--
"Sizi ikidir kurtarıyorum Doktor Lee. Bence bir kahve içeriz ne dersiniz?"
Felix, bu yapışkan askerden nasıl kurtulacağını bilmiyordu. Göz devirerek sahte bir gülümseme sundu.
"Teşekkürler Yüzbaşı Seo fakat bu teklifinizi tekrardan reddediyorum. Farkındaysanız bir savaş ülkesindeyiz ve sizin korumanız gereken, benimde kurtarmam gereken insanlar var. O yüzden bu tavırlarınızı yok sayıyorum ve izin verirseniz işimi yapacağım"
Changbin, takır takır konuşan sarışın adamın parlak gözlerine takılı kalmıştı. Parıl parıl parlayan gözler içine bir sürü yıldız toplamış gibiydi.
Hatta bu yıldızlar gözlerine sığamamış ve yüzüne dağılmıştı. Changbin ilk defa bu kadar güzel bir erkek ile tanışmıştı.
"Yüzbaşı Seo? Beni duydunuz mu?"
Changbin, Felixin yüzünde dolaşan gözlerini tekrardan parlak gözleri ile buluşturdu. "Hm, duydum."
"Güzel. O zaman size kolay gelsin. İşinizin başına dönün."
Changbin, Felixin aksine gerçek bir gülümseme sundu. "İşimin başındayım zaten"
Felix kaşlarını çattı. "Anlamadım?"
Changbin ellerini beline atarak kemerinden tuttu ve gülümsemesini büyüttü. "İşim sizi korumak. Askerlerimin bir kısmı vatandaşları sığınaklara taşımakta. Ben ve burada gördüğün geri kalan askerlerimde sizin hayatınızı korumaktayız. Etkilendiniz mi?"
Felix gözlerini kırpıştırdı. Ne yalan söyleyelim etkilenmişti. Fakat bunu bu yavşak askerin bilmesine gerek yoktu.
"Etkilenmem gereken bir konu olduğunu sanmıyorum Yüzbaşı Seo. Madem bizim güvenliğimizden sorumlusunuz. Lütfen biraz geride durarak koruyun ve bizde işimizi yapalım."
Hastaneler boşaltıldığından dolayı sokaklara kurulan çadırlarda görev yapıyordu sağlık ekibi. Yaralı ve hasta insanların tedavisinden sorumlulardı.
"Tabiki buyurun"
Changbin eli ile centilmence Felixe yol gösterdiğinde Felix iç çekti ve kutudan çıkardığı serum ve iğneyi alarak yere kurulmuş sedyede ki hastanın yanına gitti.
Changbin sakince uzaktan onu izlerken Felix gelen hastaları muayene ediyor, onlarla güler yüzle ilgileniyordu. Fakat bu iletişimi ilgilizce ile kuruyordu. Şimdi ise ilgilizce bilmeyen yaşlı bir kadın gelmişti.
Felix, bu ülkenin dilini bilmediğinden dolayı yaşlı kadın ile iletişim kuramıyordu ve ona yardımcı olamıyordu.
"Tanrım.. Nasıl anlaşacağım seninle?"
Felix el kol hareketleri ile beden dilini kullanıp kadınla iletişim kurmaya çalışırken Changbin yandan bir sırıtış ile onu izliyordu.
Felixin iletişim kurmak için kendini parçalanması ve kadının hiçbir şey anlayaması üzerine Changbinin artık dahil olması gerekiyordu.
Ağır botları ile büyük adımlar atarak Felixin yanına geldi. Felix yorulmuş bakışları ile Changbine baktığında Changbin gülümsedi. "Yorulmuşsunuz Doktor Lee. Bana bırakın hallediyorum şimdi."
Changbin kadına döndü. "Doktor bey sizi anlayamıyor. Neyiniz vardı? Benimle konuşursanız ona çevirebilirim ve size yardımcı olabilir"
Felix, takır takır Ukraynaca konuşan adamla şaşırarak gözlerini ona diktiğinde bu sefer yaşlı kadında aynı dille Changbine karşılık verdi.
İkisi arasında geçen konuşmadan bir bok anlamayan Felix sakince onları dinlerken Changbin, yaşlı kadının sedyeye uzanmasına yardımcı oldu ve Felixe döndü.
"3 gündür karın bölgesinde şiddetli bir ağrı olduğunu söylüyor."
Felix ufak şaşkınlığını gizlemek için yutkundu ve kafasını aşağı yukarı salladı. "Teşekkür ederim Yüzbaşı Seo. Lütfen şuanlık çevirmenliğimizi yapabilir misiniz?"
Changbin kafası ile onayladığında Felix yere çökerek parmaklarını kadının karnına götürdü. "Ağrı olan yerleri söyleyin lütfen"
Changbin, yaşlı kadına Felixin söylediklerini çevirdiğinde kadın sadece kafasını aşağı yukarı salladı. Felix parmaklarını bastırarak ağrının olduğu yerleri öğrenmeye çalıştı.
Bir süre bu şekilde geçen muayenenin ardından Felix önlüğünün cebinden kağıt kalem çıkararak kadının rahatsızlığına dair notlar almıştı.
"Bu ciddi gibi gözüküyor. Ameliyat bile olabilir. Ona burada karar veremem. O yüzden daha iyi bir yere gitmeli."
Changbin iç çekti. Hastanenin kapanmasından dolayı kadını götürebilecekleri hastane diğer şehirdeydi.
Ne yapacağını düşünürken kulağında ki kulaklıktan Jisungun sesini duyması ile elini kulaklığa attı ve dikkatle dinledi.
"Sniper konuşuyor. Komutanım, bombalandırma için hazırlanıyorlar. Dikkat edin!"
Changbinin kaşları anında çatılırken etrafta gözlerini gezdirerek askerlerine küçük bir baş hareketi ile insanları koruma altına almaları gerektiğini bildirdi.
Hepsi insanlarla konuşarak götürmeye başladığında Felix anlamayarak Changbine bakıyordu.
"Yüzbaşı Seo, bir sorun mu var?"
Changbin oldukça ciddi bir yüz ifadesi ile Felixin kolundan tuttu. "Şu ileride ki uzun olan askerin yanına git."
"Ne oluyo-"
"Hadi Felix. Oyalanma ve onunla sığınaklara gidin."
Felix ne olduğunu anlayamıyor ve telaşa kapılıyordu. Tam o sırada Changbinin kulağında tekrardan Jisungun sesi duyuldu.
"Komutanım dikkat edin!"
Changbin, Felixi korumak amaçlı üzerine atladığı sırada oldukça yüksek sesli bir bomba patlatmıştı.
-----------------------------------------------------
Bir şey söyleyeyim mi?
Ben kraliyet temalı bir HyunIn daha yazıyorum :)
Ama şimdilik yayınlamayacağım ama müthiş fikirler var aklımda onunla ilgili
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soldier | Changlix ✓
FanficSavaşın ortasında alevlenen bir aşk... |ChangLix| |Minsung, HyunIn, ChanMin, WooSan, YeonBin|