Dönmeyeceğimiz Bir Yer

1K 99 24
                                    

"Sen.. Ne? Dalga mı geçiyorsun anlayamıyorum. Komik mi olması gerekiyordu bunun?"

Emre elini kurtarmaya çalışırken kalbinin ağrısı gittikçe artıyordu. Her şeyi beklemişti, her şeye hazırlıklıydı. Ama Hürkan'ın duygularıyla alay edeceğini hiç düşünmemişti. Yapmazdı ama yapıyordu işte. Elini daha sert çekti ama Hürkan bırakmıyordu.

"Dalga falan geçmiyorum, sakin ol. Bana bak Emre. Bu sefer ben konuşacağım. Dinler misin beni?"

"Ben seni ölene kadar dinlerim."

Hürkan hafifçe gülümsedi. Emre'nin az önceki sinirine rağmen böyle konuşması tuhaf geliyordu. Böyle sevilmeye alışır mıydı insan?

"Sen benim karşıma oturdun ve ne yaptın biliyor musun Emre? Yıllarca köşe bucak kaçtığım hislerimi gömdüğüm yerden çıkardın. Söylediğin her şey o kadar tanıdıktı ki. Ben kabullenmedim. Kendime hiç bu hisleri çözümleme izni vermedim. Yok saydım hepsini, görmezden geldim. Çünkü biliyordum ki ben sana gelip seviyorum desem, dört duvar arasında seni yüzlerce kez öpsem de sokak kapısından çıktığımızda yine iki yakın arkadaş olmak zorunda kalacaktık. Zoruma gidiyordu Emre. Aşkımı herkesten saklama fikri zoruma gidiyordu."

Neşeden uzak bir şekilde güldü Emre. Hürkan'ın boşluğundan yararlanıp elini çekti ve gözlerine bastırdı.

"Sende aşkını saklamak zorunda olmadığın insanlar buldun öyle mi? Bu kadar kolaydı yani. Sırf yolda engeller var diye başka yola gidebildin. Ulan ben başkasına gözümün ucuyla bakamadım be! İçimdeki sana ihanet saydım. Değil dokunmak, görmek bile istemedim başkasını."

"Biliyorum! Pişmanım lan köpek gibi pişmanım! Bu kararları bilinçli vermedim Emre. Ben bu hisleri hiç kabul etmedim. Ben hiç senin kadar cesur olamadım. O akşam karşımda oturmuş bana en büyük hayalimin gerçek olduğunu söylerken sen, ben o hayalin varlığını bile kabullenememiştim daha. Ali seni almaya gelene kadar kapı eşiğinde seni izledim. Yine cesaret edemedim yanına gelmeye. Sonra o geldi seni oturduğun yerden kaldırıp göğsüne çekti. Artık size baktığımda gördüğüm Ali değildi. Biraz daha geç kalırsam başka biri çekebilirdi göğsüne seni. Başkasında soluklanabilirdin. Kalbim sıkıştı lan, nefes alamadım. Sonra Kaan'ı aradım. Ömer'i de aldı bana geldi. Ömer senin yerini öğrenmek istedi. Bilmesini istemedim. Daha kurtulamamıştım önceki kıskançlığın zehrinden. Zaten yanında benim yerime Ali olması yeterince kötüydü. Başını bir de Ömer'in omzuna yasla istemedim! Sonra Kaan bir soru sordu. Sen Emre'ye aşık mısın dedi bana. Kalbimin cevabı çok netti Emre."

Emre kalbine söz geçiremiyordu artık. Hürkan konuştukça yeşeren umutlarını yok edemiyordu. Bütün vücudu tir tir titrerken sevdiği adamın hayalini bile kuramadığı cümleleri canına can oluyordu. Olabilir miydi böyle bir şey? Bu sevdanın sonu vuslat olabilir miydi? Tekrar elini avuçları arasına alan Hürkan'a çevirdi bakışlarını. Ağzından çıkacak sözler Emre'yi ya bitirecek ya da hayata döndürecekti.

"Evet dedim. Evet, ben bu adama deli gibi aşığım."

O küçük hastane odasında zaman durdu sanki. Emre boştaki elini ağzına kapattı. Bağıra çağıra ağlamak geliyordu içinden. Aklına gelen ilk şey dudaklarından döküldü.

"H-Hürkan... Ben seni çok seviyorum. Çok."

"Bende seni çok seviyorum. Ağlama artık kurban olayım içim yanıyor gözyaşlarını gördükçe."

Emre Hürkan'ı kendine çekip boynuna gömüldü. Titreyen vücuduna engel olamıyordu. Hürkan'ın beline sıkıca dolanan kolları arasında ağlarken sadece şükrediyordu. 'Dinleyen kim varsa, teşekkürler. Sadece bu an için bile binlerce kez teşekkür ederim.' Birbirlerinin kollarında soluklandılar uzunca bir süre. Sonra Hürkan hafifçe geri çekildi. Bir elini Emre'nin yüzüne yerleştirip mora çalan gözaltlarını okşadı baş parmağıyla.

"Gittiğini duyunca o kadar korktum ki. Biz tartışırken telefonları duymamışız. Ali aramış, senin gittiğini söylemek için. O kadar çok sövdüm ki. Kendime, Ömer'e hatta Kaan'a. Sonra beklemeye başladım. Gün geçtikçe gömülü bütün hislerimle yüzleştim. Bütün boşluklar doldu, bütün cevaplar verildi. Ama sen yoktun. Sen olmadan cevapların da bir anlamı yoktu ki. Önce kendi evimde bekledim. Küçük çaplı bir krizden sonra Ali odanda kalabileceğimi söyledi. Sana ait her şeye o kadar hasrettim ki düşünmedim bile. Ali'ye attığın iyiyim mesajlarıyla sakinliğimi korudum bir tek. Onun arabasıyla gittiğin için mutlaka dönmen gerekiyordu, biliyordum. Ama engel olamadığım bir biçimde ya gelmezse diye kendimi yiyip bitiriyordum bir yandan. Neredeydin Emre? Neden gittin?"

"Gittim çünkü o kadar emindim ki her şeyi berbat ettiğime. Şu güzel gözlerinde nefret görmekten korktum. Bana hayal kırıklığınmışım gibi bakmandan korktum. Kaçtım bende. Arabaya bindim ve sürdüm. Yol nereye götürürse oraya gittim. Biraz huzur aradım ama bulamadım tabii ki. Biliyordum da bulamayacağımı. Benim senden başka yolum yok ki Hürkan."

Hürkan Emre'yi kollarının arasına çekip saçına bir öpücük kondurdu. Zor olmuştu, meşakatli olmuştu ama kavuşmuşlardı işte.

"Söz veriyorum bütün acını, gözyaşını unutturacağım sana. Çok mutlu olacağız. Söz veriyorum."

Hiç Görmedin/mengolaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin