Anılar beynimden yavaş yavaş ellerini çekince artık bu evde daha fazla kalamayacağımı anladım. Her yer annemdi. Duvarlar,çalışma masası,kıyafetler ve yatak. Annemin parçalarıyla birlikte yattığım yatak hala bendeydi. Ve ben hala onun üzerinde yatıyordum. Babam her ne kadar ömründe ilk defa beni düşünüp yatağı değiştirelim dediyse de ben istemedim. Balkondan çıkıp geri odama girdim. Dolabımın karşısına geçip kıyafetlerimi aldım. Tam giyinecektim ki içeri babam girdi. ''Nereye gidiyorsun bu saatte?!'' diye sordu-demeyi çok isterdim ama bu bir soru değil daha çok öylesine söylenmiş bir şeydi.''Sana ne?'' deyip giyinmeye koyuldum. ''Ne demek sana ne lan!? Sen benimle dalga mı geçiyorsun ben senin babanım bana ben istediğimde cevap vereceksin!'' Bu adam ne sanıyordu kendini?Tamam babam olabilirdi ama sadece biyolojik olarak başkada bir boku yok ki bu adamın. ''Hayır Turan.Sana cevap da vermeyeceğim,hesapta.'' Belki ileri gitmiştim biraz ama ona az bile. ''Bana bak çocuk! Bir daha bana adımla hitap edersen_'' Lafını yarıda kestim. ''Ne yaparsın Turan? Yoksa anneme yaptıklarını mı yaparsın?'' İsmine bilerek vurgu yapmıştım. Bana bir şey yapamaz. Korkar. Ben ona sırıtırken o da dişlerini sıkarak odadan çıktı. Az önce korkar demiştim ya. Neden biliyor musunuz? Çünkü bu ailede cemiyette övülen çocuk benimde ondan. Daha doğrusu beni de övmek değil. Sırf babamı övüyorlar. Bunları es geçerek giyinmeye koyuldum. Yanıma telefonumu,kulaklığımı ve anahtarlarımı alıp merdivenlerden aşağı indim. Tam kapıyı açtım çıkıyordum ki içeriden 'babam' denen o adam ''Kendine dikkat et.!'' diye bağırdı. Bense sadece kahkaha attım ve ayakkabılarımı alıp evin merdivenlerine oturdum. Şimdi içeride giyinsem güldüğüm için bir ton laf edecekti. Ben de onun sesine çok da meraklı olmadığım için dışarıya çıktım. Bu yağmurda ıslak toprağa basmam gerekiyordu. Hem de çok. Kulaklığımı kulağıma takıp denize doğru yürümeye başladım. Deniz beni yatıştırırdı. Her zaman olduğu gibi yine bu saatte denizin kokusu bir başkaydı. 10 dakika daha yürüdükten sonra kulaklarımı Cem Adrian'ın sesi yerine telefonumun melodisi doldurdu. Lacivert arıyordu. Hemde sabahın dördünde. Hayırdır inşallah diyerek açtım. İlk birkaç saniye nefes alış-veriş sesinden başka bir ses yükselmedi. Tam kapatacaktım ki Lacivert'in sesini duydum.''Bizim mekana gel Siyah!Çabuk!'' dedikten sonra çat diye suratıma kapattı. Eğer Lacivert nefes nefeseyse ve bizim mekana gel diyorsa hemde bağırarak kesin bir şey olmuştur. Kulaklığımı cebime tıkıştırıp koşarak bizim mekana doğru yol aldım. Bizim mekan herkesin mutlaka uğradığı ama hiç dikkat etmeden geçtiği bir yerde. Buradan uzak ama aslında çok yakın. Yeşilliklerin içerisinde. 3 katlı bir ev,çok şirin ama dışının şirin olduğuna bakmamalısınız. Çünkü arka bahçesini kimse görmediği için adamları hep orada döveriz. En üst katta silahlar,sopalar varken 2. katta küçük bir yatak odası giriş katında ise salon,mutfak,banyo var. Aslında çok şirin tabii dövülecek kişiler gelmediği sürece. Genelde pek kız getirmiyorlar ama gelincede sakat bırakmadan çıkartmıyorum o kızı. Ben bunları düşünürken ve evin yolunu hatırlamaya çalışırken çoktan bizim eve gelmiştim. Kapıya biraz daha yaklaşınca içeriden tokat,yumruk sesleri geliyordu ve arada acı inlemeler. Herkeste birer anahtar olurdu ama ben yanıma almamıştım. O yüzden kapıyı tıklatmak zorunda kaldım. İçeriden önce sesler kesildi. sonra Lacivert'in sesine benzettiğim bir ses ''Kim lan bu!?'' diye adeta kükredi.''Açsana lan kapıyı!'' diye bağırdıktan bir kaç saniye sonra kapıyı Mete açtı. ''Ne oluyor lan burada?!'' diye bağırdım içeri girer girmez. Lacivert bir adamı sandalyeye oturtmuş öldüresiye dövmüş-ki niyeti de bence o yönde. Kaya ve Kağan'da başka adamları almış bayıltana kadar dövmüşler. Bir dayak atmayan Mete kalmış bir de Hakan Abi. ''Hadi ama kimse bir şey söylemeyecek mi? İyi tamam. Devam edin siz!'' dedikten sonra kendimi koltuğa attım. O sırada daha yeni fark ettiğim kahverengi gözlü çocuk pür dikkat beni izliyordu. Sanki daha önceden karşılaşmışız gibi bir his vardı içimde. Ben tam ağzımı açıp bir şeyler söyleyecekken söze Hakan Abi girişti.''Bak cadı bu adamlar sana...'' dedi ve sustu. Devamını getirmedi. Ben birkaç tahmin yürütmüştüm ama inşallah o birinci tahmin ettiğim şey değildir. Ben biraz daha tahmin yürütmeye çalışacağım sırada Mete devam ettirdi yarım kalmış cümleyi. ''Bu adamlar sana tecavüz edenler birtanem.'' dedi. Dişlerini sıkarak söylemişti bunları ve aynı zamanda bir fısıltı şeklinde.Birkaç adımlık mesafeden konuşmasına rağmen zor anlamıştım. Bu adamlar bana annemin ölüm yıl dönümünde ve aynı zamanda doğum günümde tecavüz etmişlerdi. Bu sanki biraz şey gibiydi : Bugün doğum günün al buda senin hediyen.Kadın oldun mutlu yıllar gibi bir şeydi. ''Ama ben bundan kimseye bahsetmemiştim ki?'' dedim. Gerçekten de kimseye bahsetmemiştim. Lacivert ıkına sıkına ''Günlüğünden okuduk'' dedi. İyi de ben günlük tutmam ki. ''Hepiniz aynı anda mı?'' diye sordum. Hep bir ağızdan ''Evet'' diye cevapladılar. ''Peki nerede buldunuz günlüğümü'' diye
sorduğumdaysa hepsi ayrı ayrı cevaplar verdiler. ''Okulda,evde,arabada,çantanda,odanda.'' daha fazla tahammül edemeyerek az önce düşündüğüm şeyi dile getirdim.''İyi de ben günlük tutmam!'' hepsinin yüzünde şaşkın birer ifade vardı. Ben kızgın gözlerle hepsine teker teker bakarken hepsi kem-küm ediyorlardı. Sadece kahverengi gözlü çocuk konuşmuyordu. Ben söylemeleri için diretecekken Hakan Abi dikkatleri üzerine çekmek için yalandan öksürdü. ''Aslında günlüğünden falan okumadık.'' dedi. ''Bunu zaten biliyorum.'' dedim. ''Aslında biz bunu annenden öğrendik.'' diye atladı Mete. Anne kelimesini duyduktan sonra sinirli bakışlarımın yerini özlem dolu bakışlar aldı. ''İyide benim annem öleli çok oldu.'' deyip koşar adımlarla çıkışa yöneldim. Arkamdan Mete'ye sağlam küfürler ediyorlardı. Tam uzaklaştım deyip hızımı azaltırken arkamdan biri kolumu tuttu. Mete zannedip arkamı dahi dönmeden kolumu kurtarmaya çalıştım. Beni zorla kendisine çevirdiğinde bunun Mete olmadığını anlamıştım. Ama bu içerideki kahverengi gözlü çocuktu. ''Ne var?'' diye sordum. Sordum sormasına ama sesim bir yavru kedinin sesinden farksızdı. ''Onlara kızma.'' dedi. İçimden sanane diye geçirsem de bunu dile getirmeyip kolumu kurtarmaya çalıştım. Bırakmayınca daha güçlü bir sesle ''Bırak kolumu!'' dedim. Yavru kedi sesinden sonra aslan kükremesine benzer sesi duymak şaşırtıcı olsa gerek diye düşünüyordum ki bakışları düşüncelerimi destekledi. Gözlerinde ki şaşkınlığı bir kenara bıraktıktan sonra benim daha fazla üzülmemi sağlayacak olan o üç kelimeyi söyledi. ''Sakin ol Maviş.'' Bana Maviş diye bir tek annem seslenirdi. Diğerleri her ne kadar istemesem de cadı derlerdi.Bunu genelde hep Hakan Abi söylerdi ama arada ağızlarından çıkıverirdi. Benim gözlerime tekrar hüzün çökmüş,ağladı ağlayacak kıvama geldiğimde kolumda ki ellerini gevşetti. ''Bana bir daha sakın öyle seslenme!.'' dedim. Her ne kadar o kıvama gelmiş olsam da dişlerimi sıkarak konuşacak kadar takatim vardı. Gözleri bir anda endişeyle açıldı. Ve kelimeleri soluksuz bir şekilde sıraladı. ''Hay ben ağzıma sıçayım. Özür dilerim. Üzmek istememiştim. Bir daha asla Maviş demem. Hay ben bir daha ağzıma sıçayım özür dilerken bile aynı şeyi söyledim. Allah beni kahretmesin.'' gibi ve bir çok başka şey. Kulaklarımın bu sesleri daha fazla kaldıramayacağına kanaat getirdikten sonra. ''Tamam.Yeter anladım. Bir daha söylemezsin olur biter.!'' dedim. Onun o gür sesini bastırabilmek için benim bağırmam gerekiyordu. Sustuktan sonra sanki izinsiz kavanozdan şeker alırken annesine yakalanmış bir çocuk edasıyla ayağıyla yerde daireler çizerek ''Affettin mi?'' diye sordu. Bu koca bebek insanı nasıl güldüreceğini iyi biliyordu. ''İyi hadi affettim. Eve geri dönelim.Koca bebek.'' son iki kelimeyi söyledikten sonra kıkırdayarak arkamı dönmüştüm. Onun ise arkamda kaldığını ilk bir kaç saniye sonra anladım. Tam arkamı dönmüş ona neden gelmediğini soracakken o çoktan şaşkın ifadesiyle bana bakıyordu. ''Hadi gel. Dikilmene evde devam edersin.'' İki saniye sonra hareketlenip yavaşça yanıma geldi. Adımlarımızı biraz daha hızlandırdıktan sonra eve hele şükür varabilmiştik. Bu 5-6 dakikalık sürede Koca Bebek'in şaşkınlığı gitmişti ama bir şeyler düşündüğü bariz bir şekilde ortadaydı. Tam evin kapısını çalacağım sırada kapı aniden açıldı ve elim havada kaldı. Kapıyı açan Lacivert'ti ama beni içeriye sürükleyen Mete'ydi. Üst kata sürüklemeye kalkıştı ama onu durdurup geriye döndüm. ''Ne yapıyorsun?Gelsene.'' diye arkamdan konuşsa da ben bana acı çektiren bu adamları dövmek için geri dönmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Kutuplar
ChickLitBu; ruh eşlerini arayan iki gencin hikayesi. Bu ;iki yaralı gencin hikayesi. Bu ;iki birbirine zıt gencin birbirine karışmasının hikayesi. Bu ;Siyah ve Mavi'nin hikayesi.