200722
🌾
"Şu çantayı da al oğlum ben diğerlerini götürürüm."Babamın dediği valizi de alıp eve götürmüştüm. Babaannem ve büyükbabam kendi köşelerinde oturmuş bitki çaylarını içiyor annem ise sofrayı topluyordu. Gördüğüm yemeklerle karnım iyice guruldamıştı çünkü yorgunluktan öğlene kadar uyumuştum ve babaannem de iyice uykumu almam için annemin beni uyandırmasına izin vermemişti. Şimdi de uyanır uyanmaz babam beni çekiştire çekiştire götürmüş valizleri taşımasına yardım ediyordum.
"Şu kutunu da alıp gelirsin ben içeri gidiyorum."
"Tamam sen git baba."
Arabanın bagajından bana göz kırpan lacivert kutuya baktım. Bu küçük kutuyu da kendimle getirmiştim çünkü benim için özeldi. Bana şans getiren şeyler, birkaç tane de benim için özel olan fotoğraf vardı içinde.
"Gaeul buraya gel kızım!"
Gelen sesle yolun karşısındaki eve baktım. Bahçede uzun boylu, siyah saçlı bir genç tatlı bir köpekle oynuyordu. Küçük dostuyla oynarken mutlu gibi görünüyordu. Köpeğinin kaçmasıyla bizim bahçemizdeki çiçeklere zarar vermesini engellemek için o da arkasından buraya doğru koşarken bana çarpmış ve elimdeki kutuyu düşürmüştü. Her şey öyle anlık gelişmişti ki şokla ikimizde donup kalmıştık. Tabi yerdeki kırılan kaseti görmemle fazlasıyla sinirlenmiştim. Dizlerimin üzerine çöküp kırılan kasetin parçalarını toplarken bir yandan da gence kızıyordum.
"Önüne baksana! Senin yüzünden kaset ne hale geldi!"
"Çok özür dilerim. İsteyerek olmadı gerçekten."
"Özür dilemen bir şeyi değiştirmiyor. Nasıl tamir edeceğim ben şimdi bunu!"
Kırılan parçayı çocuğun gözüne sokmak istercesine gösterirken o da baya panik yapmış gibi duruyordu.
"Dur belki tamir edebilirim."
O da eğilerek küçük kaseti incelerken bende büyük bir üzüntüyle bağdaş kurmuş ne yapacağını izliyordum.
Tanıdık simasıyla karşımda duran bu genç eline aldığı kaseti çevirip gördüğü imzayla şok olmuş ve aynı şaşırmış ifadeyle de bana bakıyordu.
"Heeseung?"
"Ne? Adımı nereden biliyorsun?"
Sorduğum soruya cevap vermeden gözlerime bakarken donup kalmıştı.
"Cevap versene." onun cevap vermemesi ben hem sinirlendirmiş hem de germişti.
Sonunda konuşamayacağını anladığında kaseti bana uzatmıştı. Elleri titriyordu ve açıkçası bunu gördüğümde zaten üzerimde olan gerginliğim daha da artmıştı. Üstüne kaldırıp kasetin üstündeki yazıyı gösterince beynimde resmen sirenler çalmaya başlamıştı.
Park Sunghoon'dan...
"Sunghoon?" diye tereddüt ederek seslendim. Fazlasıyla büyük bir aydınlanma yaşamıştım. Donup kalmıştım ve tek umudum karşımdaki bedenin 'o ben değilim' demesini beklemekti.
Ancak beklentilerimin aksine karşımdaki genç gözlerini yerden ayırmadan onaylarcasına başını sallarken benim ağzımdan sadece büyük bir şokla, sinirli olduğumu belli eden bir kahkaha kaçmıştı. Bense parmağımı ona doğru dikmiş bir yandan da konuşmaya çalışıyordum.
"Sen.." cümlemi tamamlayamadan yine histerik bir gülüş çıkmıştı dudaklarımdan. 'Sen' den sonrası yoktu işte. Ne konuşmamda ne de hayatımda. Beni bırakıp gitmiş sonra da hiçbir şey olmamış gibi geri dönmüştü. Park Sunghoon buydu işte.
Önce olduğum yerde donakalmış konuşmaya güç bulamamıştım. Korkutucu durgunluktan sonra gelecek fırtınayı hissetmiş ancak yine de hiçbir şey yapamamıştım.
Durgunluğum yavaş yavaş sönüp yerini öfke almaya başladığında ise oturduğum yerden kalkıp kaşımdaki gencin yakasına yapışmıştım.
"Sen neredeydin? Bunca zamandır yokken neden şimdi çıktın bir anda ortaya? Konuşsana!"
Karşımdaki gence bağırıp çağırırken bir anda beynimde kırmızı alarmlar verilmişti sanki. Hiçbir şey duymuyordum. Duymakta istemiyordum. Kalbim sıkışıyordu ve nefes alamıyormuş gibi hissediyordum. Sanki içimde yıllarca birikmiş üzüntüyü dışarı atabilecekmişim gibi kusmak, boş midemi daha da boşaltmak istiyordum. Farkında olmadan krizi geçiriyordum galiba. Sinirden saçlarımı çekiştiriyordum ancak hiçbir acı hissetmiyordum. Vücudum tamamen uyuşmuştu. Fiziksel hiçbir acım yoktu. İstem dışı vücudumla birlikte titreyen ellerime bakıp fazlasıyla kızdım kendime. Bağırdım içten içe. 'Hani nefret ediyordun ondan? Hani unutmuştun onu? Kendini kandırdın aptal herif!'
Evet. İç sesimden kesinlikle nefret ediyordum.
Sonrasına dair fazla bir şey yoktu. Ne yapacağını şaşırmış bana korkuyla bakan bir adet Sunghoon vardı. Kriz geçirdiğimi görüp yanıma gelen aile bireyleri, Sunghoon'u sakinleştirip beni eve taşıyan babam, bir de ilacımı verip beni yatağıma yatıran annem.. Sonrası karanlıktı zaten.
🌾
"Terk ediyorlar
hiçbir şey yaşanmamış gibi
geri dönüyorlar
terk edip gitmemişler gibi"-hayaletler
____________________
Sunghoon geldi cok sukur
ŞİMDİ OKUDUĞUN
babaannemin asamadığı çarşafları, heehoon
Fanfiction"Giysiler ve çamaşırlar değişti, sonra şarkılar ve çarşaflar... Fakat ağladığım şarkı hâlâ aynı."