Doğrular ve Yalanlar (Part 2)

22 4 0
                                    


Harold uyandığında ilk başta gözlerini açamadı. Daha sonra yavaşça gözlerini araladı. Kendine geldiğinde ilk gördüğü şey bir zindan içerisinde, pembe ten rengi üzerinde mor şeritler olan, dört mızraklı gardiyan ile bulunduğuydu. Hareket etmeye çalıştı ve o an ellerinin tavana zincir ile bağlanmış olduğunu gördü. Biraz kendini zorladı. Zinciri kıramayacağını anlayınca pes etti. Sağına ve soluna baktı. Eva ve Diana da onun gibi tavana asılmıştı. Eva sakin bir sesle:

Eva: Ormanda kalmanın kötü bir fikir olduğunu biliyordum. Tabi bazılarımızın aileleri görevlerini iyi yapmadığı zaman böyle şeyler olabiliyor...

Diana: (Kızdığını belli etmeden, dalga geçerek) Tabi bazılarımızın ailesi işini yaptığı halde kasabalar hala hırsız dolu oluyor.

Eva: (Onu dikkate almadan) Adamların üstündekiler ordu üniforması değil. Umarım sadece bir grup kaçaktı.

Parmaklıklı duvarın karşı tarafından üstünde zincir zırhlı ve yanında iki mızraklı muhafız olan bir adam, zindan kapısına doğru yaklaştı. Belindeki kemere asılı olan anahtarlığı çıkardı ve büyük anahtarlardan birini tutarak zindanın kapısını açtı. O içeri girer girmez içerdeki dört muhafız esas duruşa geçti. Yanlarındaki mızraklı muhafızlar ise hızlı adımlarla Harold'un sağına ve soluna geçtiler. Mızraklarını tutmayı bıraktıklarında mızrakları havada asılı kaldı. Harold'un sağ ve sol kollarına girdiler. Adam yavaşça Harold'a doğru yaklaştı. Üçü de susmuşlardı. Adam Harold'un zincirindeki kilidi anahtarlardan biri ile açtı. Eva ve Diana orada yokmuş gibi onları görmezden gelerek arkasını döndü:

???: Sakın kaçmaya çalışma kaçarsan öldürülürsün.

Harold: (Dalga geçer bir biçimde) Tüh ya, Frank'e sözüm vardı. Bu gün ölemem...

Adam yürüyerek zindandan çıktı. Harold yürüyemeyecek kadar halsizdi. Muhafızlar onu kollarından tutup götürürken zar zor adım atabiliyordu. Onlar zindandan çıkarken Eva arkalarından bağırdı:

Eva: HEYYY MORUMSU YARATIK! BİZİ UNUTTUN!

***********

Harold etrafına bir göz gezdirdi. Bir uçurumun kenarındaki Bir yolda yürüyorlardı. Üstleri taşlarla kapalıydı. Tüm vadi Duvar gibi olan taşlara asılmış gaz lambaları ile aydınlanıyordu. Aynı uçurum karşı taraflarında da vardı. Ortada duran geniş ve uzun boşlukta ise iki yokuşu birbirine bağlayan tahta köprüler vardı. Harold karşı uçuruma baktı. Uçurum katmanlara ayrılmıştı. Her katmanda bir yol ve yolun arkasında duvarların içine oyulmuş evler vardı. Harold'un gözleri fal taşı gibi açıldı. Harold tam konuşacaktı ki önünde yürüyen adam cevap verdi:

???: Doğru bildin çocuk, bir yer altı şehrindeyiz...

Harold konuşmadı. İki büyük kapının yanına geldiler. Her kapının önünde bir tane muhafız bekliyordu. Muhafızlar gelen adamı görünce yanlara doğru dönerek çekildiler ve kapı kulplarından tutarak kapıyı açtılar. Adam Harold'a dönerek:

???: Kusura bakma, benim ile olan yolculuğun burada bitiyor.

Muhafızlar yavaşça içeri doğru girdiler. Harold'u bıraktıklarında Harold az çok kendine gelmişti. En azından ayakta durabiliyordu. Muhafızlar arkalarını dönüp dışarı çıktıklarında büyük kapılar da arkalarından kapandı. Harold'un önünde uzunca bir masa vardı. Masanın iki başında da taht gibi duran kocaman sandalyeler ve servis edilmiş biftekler vardı. Harold önündeki tabağa baka kalmıştı. Gelen ses ile kafasını kaldırdı:

???: Hoş geldin çocuk. Gel otur aç kalmışsındır...

Harold ses çıkarmadan masaya oturdu fakat masadaki hiçbir şeye dokunmadı.

Heralsadya (Taslak) Tamamlanmıs Hali ProfildeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin