Chapter Five

267 20 71
                                    

Fırından zamanın dolduğuna dair çınlama sesi gelince yerimden kalkıp fırına ilerledim. Kurabiyelerin olmuştu. Çıkarmak için bez ararken Draco geldi ve asa ile bir kaç kelime fısıldadı. Mavi bir bez uçarak elime geldi. Gülümsedim ve tepsiyi çıkarmak için harakete geçtim. Tepsiyi tezgaha bıraktığımda hemen yanıma gelen sarışın,kurabiyelere hevesle baktı.

"Mektuplarda hep bahsederdin, hep çok merak etmişimdir."

   Hafif oluşan samimiyetine gülümsedim.

"Ne zaman istersen yaparım."

  Cevap vermeyip kurabiyelerden birini parmak ucunda zıplatarak tutup tabağa koydu. Arkasına bile bakmadan tabakla oturma odasına gitti. Masada bıraktığı asa ile bakıştım. Kitap ve filmlerden bildiğim üzere Wingardium Leviosa büyüsünü yapmak istedim. Tabii yapabilirsem. Çünkü kendi asam bile olmadığı için çok değişik tepkiler verebilirdi.
   Asayı elime aldım, kurabiyelere yönelttim ve normal bir ses tonunda söyledim.

"Wingardium Leviosa."

Olmayan büyüye göz devirip tekrar denedim.

"Wingardium Leviosa."

   Bu sefer Hermione'nin diyişini  taklit ederek söylediğimde büyü işe yaramıştı.
   Asayı yönlendirmemle haraket eden kurabiyeler nihayet tabağın üstüne geldiğinde nasıl bırakacağıma dair hiç bir fikrim yoktu. Bende elimi asa ile kurabiyeler arasına koymaya karar verdim. Elimi uzatacakken büyünün durmasına göz devirdim. Tabağı ve asayı alıp hiç bir odanın yerini bilmediğim malikanede öylece yürümeye başladım.         
 
   İlk geldiğim oda bir yatak odasıydı. Siyah çarşaflarla örtülmüş , başlığı yılan baskılarıyla detaylandırılmış çift kişilik bir yataktı. Kenarda duran komidinde bir aile fotoğrafı vardı. Fotoğrafta Bellatrix Lestrange ve Narcissa Malfoy kollarını birbirlerinin bellerine doluyordu. Yani büyük ihtimalle burası Narcissa Malfoy ve Lucius Malfoy'un odasıydı. Draco gelmeden buradan çıkmam gerektiğini bildiğim için hemen odadan topukladım.
   
   Koridora tekrar çıktığımda düz gittim ve bu sefer salona gelmiştim. Draco oturmuş gazete okuyordu. Sehpada ise yediği kurabiyenin boş tabağı duruyordu. Gidip elimdeki tabağı boş tabağın üstüne koydum. Draco geldiğimi bildiği halde gözünü gazeteden ayırmadı.
Yanına oturup başımı gazeteye uzattım. Daha saniyesinde kaçtığımız savaş alanı bir kaç saat içinde manşetlerin en başındaydı. Olmalıydı da tabii ki. Her ne kadar Draconun kafası benim yüzümden dağılmış olsa da şuan bir yanı da ne olacağını merak ediyor olmalıydı.

"Voldemort 'sonunda' yok olduğu için bakanlık yeni yeni kendine geliyor olmalı."
  dedim kısık bir sesle.

   Başını kaldırıp hafif kızarık gözleriyle bana baktı.

"Hey hey ne oldu?"

   Endişeyle iki elimi yanaklarına koydum.

"Hiç öyle."

İnanmadığım halde kendimden soğutma ihtimaline karşın sustum.

"Gerçekten hiç bir şey hatırlamıyor musun?"

Neden böyle bir şey sorduğu hakkında bir tahminde bulunamadım.Ve kafamın karıştığı belli olan gözlerle ona cevap verdim.

"Evet , hatırlamıyorum. Niye sordun?"

Duraklayıp cevapladı.

"Belki bundan sonra ne olacağını bilirsin diye."

"Sence ne olacak? Biz oradan topukladık ama bakanlığın oradaki herkese ne olur ne olmaz diye soruşturma açacağından neredeyse eminim. Ki bizi orada herkesin gördüğüne eminim.

"Dua et Potter  benim hakkımda güzel şeyler söylesin , aksi taktirde tek kalırsın."

  Sadece tek kalmam canım sevdiğim adamı görmek için geldiğim ve geri dönüş anahtarını unuttuğum tek kalırım.

"Seni almalarına izin vermem ki."

"O nasıl olacak?"

"Bilmem."

   Bana göz devirip hafif gülümsemesi ona yanaklarındaki elimi hatırlattı. Yavaşça kendini geriye çekererek yanaklarını elimden çekti. Ellerimi indirip kurabiyeye uzandım ve bir ısırık aldım. Ve ve ve ve... GALİBA YAPTIĞIM EN GÜZEL KURABİYE FALANDI.

"ALLAH ÖZENE BÜZENE YARATMIŞ OF HARİKAYIM ŞUNUN TADINA BAK!"

  Draco gülüp konuştu.

"Allah derken kimden bahsettiğini bilmesem de evet hakkını yiyemem şuana kadar yediğim en güzel kurabiyelerdendi."

"Çekinme canım söyle söyle. Kurabiyelerden değil en güzel kurabiye!"

   Kendime övüşüme tekrar güldü ve beraber boş boş bakışarak kurabiye yedik. Normalde birinin beni yemek yerken izlemesinden ne kadar nefret etsem de o gözleri gördüğüm sürece hiç bir şikayetim yoktu. 

   Ciddi ciddi oturup kurabiye yememizi evde olduğunu bile bilmediğim ev cini bozdu.

"Efendim kapıda bay Potter sizi istiyor."

   Potter ismini duymamla heyecanlandım. Şaka gibi anlar yaşıyordum. 7 kitap 8 filmi olan biri şuan kapıdaydı. Bende onun evreninde.

"Ben gidip geliyorum. Sen burada bekle , ne olur ne olmaz."

    Beni düşünmesi ve bana hemen alışması içimden şaşırmama dışımdan gülümsememe sebep oldu. Onu başımla onaylayıp gitmesini izledim. Ardından yanımda kalan cin varlığımdan nefret eder gibi bakıp odayı terk etti. Filmlerden alışık olduğum tavrını görmezden gelip koltukta yayıldım.

   Ben tam 38. Koyunu hecelerken içeri gelen birden fazla adım sesleriyle bakışlarımı tavandan alıp bacaklarımı indirdim. Odaya giren Harry ve Draco'yu görünce daha da şaşırdım. Ne oluyo ne bunlar düşman değil mi?

"Hey."

Harry selam verince anlık heyecanla gözlerimi kocaman açıp bende selam verdim.

"Hey! Nasılsın? Ee bu biraz saçma oldu... İyi misin yaran var mı yardım edebilirim ilk yardım biliyorum yani en son 5. Sınıfta tekrarladım  ama olsun-"

"Yardıma ihtiyacı yok Ekim."

   Draco'nun sözümü keskin bir sesle kesmesi öldürücü bakışlarımı ona çevirdi.

"Hayır yaram yok teşekkür ederim...Ekim?"

"Evet evet Ekim."

    Ne ara benim tarafa geçtiğini bilmediğim Draco'nun söylenmelerini duyabiliyordum.

"Ne Harry meraklısı çıktın sende..."

   KISKANDI BENCE. BENCE KISKANDI. BENİM YARIN DUGUNUM VAR BEN EVLENİYORUM.

"Harry buraya teşekkür etmeye gelmiş ve şanslısın ki bir yere gitmiyorum beni soruşturmayacaklar, ismimi vermemişler."

   Gülümseyip ağzımı açacakken beni konuşturmayıp tekrar konuştu.

"AA doğru vazgeçtim şanssızsın. Seni soruşturacaklar."
778 kelime
21/05/2022

Do You Know?|Draco MalfoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin