13. KAVGA

312 17 5
                                    

Gecikmeden dolayı sizden özür diliyorum. Teog sınavım olduğu için ara vermek zorunda kalmıştım fakat söylediğim gibi Teog sınavı bitip kendimi toparladığımda (uyku açısından) 13. bölümü yazmaya devam ettim ve bitirdim. Yeni bölümle sizlerleyim, 14. bölüm ise bir aksilik çıkmazsa yakında. Keyifli okumalar. :))

Dolapların olduğu yere gelip göz gezdirince 19 numaralı dolabın anahtar kısmına anahtarı yerleştirdim. Çevirip açtım ve fizik kitaplarımı çıkardım. Kitapları alırken yere bir kağıt düştü. Dolabı kilitleyip yere eğilerek kağıdı aldım.

Kağıt bir zarftı. Dikkatle açarak katlanmış kağıdı içinden aldım. Yavaşça açtım, biri mektup mu göndermişti?

"1. mektubun. Abin çok yakınlarında."

Şaşkınlık ve merak duygusunun birden getirdiği afallamayla olduğum yerde belki de bir iki dakikalık bir zaman diliminde öylece dikilmiştim. Bu ikinci oluyordu ve bunu yapan her kimse gerçekten kafamı karıştırıyordu. Bir yandan merak duygusuyla boğulurken diğer yandan abimin yakınlarımda olduğu gerçeği kalp atışlarımı hızlandırmıştı. Ama belki de bu gerçek değildi.

Belki de biri benimle oyun oynuyordu.

Zil sesini duyduğumda ağır adımlarla sınıfa ilerledim. Sınıfa girerken önüme aniden çıkan çocukla çarpışmaktan hemen kenara kayarak kurtulmuştum. "Önüne bak."

Sesim gergin çıkmıştı. Mira'nın yanına oturdum. "Afedersin," dedi çocuk omuz silkerek.

Az sonra öğretmen sınıfa girince birkaç hayattan bezmiş gibi gözüken çocuk dışında herkes ayağa kalktı. "Oturun."

Öğretmenin kısa komutuyla yerlerimize otururken birkaç homurdanma sesi duydum. Tanıdığım kadarıyla bu öğretmen sert bir öğretmendi. Kısa cevaplar verirdi, uzatmazdı ve ben bir haftadır onu hiç gülerken görmemiştim. İncelediğim falan yoktu ama sert bir öğretmen olması gözüme takılmıştı. Henüz yirmili yaşlarında bir Türkçe öğretmeniydi.

"Derse giriş yapmadan önce bazı kendini bilmez öğrencileri müdüre göndereceğim."

Merakla o kişinin kim olduğunu söylemesini bekledim.

"Sude ve Cansu. Siz benimle geliyorsunuz."

Ne olduğunu anlamaya çalışırken sınıftan meraklı uğultular yükseldi. "Hocam, ben ne yaptım ki?" Son zamanlarda hata yapıp yapmadığımı düşündüm fakat ne öğretmenlere karşı bir saygısızlık yapmıştım, ne de bir kavga çıkarmıştım. Öğretmene meraklı gözlerle bakarken o da bana gözlerini dikmişti. Bu öldürücü bakışlarından gözlerimi kaçırmak istesem de öylece bakmaya devam ettim. "Çantama bu notu koyup bir de utanmadan altına adını yazıp imzasını atan dedem mi?"

Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Ben böyle bir şey yapmamıştım. Benim ne işim olurdu ki öyle şeylerle?

"Ben bir şey..."

"Kes ve idareye yürü! Aynı şekilde sen de!" dedi Sude'yi göstererek.

Bana emir veremezdi. Bu şekilde sınıfın önünde beni aşağılayamazdı. Buna hiçbir öğretmenin hakkı yoktu.

Acaba bunu kim yapmıştı? Biri yaptıysa da neden Sude'yle benim ismimi yazmıştı? Bunun icabına da sonra bakacaktım.

Yavaşça yerimden doğrularak kapıya doğru ilerledim. Sude çoktan gitmişti zaten, böyle şeylere alışıktı. Onu çok tanımasam da şahit olduğum birkaç olayda suçun ona patladığını görmüştüm. Müdürün odasına doğru ilerledim.

NEFRETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin