"Çekilir misin?" diye sordum yüzümü inceleyen Ayaz'a. Dakikalardır bu şekilde duruyordu ve geriye çekilmemişti. Tam dibimde olması acaip derecede rahatsız verici bir durumdu ama o çekilmiyordu. Yüzümü en ince ayrıntısını ezberleyecek kadar incelemişti, ben de öylece durmaktan başka bir şey yapamamıştım. "Çekilir misin?" diye sordum tekrar. Yine umursamayınca "Cevap ver!" diye bağırdım ama anında pişman oldum. Dakikalarca burada, bu şekilde durmamın verdiği sıkıntıyla birden patlamıştım.
"Ufaklık, bu kadar cesaret iyi değildir," dedi Ayaz. Haklıydı da. "Senin gibileri çok gördüm. Sonu hiç iyi olmadı."
Ona dil çıkarasım geliyordu. Bunu yapmamak için içimden kendime emirler yağdırıyordum. Aksi takdirde sonum iyi olmayacaktı, Ayaz'ın da dediği gibi. "İstesem çıkardım ama iyilikle söylüyorum. Çekilir misin?"
Biri beni öldürebilir miydi? Ya da kimsenin zahmet etmesine gerek yoktu. Ayaz az sonra öldürecekti zaten. Sırıtarak geri geri gitmeye başladı. İçimden derin bir oh çekerek kapıya doğru ilerlemeye başladım fakat Ayaz eliyle kapıyı itti.
Hadi ama!
Diğer eliyle kilitlemeye başlayınca içimden lanet okudum. "Ne yapıyorsun aç şunu!" diye bağırdım. Korkuyordum. Yine yaklaşmaya başladı, içimdeki korku git gide büyüyordu. Pis bir sırıtış sergiledikten sonra aniden benden uzaklaşarak ikili koltuğa oturdu. "Hadi çık," dedi. "Çık çıkabiliyorsan."
***
"Bir saat doldu," dedi saatine bakarken. "Sanırım çıkmana izin veriyorum.
"Bir zahmet," diyerek ayağa kalkışını izledim. Sıkıntıdan patlıyordum çünkü bir saattir burada oturuyordum. Ayaz Bey inadıma inatla karşılık vererek beni burada bir saat hapis tutmuştu ve o da yanımda oturmuştu. Kapıya ilerlerken yavaştı. Gömleğindeki kan çoktan kurumuş, kahverengi bir renk almaya başlamıştı. Cebinde tuttuğu anahtarı yuvasına sokup çevirerek anahtarı koltuğa fırlattı. Ben de ayağa kalkarak çıkmak için hazırlandım. Ayaz kapı kolunu aşağı indirdi, kapı açılmayınca birkaç kez daha denedi.
Ağzının içinde bir küfür homurdandı.
Kapı koluna yüklenerek birkaç kez daha tekrarladı, kapı açılmıyordu. "Neler oluyor?" dedim korkuyla. Daha fazla denemeden sinirle geri çekilerek kapıya sert bir tekme attı.
Ayakkabısının çelik kapıda bıraktığı tok sesten kulaklarımı kapattım, ses yankılanmıştı. "Sana neler oluyor dedim!" diye hiddetle bağırınca aynı hızla bana döndü. "Burada kaldık! Anladın mı!"
Ellerimi ağzıma götürerek birkaç adım geriledim. Ne yapacaktık şimdi? "Ne yapacağız?" dedim koltuğa otururken. "Bekleyeceğiz," diyerek elini pantalonunun cebine atarak telefonunu çıkardı. Telefonu benimkindendi, sadece rengi farklıydı; benim beyaz, onun siyahtı.
Telefonun ekranında biraz uğraştı ve kulağına yasladı. "Kahretsin!" diye bağırdı telefonu koltuğa atarak. "Ne oluyor?" diye sorarken tedirgindim. "Çekmiyor," diye yanıtladı. "Bodrum katta çekmiyor."
"Allah kahretsin hep senin yüzünden!" diye bağırdım ellerimi saçlarımdan geçirirken. "Niye kilitliyorsun? Söylesene! Telefon çekmiyor, okulun çıkış saati yaklaşıyor ve biz burada kaldık!"
"Yeter lan!" diye tısladı. "Sana peşimden gel diyen mi vardı? Bana diklen diyen mi vardı? O iğrenç sesini kes!"
"Yardım etmek istemiştim!" diye bağırdım. "Kim olsa yardım edecektim. Kan gördüğümde dayanamıyorum, karşımdaki kim olursa olsun yardım etmek istiyorum. Ne oluyor sana? Dünyanın merkezinde değilsin!"
"Kes artık," dedi başını ovuşturarak. "Başım ağrıyor."
"Ağrısın."
Kafamı koltuğun başına yasladım. Yorgundum, annemle babamı özlemiştim, abimi bulup boynuna sımsıkı sarılmak ve hiç bırakmamak istiyordum, buradan çıkıp hava almak istiyordum, acıkmıştım, susamıştım ve tuvalete gitmem gerekiyordu. Bütün bunlar kilidi sıkıştığı için açılmadığını tahmin ettiğim çelik kapıdan kurtulmadan yapamayacağım şeylerdi ve ben ne yapacağımızı gerçekten bilmiyordum. Beklemekten başka hiçbir seçenek kalmamıştı, telefonlar bodrum katta çekmiyordu, birkaç kez bağırmaya denesem de kimse aşağı inmediğine göre sesimi duyuramamıştım. Çıkış saati yaklaşıyordu. Belki biraz daha sabredebilirsem o zaman bağırırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRET
Teen Fiction"Yıllarca var olduğunu bilmediği bir abisi var." "Yalnız." "Güçlü ama zayıf." "İnatçı." "Güzel." "O Cansu." "Ve masum bir kızın acılarının hikayesi." "Ve masum bir kızın acılarına direndiğinin hikayesi." " O NEFRET "