1' Bir Kahve İçmeye Ne Dersiniz Beyefendi?

3.3K 252 167
                                    

--

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

--

"Dikkat et!"

Changbin, gördüğü sarışın adamın belinden tutarak kendine çekti ve onu hızla gelen motorsikletin altında kalkmaktan kurtardı.

"Yolda yürürken telefona değil önünüze bakmalısınız."

Beline sardığı kolunu geri çekerek adamı serbest bıraktığında sarışın adam korkuyla karışık şaşkınlığı ile gözlerini kırpıştırarak baktı karşısında oldukça yapılı duran adama.

"Ah, şey.. Ben teşekkür ederim."

Changbin gülümsedi. Adamın üzerinde duran önlüğe baktı. Bir doktor önlüğüydü. Yakasında yazan isime dikkat etti. "Lee Felix?"

Felix üzerindeki korkuyu atmayı başarmıştı ve ismini duyduğu adama baktı. "İsmimi nereden- Ah.. Doğru, önlük"

Felix fazla dalgındı. Aldığı mesaj ile hastanede nasıl çıktığını bile bilmiyordu ki.. Önlüğünü çıkararak kendisini kurtaran adama gülümsedi.

"Tekrar teşekkür ederim."

Changbin ellerini cebine koyarak gülümsedi. "Kuru kuru bir teşekkürü kabul edemem."

Felix kaşlarını çattı. "Ne demek istiyorsunuz?"

Changbin karşısında ki adamı beğenmişti. "Bir kahve içmeye ne dersiniz güzel beyefendi?"

Felix kaşlarını daha çok çattı. Sinirlenmişti. "Kusura bakmayın beyefendi fakat benimle konuşma tarzınızdan pek hoşlanmadım. Lütfen teşekkürümü kabul edin ve yollarımızı burada ayıralım"

Changbin, Felixin söyledikleri ile kendini sapık gibi hissederek yüzünü buruşturdu. "Yanlış anladınız. Ben sadece bir kahve ısmarlamak istemiştim"

Felix göz devirdi. İşsiz güçsüz avare birine yakalanmıştı resmen. "Beyefendi, acil bir işim var. O yüzden gitmeliyim. Siz kahvenizi kendi başınıza için lütfen"

Felix sahte olduğu belli olan bir gülümseme verip Changbinin yanından geçip giderken söylemeyi de ihmal etmiyordu. "Aptal, kahve ısmarlayacakmış. Ulan iki teşekkür etmeye gelmiyor bu millete, hemen yavşama moduna giriyorlar"

Changbin böyle bir güzelliği kaçırdığı için biraz üzülmüştü. Felix gerçekten güzel bir adamdı. Sarı saçları mullet şekildeydi. Yüzündeki çiller, kalp dudakları, parlak gözleri ve minik burnu ile aşık olunası bir güzellikteydi.

Changbinin yavşak ruhu böyle bir güzelliği kaybettiği için ağlarken telefonu çalmıştı. Telefonda gördüğü isimle sırıtarak açtı telefonu. "Söyle yavrum"

Karşı taraftan bir iç çekiş duyuldu. "Changbin, hemen karargaha gel. Görev var"

Changbin kolunda ki saate baktı. "Bir saate oradayım Woo"

Telefon kapandığında Changbin karşıya geçerek park halinde olan arabasına bindi ve karargaha sürdü.

Karargaha geldiğinde toplantı salonuna giderek toplanmış kişilere göz gezdirdi ve üstlerine selam vererek arkadaşının yanına geçti.

"Ukraynada ki savaşı biliyorsunuz. Desteğe ihtiyaçları var. Destek timi göndereceğiz. Yüzbaşı Changbin, senin timini göndermeyi planlıyorum. Senin düşüncen nedir?"

Changbin ayağa kalkarak komutanına selam verdi. Timine göz gezdirdi ve gururla göğsünü kabarttı. "Mükemmel bir kadroya sahipim, gideriz sıkıntı yok"

"Güzel. Eşyalarınızı hazırlayın, aileniz ile vedalaşın. Yarın sabah yola çıkacaksınız"

Changbin kafasıyla onayladığında toplantı salonu teker teker boşalmıştı. Geriye sadece Changbinin timi kalmıştı. Changbin arkadaşlarına baktı.

Wooyoung, San, Minho, Yeonjun, Chan, Jeongin, Hyunjin, Jisung, Soobin..

Gerçekten mükemmellerdi. Bundan iyisi var mıydı? Asla.

--------------------------------------------------

Aslında askeri şeyleri çok fazla bilmem o yüzden lütfen çok fazla detaya takılmayın olur mu?

Asker Changbin yazmak istediğim için yazıyorum.

Hatalarımda beni uyarırsanız düzeltirim♡

Umarım bu kurgu tutar ya

Soldier | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin