu. İşe geliyor, çalışıyor düzelmek için elinden geleni yapıyordu ama nafile. Meri'nin yüzüne bir daha bakmak için nelerini vermezdi ki o... Eve geldiğinde Nil'in gelip sarılması, Meri'nin şakacıktan kıskanmış gibi yapması... Nil yattıktan sonra Meri'nin yanına kıvrılıp saçlarını okşayıp onları koklaması... Saçının kokusunu bir daha çekmek için ölürdü o. Ama Meri ondan vazgeçmişti, onu geride bırakmıştı. Hala buna inanamıyordu, inanmakta istemiyordu zaten. Meri kimseyi geride bırakan biri değildi, senelerdir onu tanımalıydı. Tanıdığını sandığı kişi artık başka biri olmuştu. Sensiz naparım diyip onu geride bırakabilme gafletinde bulunmuştu. Orhan çok sinirliydi ama onu da çok özlüyordu. Resmen terazide kendi ahlakını sorguluyordu, sevgi ahlakı diye bir şey varsa tabii ki. Eve her girdiğinde ortamdaki her şeyi yakıp yıkmak istiyordu, yalnız olmaktan nefret ediyordu o. Arada bir Olcay'ı arayıp dert yanıyordu, Olcay da gel biraz bizle yaşa diye yalvarıyordu ama Orhan her gece ağlamaktan uyuyamıyordu. Duygu durumu çok dengesizdi, her an her şeyi yapabilecek kapasitedeydi Orhan. Bir andan da kendine kızıyordu çünkü Meri'nin yaşadığı şey onun gözünü köreltmişti. Onun gözlerini yeniden dünyaya açamamıştı. Belki ona zaman tanımalıydı ama onu deliler gibi merak ediyordu, bu yüzden de kendini çok ihmal etmişti... Hiç düşünememişti Meri bu yüzden onu bırakmış olabilirdi... Ki öyleydi.

Meri yaptığı düşükten sonra Orhan'ın bunu bilmemesini istedi çünkü kendini düzeltmek yerine Meri'yle uğraşacaktı. Bu yüzden de mahkeme günü içler acısıydı, Meri, Orhan'a deliler gibi aşık olup onu bırakmasının acısını içine bastırıyor ve hiçbir şey çaktırmamaya çalışıyor, Orhan'ın gözlerinin içine bakıp rol yapıyordu. Orhan ise hala olayları anlayamıyordu, ona şaşkınlıkla bakıyordu. Meri ona bir görüşürüz demeden oradan ayrılmış o zamandan beri onun ne yüzünü görmüş ne de sesini duymuştu. Tek ona özel değildi, İpek de onu görmemişti. Meraktan midesi bulanıyordu İpek'in her gün, Meri işten de ayrılınca kimse onun ne yaptığını bilmiyor, haberleri olmuyordu. En azından onlar öyle sanıyordu.

Ateş, Orhan ve Meri ayrıldığından beri Meri'nin peşini bırakmıyordu. Fiziken yanında olmasa da nereye gittiğini, ne yaptığını nasılsa biliyordu. Çünkü o da farkındaydı ki Meri'yi yalnız bıraktığı anda canına kıyacaktı. İki günde bir ona baskın yapıyor ama kimseye söylemiyordu, İpek bile onun Meri'yi ziyaret ettiğini bilmiyordu. Gerek de yoktu çünkü Meri'yi boğmak istemiyordu zaten boğuluyordu. Meri'nin durumu Orhan'dan da kötüydü. Yaptığı düşük de onu çok etkilemişti, hiçbir işe yaramadığını düşünüp kendini bir yerden öbür yere atıyordu. İçkisi de fazlalaşmıştı ama o da fayda etmiyordu. O direkt yok olmak istiyordu, Nil'in yanına gömülmek istiyordu, tek istediği şey buydu ama böyle olmamalıydı. Nil o kadar zeki bir kızdı ki, annesinin ona bağımlılığını sezmişti ve ona hayatta kalması hakkında söz verdirtmişti. Öleceğini küçük melek de sezmişti, o kadar akıllıydı ki annesine bu sözü verdirttirip onu hayattta tutmuştu. Meri istemese de Ateş'in onu yoklamasına izin vermişti çünkü Nil'i hayatta tutan tek şey ona verdiği sözdü. Hayatta kalmak.

Hayatta kalmak Meri için gerçek cezaydı ve bunu hak ettiğini biliyordu ama hak etmek için ne yaptığını bilmiyordu. Birine hayatını etkileyecek kadar bir hakaret mi etmişti? Ameliyatına girdiği bir hastası ölmüş, ailesi beddua mı etmişti? Bilerek adam mı öldürmüştü evren kızını ondan ve Orhan'dan almıştı? Bazen bazı şeyleri anlamlandırmak istiyordu, olaylarda bir mantık aramak, çözümlemek istiyordu. En çok da kafasını kurcalayan Doğan hocanın neden karıştığıydı. Meri'yi sevmediği için kızının hayatını kurtaracak hamleyi yaptırtmak istemezdi herhalde. Peki Meri neden onu dinlemişti? Dinlemeseydi nolacaktı belki şu an işine sahip olmayacaktı ama kızı mezarda değil yanında olacaktı. Belki bir yavrusu daha karnında. Bu olanlar, her şey onun suçuydu, başka suçlu yoktu, Orhan'ın üzerine kalmamalıydı bu suç asla o yüzden de Orhan'dan ayrılmak çok doğru bir karardı diye düşünceler geçti hep. Aklında çıkmıyordu zaten. Ateş geldiğinde bile bir kelime etmiyordu. Ateş onun ağzından bir kelime almak için yaklaşık bir yıl uğraştı. Onda bile "Ateş yeter!" diye bağırmıştı. İletişim kurması çok zor bir hala geliyordu Meri...

Zümrüdüanka (Alternatif Evren)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin