-THREE-

27 4 7
                                    

Genç kız kan ter içinde bal rengi gözlerini açtı ve yatağında doğruldu.Açık camından içeri girip odasında gezinen serin havayla titredi ve bir süre hiç hareket etmeden yerinde oturdu.Kafasını çevirip saate bakacak dermanı bile yoktu.

Yaklaşık bir on dakika sonra yatağın yanında bulunan komodinden bir bardak su aldı ve yavaşça yudumlamaya başladı.Su içtikten sonra biraz daha kendine geldi ve telefonunu eline alıp saate baktı.Gece ikide gördüğü bu kabusa anlam verememişti.

Ayağa kalktı ve odasındaki banyoya gidip kıyafetlerini çıkarıp kirli sepete attı.Ne yatağı ne de kıyafetleri hiç ıslak değildi.

Kıyafetleri uyurken geçen süreyle kurumuş olabilirdi ama yatağı? Yatağının bu kadar hızlı kurumuş olmasına anlam veremedi.

Duşakabine girdi ve ılık bir şekilde su açtı.Suyun tadını çıkararak yavaş yavaş duş alırken düşünceleri Ophelia'yı yalnız bırakmadı. Yaşadığı o şey ne idi? Nefes almamasına rağmen suda zorlanmadan o kadar uzun süre nasıl durabilmişti? Bu mümkün müydü? Ayakları ve kollarıyla gölde o kadar büyük dalgalar nasıl yaratabilmişti?

Çok küçük yaşlarından beri yüzüyordu ama yapılabilecek hiçbir hareketin o kadar büyük dalgalara sebep olacağına imkan veremiyordu.Su,vücudunun yapabileceği etkiden çok daha büyük bir güçle hareket etmişti. 

Peki acaba gerçekten göle gitmiş miydi? Akşam dokuz gibi bir saatte neden göle giderdi ki.O an ki duyguları aklına gelince titredi.Göl ve kendisi bir mıknatısın zıt kutuplarıymış gibi çekilmişti.

Yeterince yıkandığını hissedince duştan çıkıp üstüne bir şeyler geçirdi ve alt kata indi.Kendine bir kahve yapmak için mutfağa ilerliyordu ki televizyon da açık duran yarım kalmış filmi gördü ve duraksadı.
Film cidden yarıda kalmıştı.Salonda televizyon karşısında değil yatağında uyumuştu ama aynı zamanda hiçbir yer ıslakta değildi.Ophelia'nın kafası iyice karışmıştı.Kendine bir kahve yaptı ve televizyon karşısında oturup bacaklarını kendine doğru çekerek durdurulmuş filme gözlerini dikti.

Peki ya gördüğü rüya? O buğulu kalın ses? Söyledikleri?

Bir uyarı veya bir görü gibiydi.Söylediklerini tamamiyle hatırlamıyordu.
Genç kızın aklında birkaç cümle kalmıştı.

9 Kahramandan, görkemli ruhlardan ve elementlerden bahsediyordu.Ophelia bunun okuduğu kitaplardan kalan bir etkiyle,bilinçaltının ona sunduğu bir rüya olarak düşündü.Kafasına oturmayan herşeyin genç kızı korkutan bir noktada birleşeceğini hissettiği için,daha fazla düşünmeyi bıraktı.Zaten bu hayat Ophelia'yı yeterince yormuştu.Ruhlar falan musallat olduysa da bu konuyu düşünemeyecek kadar kendini yorgun hissediyordu. 

Bu boşvermişliği kendini bile şaşırtırken,olacak her olaya kendini açmaya karar verdi ve kurcalamaktan vazgeçti.Ruhlar alemine mi kaçırılacaktı.Pekâlâ olabilirdi o kadar da büyütmeye gerek yoktu.Düşündüğü şeylerle kendine güldü.

Bazen kendine cidden hayret ediyordu.

Genç kız düşüncelerinden anahtar sesleriyle ayrıldı.Oturduğu yerden kapıyı baktı ve babasının sessiz olmaya çalışarak eve girmeye çalışmasını izledi.Adam elinde bir çantayla ilerledi ve sessizce içeri girerek Ophelia'yı uyandırmadığı için bir nefes verip kendiyle gurur duydu.Arkasına dönüp koltukta elinde kahveyle oturmuş onu izleyen Ophelia'yı görünce korkuyla bağırdı ve geriye doğru sendeleyerek masaya çarptı.

Ophelia buna gülmek isterdi ama hem gülemeyecek kadar babasına sinirliydi,hem de yorgundu.

''Merhaba baba.''

''Merhaba Ophelia.'' 

Genç kız babasının yüzüne baktı.Mavi gözleri yorgunluktan solmuş ve son zamanlarda saçları fazlasıyla ağarmıştı.Genç kız çoğunlukla annesine benziyordu.Saçları,gözleri,dudakları... Tamamiyle annesiydi.Babasının sadece elleri ve yüz tipi gibi çok küçük özelliklerini almıştı.

PROPHECYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin