1 Haziran 2010
(Yazarın anlatımıyla)O an daha sekiz yaşındaydı Rüya Yıldız, aklı, karşısında olanları anlamıyordu. Sağ çaprazında babası Kartal Tüzün, sol çaprazında Akif Yıldız vardı, birde, zıt yönde tutulan ve her an bir hayat bitirmeye hazır silahlar. Dakikalarca öyle kalındı. Silahlar havada, korkular zirvedeydi. Evet korkuluyordu, çünkü buradan ya katil ya da bir ölü olarak çıkılacaktı..
Şimdiye kadar Rüya oradaki kimsenin aklına gelmemişti tarafların gözünü hırs ve intikam bürümüş bir şekilde, beklenen sona doğru adım atılıyordu.
Dakikalarca düşünüldükten sonra tetiğe basılmış Kartal Tüzün, o heybetli adam, tek kurşunla yere yığılmıştı. Aynı zamanda İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü baş amiri olan Akif'in yüzünde pişmanlığa dair en ufak bir iz bile yoktu. Aklındaki tek düşünce ise orada duran küçük kız çocuğuydu fakat Rüya ise, barut kokuları ardında kalan babasını sadece izliyordu saniyeler sonra sol gözünden bir damla kayıp giderken, babasınında kayıp gittiğini anlamıştı.
İlk defa o zaman hayatının sonunu düşünmüştü babasının ölümü onu korkuturken aynı zamanda bir rahatlık vermişti. Rahattı çünkü artık her akşam yediği dayaklar, aç kaldığı geceler, çektiği eziyetler olmayacaktı, aynı zamanda korkuyordu çünkü yaşayan ve kan bağı olan son insanıda kaybetmişti ne yapacaktı, nerede kalacaktı, bu sorularının hiç birinin cevabı yoktu. Rüyayı bu düşüncelerden sıyıran ise ambulansa haber verip Rüya'nın yanına doğru koşturan Akif'in sesiydi gayet ciddi bir tavırla az önce yaşananları sanki tamamen hafızasından silmişcesine yaklaştı Rüya'ya, biranda tatlı görünme çabasına girerek "Merhaba Rüya" deyiverdi. Nedensiz bir şekilde Rüya ona ısınmıştı.
Geçen yıllar onu haklı çıkardı. Akif, ona kalacak yer, yiyecek yemek, giyecek kıyafet ama en önemlisi ona gerçek bir aile vermişti. Rüya onun soy adını alıp onun sevgisiyle büyümüştü. Artık Akif onun babasıydı. Rüya ona "Baba" diyebiliyordu. Şimdi büyüdü ve yanındaki üç kişiyi asla kaybetmedi onu büyüten babası Akif ve çocukluğunun yine her evresinde yanında olan arkadaşları, daha çok kardeşleri olan Yağız İnanç, Emir Özkan.
AMA ASIL HİKAYE ŞİMDİ BAŞLIYORDU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YER İÇİNDE
Teen Fiction"Ben size ölümü küçültmeyin demedim mi." Diyen Emir'e bakışlarımız kaydı... O cümleler geldi aklıma "Ölümü küçültmeyin, hiçbir ölüm bukadar küçültülmeyi haketmez, ne aşk için, ne de nefret...."