Yar Demedin...

76 5 0
                                    

  Yekta ne yapacağını bilmez bir halde sokaklarda dolaşıp durdu. Ne kadar yürürse yürüsün kaçmak istediği hiç bir şeyden uzaklaşamamıştı. Sonuç olarak  kendini yine evlerinin önünde  buldu. Hava alacakaranlıktı. Sokağı aydınlatan tek şey evlerinin hemen karşısında bulunan sokak lambasıydı. Kafasını kaldırıp evinin bulunduğu sokağa baktı. Masalar , sandalyeler kaldırılmış; her yeri aydınlatan o renkli ışıklar kapatılmıştı.  Bir kaç saat önce gerçekleşen düğünün izleri kalmıştı sadece yerde. Ağlanacak haline gülümsedi. Ağlarken gülmek , gülerken ağlamak ; birbirine en yakın zıtlıklardı. Tıpkı Yekta ve ... Gözleri doldu. Hayat ona neler yapıyordu böyle? Önce çok sevdiği halde Sibel istediği için boşanmış, sonra da hiç sevmediği halde ailesi istiyor diye Feride ile evlenmişti. Gökyüzüne baktı, karanlığında kaybolmak istedi.

-Zaten bedenen var olduğum dünya da, kayıp olsam ne fark eder ki ?

diye düşündü. Tam o esnada kendi odasından onu izleyen gölgeyi fark etti. Gizlendiğini düşünen ama kafası güzel biri tarafından bile farkedilen tanıdık birini...Nefes alıp verdikçe hareketlenen perdeyi hesaba katmamıştı anlaşılan, perdenin arkasındaki. 

-Yeni karım... Cici karım beni bekliyor olmalı !

Acı acı kahkaha attı ağzından çıkanlara. Yeni ve eski kavramı ne çabuk da yer değiştiriyordu hayatında böyle. Unutamadığı, söküp atamadığı eski ve  içine sindiremediği tanımadığı yeni bir karısı vardı. Bütün bu düşünceler içmiş olduğu içkinin de etkisini göstermesiyle başını döndürdü. Yekta'nın ayakları geri geri gitse de eve girmekten başka çaresi yoktu. Yavaş yavaş biraz da sendeleyerek evin olduğu karşı kaldırıma geçti. Bir süre cebinde bir şeyler aradı ama bulamadı. 

- Doğru ya damatlığın cebinde anahtar ne arar ? 

Anlamsızca  gülümsedi yine. Ağlamak istiyordu ama acı acı gülmekten başka çaresi yoktu. Erkekler ağlamazdı! Oysa ne güzel olurdu ; annesinin dizlerine yatsa , içi boşalana kadar ağlasa ?  Sonra annesi  sırtını sıvazlayıp uyutsa onu...  Böylelikle uyandığında her şey geçerdi belki. 

Yekta gittikçe daha fazla dönen başıyla sendelemiş, kapının önüne çöküvermişti. Birden kapı sonuna kadar açıldı.Açılan kapıya dikkatlice baktı. Görünürlerde kimseler yoktu. Sanki kapı kendi kendine açılmıştı. Bir süre bekleyen Yekta kalkmaya niyetlendi ama ayakları  sanki onun kontrolünde değildi. Onu taşıyacak takati  bacaklarında bulamayan Yekta olduğu yere yine  yığıldı. Derken bir el uzandı karanlıktan. Bembeyaz ürkek bir el tuttu onu kaldırdı olduğu yerden. Kaldırmakla da kalmadı giriverdi koltuğunun altına bir kuş gibi titrek bir beden. Başını çevirip baktığında gördüğü kişi karısı olmuştu Yekta'nın. Ama bir terslik vardı bu işte, kendi üzerinde damatlık varken yeni karısının üzerinde gayet gündelik bir elbise vardı.

- Yeni gelin kocasını karşılamaya çıkmış. Ama senin gelinliğin nerde karıcım ? Benim çıkarmam gerekmiyor muydu onu üstünden ? 

Kahkaha attı Yekta. Hem söylediği şeye hem de onun iri cüssesini taşımaya çalışan minik karısının haline.

- Yukarı çıkalım Yekta yukarda konuşuruz. Lütfen sessiz ol şimdi babanlar duymasın hoş olmaz ilk geceden!  diye cevapladı onu Feride

Yekta çocuk gibi sus işareti yaparak Feride'nin  yardımıyla bir bir çıktı merdivenleri. Feride nihayet kimseye görünmeden sarhoş kocasını  odalarına sokabilmişti.  Tam Yektayı  yatağa oturtmaya çalışıyordu ki beraberce düştüler yatağa. Yekta'nın nefesini nefesinde hissetti Feride. Bedenin üstündeki ağırlıkta cabasıydı. Bu durum vücudunun karıncalanmasına sebep oldu. Biran önce bu durumdan kurtulmalıydı. Senelerce gölgesine hasret karşı odadan onu bekleyen Feride... Olması gereken şey oluyordu ama yanlış birşeyler vardı. Nefesi heyecandan soluğunu keserken bir yan da cehennem ateşi gibi yakıyordu her zerresini. Evlilerdi ! Helaldi  soluğu, soluğuna lakin böyle olmamalıydı. En azından aralarında gerçek bir sevgi olana kadar. Yıllarını bu sevda uğruna heba etmişti ama kendine olan saygısını da  kaybetmeye niyeti yoktu. Olan gücüyle itti üstünden Yekta'yı. Yatağın yanına düşen Yekta şaşırdı bir an. Ama umursamadı. Birden  yataktan kalkan Feride yavaşça çıktı odadan. Yatağa uzanan Yekta tavanı izliyordu. Vücudunda içkinin verdiği uyuşukluk vardı. Bedeni bu uyuşuklukla ve yüreğinin yorgunluğuyla bitap düşmüştü. Ama zihni yerli yerindeydi sadece bu geceden kaçmak umuduyla sarhoşluğa vuruyordu. Yanlışlıkla Feride'nin üzerine düştüğünde burnuna kokusu dolmuştu. Yüzüne bile bakmadan evlendiği, kadının kokusu onda farklı duygular yarattı. Yekta düşüne dursun Feride elinde kahveyle  tekrar girdi odaya. Kahve tepsisini çalışma masasına koydu. Yekta'ya doğru yaklaştı ve onu yattığı yerden kaldırdı. Ardından  tabiri caizse fincanı ağzına dayadı Yekta'nın.

- Ne yapmaya çalışıyor acaba bu kız diye geçirdi içinden Yekta . İlk geceleri için ayık olmasınımı istiyordu? Ama öyle olsa  duvağını bozmazdı herhalde.  Hadi duvağı geçtim gelinliğini  niye çıkardı?  Hayır gelinliğini çıkardın madem bu saatte gecelik giyilirdi gündelik kıyafet değil. Bu düşünceler kafasında dönerken söze girdi Feride; 

-  Biraz kendine geldiysen seninle konuşacaklarım var. Aslında daha önce konuşmamız gerekiyordu ama bir türlü uygun bir vakit bulamadım.

- "Hayda ne konuşacak ki bu kız şimdi ? Ondan kocalık beklediğini düşündüğü kız belki uyur kalır diye düşünürken bu kızın bu tavırları da neyin nesi" diye içinden konuşmaya devam etti.

- Yekta bu evlilik ikimiz için de zorunluluktan ibaret. Bir nikah altında birleştirilen iki yabancıyız biz.

Yekta şaşırdı. Küçük bir şehirdi onların yaşadığı , kolay kolay kimse dul adama hiç evlenmemiş kızını vermezdi. Ama annesi lise döneminde aralarında yaşananları  kızın unutamadığını  onu sevdiğini ve kimseyi kabul etmeden onu   beklediğini söylemişti. 

- Lafı uzatmayacağım Yekta senin durumundan farkım yok. Ben de çok sevdim, sevildiğimi sandım ama sadece günahıma girdi. Ben de bu evliliğe mecbur kaldım!

MECBUR KALDIM! 
GÜNAHIMA GİRDİ...
 

Yekta neler duyuyordu ? Artık kahveye gerek kalmamıştı. Duyduğu sözler soğuk duş etkisi yaratmış, bütün tüyleri diken diken olmuştu.

- Feride neler diyorsun sen ? Hem de daha  saatler önce evlendiği kocana ? Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu ?

- Senin kulağının duyduğu şeyi benim ki de duyuyor elbet... Kocam mı ? Güldürme beni daha masaya oturana kadar kiminle evleneceğini bile bilmiyordun. Düğün gecesi eve içip içip gelecek kadar bu evliliği yok sayarken şimdi kocam mı oldun ?

Yekta sinirlenmeye başladı. Feride , Feride, Feride  diye  eskiden bağırdığı gibi bağırmak istiyordu. Herşeyden çok kanına dokunmuştu bu duydukları. Feride titrek bir  yapraktı , safdı ,temizdi. Her ne kadar aradan geçen yıllar onunla iki çift lafları olmasa da her gelişinde pencere kenarında görürdü onu. Zaten  liseden bu yana evden çıktığını bile ne görmüş ne de duymuştu. Bunu ona kim yapabilirdi ? Aklına gelen ilk şey dilinden dökülüverdi.

- Feride kim bu adam ?

Gözlerinin içine baktı. Bu bakış adeta  sana bunu yakıştıramıyorum bakışıydı.

Feride Yekta' ya adım adım yaklaştı. Burun buruna geldiklerinde durdu. Gözlerinin içine bakıyordu. Bir zamanlar  utancından gözlerini kaçırdığı adamın gözlerine nefretle bakıyordu. Ani bir hareketle arkasına döndü ve  makyaj masasının altında duran çantasını aldı. Hızla yatağın üstüne attı. İçinden bir kutu çıkardı. Bir kaset çalar aldı kutunun içinden ve düğmesine bastı.

Kaset çalar dan gelen ses Yektayı şoka uğrattı. Gözleri hiç açılmadığı kadar açılmıştı. Bu kutu , bu şarkı ...


AN DEĞİL ÖMRÜM OLSANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin