5

841 92 9
                                    


Lana Del Rey - Doin Time

Başlamadan önce hukuk tarzı işlerle ilgili çok âlâ bir bilgimin olmadığını hatırlatayım. Yargı sayesinde öğrendik bişeyler kıps (;
_______

Beyaz uzun kollu elbisemle aynanın karşısındaydım. Gözlerim ağlamaktan kızarmıştı. Annem bunun mahkemede işimize yarayacağını söylediğinden beri ruh gibi dolaşıyorum.

Yanıma gelip bir teselli cümlesinin söylenmemesi acıtıyordu. Sevilmemek... Hayır hayır yanlış oldu. Mükemmel olmama rağmen sevilmemek. Hiçbir şeyin yetmemesi. Siktiğimin dünyasında sevilmek için her şeyi yapmama rağmen başaramamak. Artık görmezden gelemiyordum ben. Olmamalıydı işte. Bu kadar ağır bir yük kimseye yüklenmemeliydi. On yedi yaşındaki bir kız kendi ayaklarının üstünde durmayı öğrenmemeliydi. Adalet bu değildi. Bu kızın ailesine ihtiyacı vardı.

Adliyeye doğru ilerlerken hep bu konuyu düşündüm. O mahkeme salonunda üvey ailemi istediğimi söyleyecektim. Peki gerçekten bunu istiyor muydum ki? Dünki Ahsenin cevabı hiç şüphesiz evet olurdu. Çünkü onların yanında bir gün daha, bir şans daha demekti.

Artık şansımın kaldığına inanmıyordum. Beni ben yapan umudum avuçlarımın arasından kayıp gitmişti. Kim toparlayacaktı artık bu aciz ruhu? Kimse. Birilerine ihtiyacım vardı. Ama artık o birilerini istemiyordum.

"Davacı Kaan Malbora, davalı Ekin Kara!"

İçeri girdiğimizde hakim henüz gelmemişti. Biz de oturduk. Kaan dedeciğim (!) Takım elbisesini çekmiş, alaylı gözlerle bana bakıyordu. Sanki şimdiden kazanmış gibi

Mahkeme salonunda benim velayetim için yarışacaklardı. Babamın gözlerinde hırs vardı ve rakibini inceliyordu. Tek amacı davayı kazanmaktı ama beni eve götürmeyi başardığında yüzüme bakacak mıydı acaba?

Hayır. O kıyafetlerini değiştirecek, annemle biraz atışacak ve arkadaşlarıyla bir şeyler içmek için dışarı çıkacaktı. Ertesi gün eve döndüğünde de annemle kavga edeceklerdi.

Her zamanki gibi. Klasik.

Hakime hanım içeri girdiğinde ayağa kalktık. Formalite icabı ve klasikleşmiş olan birkaç mahkeme salonu klişesi gerçekleştikten sonra babamın avukatı söz istedi.

"Hakime hanım. Bir çocuğun velayeti birisine verilmeden önce hangi şartları sağlaması gerekir? Elbette maddi durumu, aile ortamı ve çocukla olan uyumu. Karşımızda oturan Kaan Bey'in maddi güce sahip olduğunun hepimiz farkındayız. Peki ya diğer şartları? Ahsen'e bir aile ortamı verebilecek mi ya da Ahsen onunla yaşamak istiyor mu? Tek başına yaşayan, evinin kapısında onlarca güvenlik görevlisi bulunduran bir adamdan söz etmekteyiz. Ahsen bu yaşına kadar sıcak bir aile yuvasında büyümüştür, tanımadığı ve daha birkaç hafta önce karşısına çıkan bu adamla yaşamak istememektedir. Kara ailesini bütün Türkiye tanır. Başarılı hukuk insanlarıdırlar. Ama benim ilgilendiğim şey mesleki başarıları değil. Ekin'i senelerdir tanırım ve buna rağmen  gözlerindeki kızını kaybetme korkusunu tanıyabilen tek kişi ben değilim. Neden Ahsen'i yıllardır alıştığı ve sevdiği ailesini, sırf biyolojik bağı çıkmadı diye bırakmaya zorlayalım ki? Bu kadar gaddar insanlar olamayız."

Alayla güldüm. Sıcak bir aile ortamında büyüdüğüm ve babamın gözlerindeki korku vesayire bla bla...
Bunları herkes yiyebilirdi ama bütün bu yalanlara inanmayan sadece üç kişi vardı. Ben, annem ve babam. Hepimiz ne bok olduğumuzun farkındaydık.

Bu kez karşı tarafın avukatı girdi. Sadece bekliyordum. Doğru zamanı.

"Avukat Sidar Bey takdire şâyan bir savunma yaptı. Tebrik ediyorum beni bile etkiledi. Ama... Kara ailesinin dostu olan bir avukattan objektif olmasını beklemiyorduk elbette. Eminim bu dava için bir ödeme bile almayacaksınız değil mi Sidar Bey? Belki birkaç kadeh bir şeyler ısmarlatırsınız askerlik arkadaşınıza. Bir güzel eğlendikten sonra Ekin Bey evine döner, eşiyle kavga edip uyuyan kızını uyandırır istemeden bile olsa. Ah çok pardon Ahsen zaten uyumuyordu ki! Ailesinin onun için dava açmasına rağmen kazandıklarında onunla biraz olsun bile ilgilenmedikleri için yatağında ağlıyordu. Çok yazık."

AhsenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin