Çok ilginçti Osman Ergiç soğukkanlılığını bir an bile kaybetmiyordu, evet Emir formaliteden sormuştu, bu sıradan bir konuşturma tekniğiydi. Bu soruyla insanlar genelde ya suçlu ya da suçsuz olduklarını bir şekilde belli ederlerdi ama şuan durum farklıydı,ilginçti.
Osman Ergiç'in suratında anlam veremediğim bir sırıtış vardı ve buraya geldiğimizden beri silinmemişti, ve sonunda konuşmaya başladı direkt olarak Emir ile göz teması kuruyordu "bana soracağınız bütün soruların cevabı dosya da mevcut onun dışında konuşmayacağım"
Ne yapıyordu bu adam Emir'i daha çok sinirlendirecekti.Bunun önüne geçmek için cümleye Yağız devam etti ikisinde'de buraya gelmeden önce Osman'a karşı olan kibarlıklarından eser kalmamıştı.
"Lan gerizekalı biz sana elli kerede sorsak sen elli kere cevap vereceksin"
Yağız'ın sinirli ses tonuyla kurduğu cümlesi bitince Emir'de saklamaya çalıştığı sinirini saklamaktan vazgeçti
"Aptal'mı sandın lan sen bizi"
Dayanamayıp hiddetle ben girdim söze "Bak Osman Ergiç, bir sabah emniyete telefon açıyorsun ve aynı evde kaldığın insanın öldüğünü söylüyorsun ve hemen oraları temizliyorsun iz yok, leke yok, delil yok sence de çok şüphe uyandırıcı değilmi" Yağız beni onaylar gibi kafasını salladı.Osman Ergiç'in yüzündeki iğrenç sırıtış hâlâ silinmemişti, bu sadece bizi değil şuan burada olan herhangi birinide sinirlendirirdi.
Yalan söylemeyeceğim ondan hâlâ şüpheleniyordum kim olsa şüphelenirdi tavırlarıyla, hareketleriyle, cümleleriyle âdeta ben yaptım diyordu, resmen karşımızda ben katilim diye bağırıyordu ama biz ona kulak vermiyorduk yaşadığımız olayın özeti buydu, ne eksik ne fazla.Biz bunu başaramayacaktık, neden bilmiyorum öyle hissetmiştim, ne yapabilirdik ki? daha doğrusu ben ne bekliyordum ki, üç tane acemi insandık tek başımıza nereye kadar gelebilirdik.
Dakikalar geçti, karşımızdaki adam iğrenç sırıtışıyla oturup tek kelime etmiyordu daha doğrusu ettiği kelimelerin üstüne eklemeden yineliyordu, her geçen dakika sinir ve gerginlik arşa çıkıyordu. En sonunda biz onları göremesekte onların bizi gördüğüne emin olduğum babam ve Şahin komiser'in bulunduğu cama doğru çaresiz bir bakış attım, aslında bu yapmak istediğim son şeydi ne olursa olsun yardım istemek istemiyordum ama çaresizdim seçeneğim kalmamıştı Emir sinirleniyor, Yağız sinirleniyordu.
Osman Ergiç suratında sırıtışı ve dudaklarından çıkan aynı kelimelerle karşımızda oturmaya devam ediyordu.
Avukat istememişti, istemesini gerektiren bir durum da yoktu, sadece gelip gördüklerini anlatıp, çekip gidecekti.
İşi yokuşa süren oydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YER İÇİNDE
Teen Fiction"Ben size ölümü küçültmeyin demedim mi." Diyen Emir'e bakışlarımız kaydı... O cümleler geldi aklıma "Ölümü küçültmeyin, hiçbir ölüm bukadar küçültülmeyi haketmez, ne aşk için, ne de nefret...."