chapter 6: bazı anılar o kadar can yakıyor ki ağlanmıyor

160 15 16
                                    

310722

🌾

"Sen şaka yapıyorsun?"

"Ne şakası gerizekalı açsana kapıyı. Ağaç olduk."

Çok şaşırmıştım. Böyle bir şeyi kesinlikle beklemiyordum. Koşarak kapıya gittiğimde annemle büyükannemin bana bakarak gülümsediğini gördüm. O zaman anlamıştım benden önce onların haberinin olduğunu.

Kapıyı açıp arabanın yanında duran Jake ve Sunoo ile tam karşımda dikilen Jay'i görmemle küçük bir sevinç çığlığı kaçmıştı ağzımdan. Jay'e sarılmak amacıyla üstüne atlamıştım. Cidden üstüne atlamıştım bu arada. Gözümü açtığımda ikimizde çimlerin üzerindeydik. Ve ben Jay'in üstünden kalkmaya pek niyetli değildim. Tam yanağına bir öpücük konduracaktım ki Jay'in dediği şeyle kahkahayı basmıştım.

"Kardeşim istersen nikahıma da alayım seni."

Yüzümü buruşturarak konuştum.

"Yok kalsın. Böyle iyiyim." diyerek yavaşça kalkmıştım üzerinden.

"Niye öpmeye çalışıyorsun o zaman gerizekalı. İlk öpücüğümü saklıyorum. Sana giderse kahrolurum amına koyayım."

"Sadece yanağından öpecektim oğlum ne büyüttün."

"Yanakta olmaz."

"Arkadaşımıda öpemeyeceksem siz neden arkadaşımsınız?"

"Ne bileyim. İşi ilerletirdin sen belli olmaz."

"Aşk olsun. Özlemimden hepsi özlemimden.."

Jay yanımdan gülerek uzaklaşırken Sunoo'nun yanına gitmişti.

Sunoo ve Jake ile de hasret giderdikten sonra eve sürüklemiştim hepsini. Yol yorgunluğuna rağmen konuşkanlıklarından hiçbir şey kaybetmezken annemlerin hazırladığı yemekleri afiyetle mideye indiriyorlardı.

"Ay gelmeniz çok iyi oldu çocuklar. Heeseung'ın bana anlata anlata bitiremediği arkadaşlarını çok merak ediyordum. Sonunda sizinle tanışabildiğime çok sevindim."

"Bizde efendim."

Sevdiğim insanları hep birlikte böyle mutlu görmek çok güzeldi.

...

Çocukları odalarına yerleştirmiş, birlikte tüm gün vakit geçirdikten sonra yataklarımıza gitmiştik.

Biraz ben ağlamış onlar dinlemiş, biraz onlar dertlerini anlatmış ben dinlemiştim. Biraz da gülmüştük. Biraz.

Şimdi herkes uyurken ben yine ağlıyordum. Kendime gelmem gerekiyordu. Bu halimden memnun değildim. Bu yüzden ince yün kazağımı da alıp çıkmıştım dışarı. Havayı ciğerlerime ne kadar doldurursam doldurayım yetmiyordu. Yine de seviyordum.

Yıldızları izlemeyi seviyordum. Düzlükte yürümeyi, buram buram çiçek kokusunun tenime işlemesini, içimde dolaştığını hissettiğim rüzgarı. Az da olsa iyi hissettiriyordu. Evin arkasındaki düzlükte yürüyebildiğim kadar yürüdüm. Ayaklarımın beni getirdiği yerle kendime küçük bir küfür savurmuştum. Onun burada olmasını beklemiyordum. Arkası dönük oturuyordu. Ayaklarım beni dinlemeyip onun yanına gitti. Biraz mesafe bırakarak yanına oturduğumda anıların hatrına küçük bir sızı hissetmiştim kalbimde ama duygularımı bastırmaya inatla devam ediyordum. Beynim yine konuşmaya devam ediyordu. 'Seni nasıl bırakıp gittiğini unutmayı düşünmüyorsun herhalde?'

Öyle yan yana ne kadar oturduk bilmiyorum. Sanki yokmuş gibiydik. Orada olduğumuzu belli eden tek şey benzer ritimdeki nefes seslerimizdi.

"Büyümüşsün."

babaannemin asamadığı çarşafları, heehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin