Kime: DNoteAn@gmail.com
Konu: KütüphaneAnıl Merhaba,
Sanıyorum bu yazıştığın kişinin kim olduğunu buldum. Savaş Karabey. TM sınıfından. Çok konuşkan biri değildir. Daha çok buraya ara ara kitap okumak için gelir. Belki de o yüzden hemen aklıma gelmedi. Umarım ödev için geç kalmazsın. Kolay gelsin
Derslerini ihmal etme.
Nihat Hocanın mailine bakarken sırıtmadan edemedim. Ama tamamen gerginlikten. Adam bilse olayı şok olurdu büyük ihtimal. Biraz geç kalmıştı aslında ama. Neyse yine de kısa bir teşekkür yazısı yazıp gönderdim.
Ayloş, Mahir ve Sonya ile odama kapanmış, acil durum toplantısı yapıyorduk. Çalışma masamın üzerinde yeni bitirdiğimiz iki büyük pizzanın kutusunu kenara itip, alnımı üstünde dinlendirdim. Bir süre onların bensiz yaptığı tartışmadan beynimi uzaklaştırmak ve şu ense köküme saplanan ağrının azcık da olsa geçmesini istiyordum. Hiçbir şey yerli yerine oturmamışken, her şey açığa nasıl çıkabilmişti ki? Yani aslında tüm sorularımın kaynağı olan bilgiye ulaşmışken, kendimi hala bir bok bilmiyor gibi hissediyordum.
"Ne yapıyorsun?"
"Başım kopuyor" mırıltı halinde konuşmuştum. Bizimkiler de sessizleşti. Sonya ve Mahir yatağın üstüne kurulmuşlardı. Ayloş tekerlekli sandalyesiyle onların hemen çapraz yanına yerleşmişti. Şişko da kucağındaydı. Bir süre daha öyle durup ayağa kalktım. Parmak uçlarımda gerinirken ellerimi havaya doğru kaldırdım. Sonra bacaklarımı açıp parmak uçlarıma doğru ilk önce sağ sonra sol elimi indirdim Küçük antrenmanın en azından biraz kafamı dağıtmamasını umarak. Ama ne ala! Hiçbir boka yaramaması bir yana üstüne bir de kan iyice beynime sıçradığı için (gerçek manada) az sonra kıpkırmızı olan suratımla tekrar kalktığım sandalyeye oturdum.
"K- yani Savaş mesaj attı mı?"
"Hayır Sonya. Bir sikim yazmadı. Zaten Nihat hocanın da dediği gibi çok sessiz bir çocuk ya kendisi, çekinmiştir zavallı"
Hayal kırıklığına mı uğrayacağımı söylemişti? Sesli bir kahkaha attım. Ama yüz ifadem artık nasılsa, karşımdaki üçlü bana acınası gözlerle bakıyordu.
Hayal kırıklığıymış. Yüz yılın saçmalığı. Azımsamak bile diyemeyeceğim. Çünkü hissettiğim şey... Katıksız bir öfkeydi. Öyle çiğ bir duyguydu ki bu, daha önce benzer bir şey yaşamamıştım. Bilindik hiçbir kelimenin, karnıma oturan bu çirkin, boğuk, buz gibi hissi tarif edebileceğini de sanmıyorum. En kötü ihtimal Kaan'dı ha. Buna sinirlenip iç geçirmiştim bir de. Lan resmen ters köşeye yatmıştı kaderim. Kaan'mış. Kaan'a kurban olurdum. Şaka gibi. Boktan bir şaka ama. Düşünsenize, sizi boynuzlayan herifi unutmak için tutunduğumuz dal, halbuki vakti zamanında sevgilinizi... Lan böyle bir şey kimin başına gelirdi ki? Bense kalkmış neler hissetmiştim. Tamam orada durmalıydım.
Duramadım ama. Bahtsız bedeviyi geçmişti kaderim.
Herif salak salak gülümsememe neden olmuş muydu?
Durduk yere heyecanlanmama
Aptal gibi koşturup önerdiği tüm sikik filmleri ve kitapları böyle çocuk gibi izlememiş miydim? Ulan bir de ciddi ciddi filmler üzerine kafa yorup, salak gibi görünmemek için internetten yazı falan okuyordum. Allah'ım. Kendimi siksem rahatlar mıydım acaba? OF.
Kim bu K kim bu K. Sikik kalbim, mal gibi atıp aptal aptal her gece, gündüz, okulda orada burada şerefsizin tekini düşleyip durmuştum. Bu sikik hormonların ötesinde platonik aşıklar gibi hayal kuruyordum. Ya resmen ona tutulmuştum... sanırım. Delirecektim ya sonunda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
K'den Notlar
RomanceBu muhteşem hikaye @Twoony'nin -K isimli hikayesinden Türkçeleştirilmiş ve ilhamla yorumlanmıştır. Yazara sevgiyle teşekkür ederim. *Orijinal İng versiyonunu Twoony hesabından bulabilirsiniz (bkz.takip ettiklerim) This story is sort of translated an...