(ANA BÖLÜM 1) Dünyadan Uzakta

118 11 2
                                    


Üstünde siyah pelerin olan uzun boylu bir adam ormanda yavaş bir şekilde yürüyordu. Pelerin tüm vücudunu kaplıyordu. Pelerinin kapüşonunu taktığı için yüzü gözükmüyordu. Ormanın bu bölgesi oldukça ıssızdı. Sıklaşan ağaçların dallarından çıkan yapraklar üst üste geliyor ve güneşe bir perde oluyordu. Nemden dolayı taşlar ve ağaçların gövdeleri yosun tutmuştu. Adam birkaç adım attı ve bir çalının üstünden geçti. O sırada tam karşısında on iki yaşlarında bir kız yüz üstü yerde yatıyordu. Yavaşça kızın yanına gitti ve eğildi. Öne iki eliyle kapüşonunu indirdi. Adamın uzun beyazlamış saçları kapüşonu çıkarmasıyla beraber pelerinin üstüne dağıldı. Adam sağ eli ile yavaşça kızı kolundan tuttu ve çevirdi. Nefesini ve nabzını kontrol ettikten sonra kızın ölmediğini anlayarak kızı kucağına aldı ve taşımaya başladı.

Ormanın derinliklerinde beş dakika boyunca yürüyen adam sonunda düz bir yola vardı. Soluna döndü ve yolda birkaç dakika boyunca yürüdü. Sonunda iki katlı ahşap bir orman evine vardı. Evin bahçesi çitlerle çevriliydi. Çit kapısı kilitli olmadığından yavaşça içeri doğru girdi. Evin kapısına yöneldi ve kucağında kızı taşıdığından dolayı iki kere kapıyı tekmeledi. Evden koşuşturma sesleri geldi, kapının kilidi arkadan açıldı ve adamın karşısına. Ondan biraz kısa sarı saçları ortadan ikiye ayrılıp omzuna kadar gelen yeşil gözlü bir genç açtı. Adam içeri girdi ve kızı kanepelerden birinin üstüne yavaşça yatırdı. Meraklı genç ne olduğunu anlamamıştı adamı biraz izledikten sonra art arda sorular sormaya başladı:

???: Frank bu da kim? Nerden buldun onu? Bu bir insan mı? Nasıl buraya gelebilmiş?

Frank adamın adıydı. Arkasına döndü ve şaşkın bir şekilde ona bakan çocuğa bir bez fırlattı ve kızın alnındaki yarayı işaret etti. Genç, kızın yanına yaklaştı ve eğildi. Elindeki bezi kızın alnındaki yaraya bastırmaya başladı. Adam salondan çıktı ve koridordan mutfağa doğru ilerledi. Eline bir kazan aldı ve kazanı bir köşede bekleyen odunların üstüne koydu. Kazanın içine biraz su döktü ve türlü bitkiler attıktan sonra iyice karıştırdı. Karışım balçık gibi bir hal aldığında biraz soğumasını bekledi. Birkaç dakika sonra kazandaki karışımı bir tasa aktardı ve tekrar salona döndü. Kıza yaklaştı, gençten bezi çekmesini istedi. Genç ayağa kalktı ve birkaç adım geriye çekildi. Harold eli ile karışımdan bir tutam aldı ve kızın anlına sürmeye başladı. Frank karışımı sürdükten sonra aya kalktı ve mutfağa ilerlemeye başladı. Bu sırada genç onun arkasından giderken soluklanmadan konuşmaya başladı:

???: Hiç kimseyi buraya getirmemem konusunda beni tembihledikten sonra kendin birini sokuyorsun. Hem de bir insan!? Bu boyutta acaba son yüz bin yıldaki kaçıncı insandır bu? Bizi öldürmeyeceğini nerden biliyorsun?

Frank: Salak gibi davranmayı bırak Harold. Eğer seni de bıraksaydım lord ailenin geri kalanı gibi seni de öldürmüş olacaktı. Ayrıca getirdiğim "süper tehlikeli insan" daha bir çocuk. Öldürmeyi bırak daha doğru düzgün bıçak bile tutamadığından eminim. İnsanlar sokaklarda duyduğun kadar gaddar ve acımasız değiller.

Harold: Bildiğini yap ama bir gün bu "çocuk" seni öldürmeye çalışırsa hiçbir şey yapmam haberin olsun.

Frank: On beş yaşındasın Harold. Şuna bak elli yaşıma geldim on yıl sonra bırak beyaz saçı, saçım olsun diye tanrılara yalvarabilirim. Aslında biliyor musun, hiç orid otumuz kalmamış kasabadan inip biraz almanı istiyorum.

Harold homurdanarak kapıya yöneldi. Askılıktan mor pelerinini alıp üstüne geçirdi. Botlarını ayağına taktı ve son olarak duvara dayalı, ladin odunundan yapılmış olan asasını aldı ve kasabanın yolunu tuttu. Yaklaşık yarım saat sonra kasabaya varmıştı. Kasaba ormanın bittiği yere inşa edilmişti. Girişte irili ufaklı en fazla iki katı olan evler vardı. Sokaklar gayet genişti ve her sokaklar kasabanın ortasındaki yuvarlak geniş bir meydana dayanıyordu. Yerler büyük taşlarla örülmüştü. Dükkanlar ve tezgahlar ise kasabanın sol tarafına kurulmuştu. Tezgahlardan birinin önüne geldi ve durdu. Otları inceliyordu ki bir genç grubu arkasından ona doğru yaklaştı. Hepsi Harold ile aynı pelerini giyiyordu. İçlerinden biri yavaşça öne doğru çıktı. Pelerinin kapüşonu kafasında olduğu için yüzü gözükmese de kapüşonu yavaşça açtı. Siyah saçları pelerinin içine uzanan, mor gözlerinin önüne yuvarlak bir gözlük takan bu kız Harold'a yaklaşarak:

Heralsadya (Taslak) Tamamlanmıs Hali ProfildeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin