Prolog

135 3 0
                                    

"Sizinle bu konu hakkında konuşmak istediğimi de nereden çıkardınız?"

"İstemediğini görebiliyorum İldem ama emin ol konuşmak seni rahatlatacaktır."

"Bunları daha önce defalarca kez duydum. Ailem beni sizin yaşınızdan fazla psikologla tanıştırdı ve emin olun hiçbirine bir şey anlatmadım."

"Anlayabiliyorum." dedi sadece önündeki dosyaya odaklanarak.

"Seni rahatsız eden şey ne?"

"Efendim?"

"Diyorum ki bu odada seni rahatsız eden şey ne?"

Suratına bakmakla yetindim bir süre " Ah hadi ama halı desenleri çok berbat değil mi? Ben bile bazen bu odada bulunmak istemiyorum."

Sonra ayağa kalkarak yerdeki halıyı toplamaya başladı. Sadece onu izledim. Karşıma tekrar oturduğunda "Hadi!" dedi "Seni rahatsız eden bir şeyi şuan yok et."

Bakışlarımı masadaki vazoya çevirdim. Vazodaki papatyaları çok severdim, bana umut verirdi önceden şimdi ise bana umut veren her şeyden nefret ediyordum. Vazoyu elime alarak duvara çarptım. Ah! Allah'ım bu harika bir şeydi.

"Evet." dedi yüzündeki anlayamadığım bir ifadeyle genç psikolog "Nasıl hissediyorsun?"

"Bunu tekrar yapmak istiyorum."

"Hadi yap seni rahatsız eden ne varsa bundan kurtul." Bunu söylerken sesi daha iyi geliyordu.

İlk olarak duvardaki tabloyu gözüme kestirdim. Bu tablo Vicent Van Gogh 'Ay Çiçekleri' tablosuydu. Bu oda fazla çiçeklerle kaplıydı evet ve ben bundan bir an önce kurtulacaktım.

Birkaç saniye sonra tablo yerde paramparça bir halde duruyordu. Rahatladığımı hissediyordum. Uzun zamandır ne zaman böyle hissettim hatırlamıyordum. Ah evet Umut Can'ın yanında.

"Peki şimdi hazır mısın?"

O an diğer psikologlardan farklı olduğunu anlamıştım.

"Yani?" dedim kimseye bir şeyler anlatmaya hazır değildim.

"Eğer istersen.." diye başladığında sözünü keserek ;

"Lanet olsun o aklımdan çıkmıyor ve o..." sesim gitmiş gibiydi, konuşamayacağımı hissettim. Bunu anlamışcasına kafasını salladı ve defterine küçük notlar almaya başladı.

"Devam etmek istemezsen sorun değil iki gün sonra seni tekrar görmek istiyorum." dedi

"Hayır, eğer şimdi yapamazsam kendimde bu cesareti asla bulamayacağım. İlk defa oldu."

"ilk defa ne oldu?" Derken kafasının karıştığını hissettim. Mimikleriyle kendini belli etmiyordu ama hissedebiliyordum işte.

"İlk defa konuşmaya bu kadar yakınım." derken devam ettim . "Sadece bir kez anlatacağım ve bunun hakkında bir daha konuşmak istemiyorum." dedim ve beni başıyla onayladı. Ben de kaldığım yerden devam etmeye başladım.

"O gün lanet olsun çok küçüktüm. Henüz hiçbir şeyden haberim yoktu. Yakın arkadaşlarım vardı ve ben onlarla beraber papatya toplamaya gitmiştim. Ah papatyaları çok severdim. Lanetim olacağını nereden bilebilirdim ki öyle değil mi?" Bu bir soru değildi, bu sadece o unutamadığım günü, anlatmanın zorluğundan kurtulmak ve biraz düşünmek için kısa bir araydı. Ağlamadım, bu hissi yıllar önce yitirdim.

"Birinin beni belimden tuttuğunu hatırlıyorum. Benden çok büyük değildi. 18-19 yaşlarında bir çocuktu o zamanlar. Bense daha 14. Şey.. O, o öldü. İstemeden oldu ve ben.." dedim tekrar tekrar aynı şeyleri noktasına virgülüne kadar kendime de hatırlatarak ;

"Ben bir katilim." Bir şey demesi için yüzüne baktım. Demiyordu, sınıf arkadaşlarım gibi bakmasını istediğimi hissettim. Öyle bakarsa rahatlayacaktım. Bunu biliyordum çünkü 4 senedir bu bakışlar altında ezilmiştim ve buna fazlaca alışkındım. Dudağımı yukarı kıvırdım ve "İğrenç olduğumu biliyorum bu kadar düşünmeni gerektirecek bir şey yok."

" Hayır bunu düşünmüyordum." dedi sesi netti ve devam etmemi istermişcesine baktı gözlerime. Devam ettim

"Ondan kurtulamıyorum. Her an yanımda 4 yıldır her an. Sadece..."

"Sadece?"

"Umut Can'ın yanındayken bana yaklaşmıyor.Yani demek istediğim öldürdüğüm çocuk, katil olmamı sağlayan çocuk, her yerde peşimden ayrılmıyor, ondan kurtulamıyorum, şuan bile burada, kapıda" bakışlarımı kapıya yönlendirdim. "Bana bakıyor."

"Adı Miray,annesi onu öldürdüğümde yanıma gelip 'Miray'ımı aldın benden katil' diye bağırmıştı oradan hatırlıyorum." dedim.

"O sürekli benimle ve o, hayatın bana bahşettiği bir yara izi, sürekli donuk bakışlarla bana bakıyor. Lisedeki tüm arkadaşlarım gibi, haklı sonuçta bir katilim öyle değil mi? Sadece ben banyoya girerken dudağının kıvrıldığını görüyorum b-bu çok mide bulandırıcı."

Genç psikoloğum beni şaşırtarak konuyu değiştirdi.

"Peki Umut Can hakkında konuşmak ister misin?"

Başımı salladım bu konudan uzaklaşmak iyi gelecekti.

" Umut Can aile dostumuzun oğlu ve onunla her yaz tatillerini beraber geçiririz. Ailelerimiz çok yakın oldukları için iki aileninde fertleri her yaz , yazlık evimizde toplanırız. Genelde annelerimiz ve babalarımız beraber takılırken biz de Umut Can'la baş başa kalırız. Ah! Beni katil olarak tanımlanmayan sayılı kişilerden o." Cümlemi bitirip genç psikoloğuma baktım notlarından başını kaldırmamıştı henüz.

"Umut Can yanımdayken olmuyor şey yani.." Yüzüme bakmıştı bu sefer. Gözlerimi gözlerinde sabitledim ve bekledim. Halı artık olmadığı için desenlerini inceleyemiyordum tabi. Ben de tırnaklarımla oynamaya başladım. Umut Can'la aramızdaki şeyi tam olarak bilmiyordum ne diye bilirdim ki. 'Yakınlaşıyoruz sürekli yalnız kaldığımızda ve hiçbir şey değiliz' mi diyecektim?

Genç psikoloğum daha önceden aldığı notları toparladı ve;

"Peki ya kendin? Kendin hakkında ne düşünüyorsun?"

İşte bu soruyu hiç beklemiyordum.

Boş baktım bir süre ve oturduğu koltukta hafifçe kıpırdanarak devam etti.

"Aynaya baktığında ne görüyorsun İldem."

"Karanlık."

"İldem senden sadece bir şey yapmanı isteyeceğim."
Ona baktığımda devam etti.

"Bundan sonraki her günün sonunda bana sadece bir cümle ile gününü özetlemeni istiyorum. Bunu yapabilir misin?"

Başımı salladım.
"Sanırım." dedim ve gözlerine baktım.
"Sanırım yapabilirim."

PARANOİDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin