9.BÖLÜM *SON KONUŞMA*

199 9 1
                                    

9.BÖLÜM: SON KONUŞMA

Günler, geçmişin üzerine devrilmişti. Ben ise hâlâ Ayçiçek'imin beni bıraktığı günde takılı kalmıştım. Onun ve bebeğimizin beni terk ettiği günde kalmıştım. Neden gittin diye sormaya hakkım yoktu. Biliyordum, yaptıklarımı.

Son bir haftada olduğu gibi hiçbir şey yapmıyor, onu en son gördüğüm gibi yattığı yatakta tavana bakıyordum. Silikleşmiş kokusunun hissedildiği yatakta. Ona tecavüz ettiğim yatakta. Hayatının en kötü anlarını yaşadığı yatakta. Bu yatak, ona da bana da en kötü hatıraları bırakmıştı. Ve doğmamış bebeğimize...

Bir haftadır cesaret edemediğim şeyi yapmaya karar verdim. Ondan habersizce çektiğim fotoğraflara bakmaya karar verdim. Kalkıp telefonumu buldum. Titreyen ellerimle galeriyi açtım. Ancak kaşlarım çatıldı. Burada bir video vardı. Elim merakla karışık bir endişeyle videonun üzerine tıkladı. Gördüğüm görüntü gözlerimi doldurmaya yetmişti. Videoda o vardı, Ayçiçek. Solmuş çiçeğim. Videoya dikkatimi verdim. Gülümsüyordu. Çok güzel gülümsüyordu. Birkaç saniye sonra sesi odayı doldurdu.

Videoyu durdurdum. Çok özlemiştim. Hakkım yoktu ama kalbim yanıp tutuşuyordu onu görmek için. Sesini duymak için. Videoyu devam ettirdim.

"Merhaba, Savaş! Bu videoyu izliyorsan, ben, o korkunç ve siyah oda yerine mezarda yatıyorumdur. Gözlerimden yaş akmıyordur. Kanım akmıyor, kalbim korkuyla çarpmıyordur. Çünkü ben ölmüşümdür. Beni aslında sen öldürmüştün, biliyor musun? Ruhumu, kalbimi parçalamıştın. Hatırlıyor musun?

Ben Ayçiçek SOLMAZ. Mardin'de doğmuş, buranın eziyetini çekmiş, çilesine arkadaş olan birkaç kızdan biriyim. 01.01.2006 tarihinde dünyaya geldim. İki abim ve bir ablam var. Annem ve babam hayatta ama yoklar. Ailem değiller. Benim hiç ailem olmadı. İlk evleneceğimi duyduğumda içimde küçük bir umut vardı. Ailem olması için, bana aile olman için küçük bir umut vardı. Ama ilk günden anlattınız bana, sizden aile olunmayacağını. Gözyaşlarımı akıttınız, dövdünüz, psikolojik şiddet uyguladınız. Ama en çok da ne yaptınız biliyor musun? Sessizliğimi kullandınız. Benim sesim çıkmıyor diye yapmadığınızı bırakmadınız. Kalbim umurunuzda olmadı. Kırık dökük bir kalp bıraktınız bana sadece. Ben kalbimi sizin elinize hiçbir zaman vermedim. Siz zorla aldınız, kullandınız attınız. Ve ben şimdi bu soğuk mezarda uzanırken bunlar aklınıza gelecek. Sız sıcacık yatağınızda her şeye rağmen pişmanlıkla uyuyamayacaksınız. Hak ediyorsunuz. Bana yaptıklarınızı affedemem. Buna katlanamaz ruhum. İyi ki öleceğim. İyi ki gideceğim dünyadan. Yoksa solmuş bir çiçek olarak kalacaktım. Solmaya dayanamam. Ben çiçek olamadım hiç. Beni filizlenmeden soldurdunuz hepiniz. Ruhumu, bedenimi lâl ettiniz. Savaş, bu videoyu izledikten sonra teslim olma ve sakın peşimden gelmeye kalkma. Dünyada kalıp acımı çek. Benim çektiğim çileyi yüklen omuzlarına. Ama sana yemin ediyorum, andım olsun o yükü kaldıramayacaksın. Senden iğreniyorum. Senden öyle nefret ediyorum ki anlatamam. En çok da korkuyorum senden. Hep korkacağım. Kendine ve acıma iyi bak. Korkularımı sana, o siyah odada bıraktım. Siyah oda benim odam. Korkularımın, ruhumun, ölümün odası. Sessizliğimin, lâl oluşumun odası. O odaya da iyi bak. Şimdi bana dikkatini ver Savaş, beni iyi dinle.

Seni asla affetmiyorum! Senden nefret ediyorum! Sen benim canavarımsın! Tek dileğim bunun acısıyla yaşaman. Görüşmemek üzere..."

Hıçkırıklarım odayı dolduruyordu. Sesimi evdeki herkes duyuyordu. Fakat gelmiyorlardı. Biliyorlardı ne hâlde olduğumu. Acaba dedim, acaba Ayçiçek bu odada ağlarken nasıl hissetmişti? Kimse onu duymadan ağlarken.

Ama anlamıştım, Ayçiçek'in kokusunu hatırlamıştım. O, lavinia kokuyordu. Ölüm çiçeği gibi...

KIRIK DÖKÜK BİR KALPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin