İyi okumalar<3
-Zamanın kırmızı ışıkları ortadan kalktığında kaşlarımı istemsizce çattığımı farkettim. Küçüklüğümden beri böyle olurdu; anlam veremediğim her ne olursa karşısına geçtiğimde kaşlarım çatılır dı, kendi içimde yavaş yavaş çözümlediğimde ise aynı yavaşlıkta eski hallerini alırlardı.
Bu sefer çatık kaldılar, çünkü konu kendi içimde kendimce çözümleyebileceğim bir konu değildi.
Artık büyümüştük, bizle birlikte gerçeklerimiz de büyümüştü ve yine bizle birlikte yalanlarımız, korkularımız, sırlarımız da büyümüştü.Beş dakika önce çıkıp gittiğini fark etmediğim Şahin Komiser yanında babamla içeri girdi. Babam veli toplantısına gelmiş gibi durumumuzu öğreniyordu, sonrasında ne olduğunu anlamadığım, daha doğrusu duyamadığım şekilde Şahin komiser bir cümle kurdu ve kahkaha boyutunda gülmeye başladı babam ise kızgınlıkla söyleniyordu. Şahin komiser'i gördüğüm dakikadan beri ilk defa böyle gülüyordu. Babamla aralarında bir samimiyet vardı, tam emin olamasamda iş dışında da görüşüyorlardı.
Tamamen yanımıza geldiklerinde Şahin komiserin kahkaha boyutundaki gülüşü küçülmüştü, ne olduğunu deli gibi merak ediyordum neyse ki duygularıma Yağız tercüman oldu "Allah neşenizi arttırsın komiserim hayırdır?"
Sorunun üstüne babam konuyu dağıtmaya çalıştı "Ee çocuklar işiniz gücünüz yok mu sizin, ne yaptınız dosyayı?" Nedenini anlayamadım babamın kapatmak istediği konu ne olabilirdiki?
Yağız konunun dağılmasını tabii ki izin vermedi "Akif amca amirim bir dakika" dedi sonra kendi tamlamasına gülüp tekrardan Şahin komiser'e yöneldi "Evet Komiserciğim neye bu kadar ağzınızda su olsa püskürtecek kadar güldünüz?" Emir'de meraklanmaya başlamıştı "harbi komiserim ne oluyor?"
anlayamadığım şekilde babam Şahin komiserin konuşmasına engel olmaya çalışıyordu.
Yağız'ı taklit edip yarı alaylı bir şekilde "Akif baba amirim izin verir misin konuşsun komiserimiz." Ben de merakımı dile getirince, Babam ciddileşti "Rüya, Emir, Yağız, Şahin" hepimizin adını dikkatimizi toplayalım diye kullandı ve devam etti "konu burada kapanıyor, bilmem farkında mısınız şuan hepinizden çok yetkim var ben ne dersem o olur." Bizden kıdemli olduğu ve bize emir verebileceği yeni aklına gelmiş olmalıydı.
Fakat şu an biz tam anlamıyla şımarmıştık buna Şahin komiser de dahildi "biliyor musunuz" diye başladı cümleye çocuk gibiydi şu an,
devam etmesini istediğimiz için hiç birimizden ses çıkmıyor du, babam engel olmaya çalışsa da işe yaramadı, Şahin komiser devam etti "Az önce bir kadınla Akif amcamız, babanız çok samimi ve koyu bir muhabbetin içindeydi. Ayrıca çaktırmıyorum ama uzun zamandır konuşuyorlar" dedi "Düşünsenize bu yaşta damatlık seçiyoruz" diye son cümlesinide kurunca Yağız hemen devam etti "daha sözü var, nişanı var, kına gecesi var, elbisesi var. Hemen düğün mü olur komiserim""Elbisemi?"
"O olmasa da olur galiba"
Yağız ile Şahin Komiser saçma bir muhabbetin içinde iken "Ne" dedim şaşkınlıkla, sonra babama döndüm "Babaaa" sesim düşündüğümden yüksek çıkmıştı, çünkü sinir olmuştum.
Kimdi o kadın!
Babamdan cevap beklediğimi belli eden sinirli hareketler yapmaya başladığımda, anlamıştı "Kızcağızım sen bakma bunun dediklerini, yani iyi kadın" sinirim ikiye katlanırken şaşkınlık da ona eşlik etti "Ne!" Bu sefer sesim tam anlamıyla çığlık boyutunda çıkmıştı "Baba sen şaka mı yapıyorsun, inkar etmen gereken yerdeyiz" dayanamayıp Emir de girdi araya "Akif amca 1 Nisan daha gelmedi" ben Emir'le sinirli ve sorgulayıcı iken Yağız sesini çıkarmıyordu, ona döndüm
"Yağıız bir şey desene ya harbi kafayı yiyeceğim"
Yağız sakin bir tınıyla "Sakin olun arkadaşlar adam 50 yaşında hatırlatayım, herhalde sevgili olup sevgilisiyle atlı karıncaya binmez" dedi ve duraksadı babama yöneldi sesini biraz kıstı "yani binmezsin değil mi Akif amca?"
Sinir bozukluğu ile güldüm, Aslında mesele babamın biriyle konuşması değildi mesele konuştuğu kişiydi, o kadını görmüştüm, tanıyordum. Sadece Emir ve ben tanıyorduk, Şahin komiser ile Yağız işin dalgasında gibiydi. Fakat biz Emir ile ciddi ciddi karşı çıkacaktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YER İÇİNDE
Fiksi Remaja"Ben size ölümü küçültmeyin demedim mi." Diyen Emir'e bakışlarımız kaydı... O cümleler geldi aklıma "Ölümü küçültmeyin, hiçbir ölüm bukadar küçültülmeyi haketmez, ne aşk için, ne de nefret...."