Selamlar! Berceste, Andreas ve Louisa Alin'in doğru düzgün birlikte sahnesini yazmadığımı farkettim ve dedim ki; biz bir de bu çekirdek aileyi okuyalım. İyi okumalar!
Saat sabah sekiz buçuk. Biz Andreas ile kahvaltı hazırlıyoruz. Artık kış geldiği için üzerimde siyah pijamalarım, pembe, polar sabahlık var ve hiç olmadığım kadar huzurluyum.
Andreas ise yanımda, siyah eşofman altı ve siyah sweat tişörtü ile ocakta bir şeyler ile uğraşıyor. Daha sonra ocağı kısığa alıp, arkama yaklaşıyor ve bana belimden sarılıyor. Açtığım, sarı saçlarımı boynumdan çekiyor ve burnunu boynuma yerleştirip, kokumu içine çekiyor. Daha sonra ise boynuma bir öpücük konduruyor.
"Mon amour, ben diyorum ki," diyor.
"Hı?" diyerek cevaplıyorum onu.
"Biz bu gün, kızımızı okuldan erken alsak, sonra beraber bir sinemaya gitsek, bir şeyler yapsak? Çünkü biliyorsun, bizim diziyi çektikten sonra sen gelen tekliflere sıcak yaklaşmadın ama ben çalışıyordum ya, bu yüzden Louisa'yla fazla vakit geçiremediğimi düşünüyorum ve babasından uzak büyüsün istemiyorum. Ne dersin, güzel bebeğim?"
"Babasından uzak büyüsün istemiyorum"
Allahım, Andreas bana hangi iyiliğimin hediyesi?
Arkamı dönüyorum, Andreas ile yüz yüze geliyoruz. Elimi kaldırıp büyük bir şefkat ile yüzünü okşuyorum ve sonra dudaklarımı dudaklarına bastırıyorum. Aynı şekilde bana karşılık veriyor. Biraz bekliyoruz o şekilde, sonra ayırıyorum kendimi ondan.
Sonra diyorum ki;
"Çok güzel olur, sevgilim! Çok güzel düşünmüşsün!"
Andreas elini belimden çekmeden, diğer eliyle sarı, dalgalı saçlarımı okşuyor.
"Çok teşekkür ederim, Andreas." diyorum.
Anlamıyor, soru soruyor."Ne için Berce?" diyor.
"Güzel kalbini kimsenin kirletmesine izin vermediğin için..." diyorum ve yanağına bir öpücük konduruyorum.
"Beni bu kadar güzel sevdiğin için..." diyorum ve alnına bir öpücük konduruyorum.
"Ve, kızımıza bu kadar güzel bir baba olduğun için, bana bir baba nasıl olurmuş gösterdiğin için." diyorum.
Belime daha sıkı sarılıyor. Yanağımı öpüyor.
"Yaşadığın tüm zorluklara rağmen beni sevdiğin için..." diyor.
Alnımı öpüyor.
"Beni kendinden uzaklaştırsan da yollarının sonunda ben olduğum için..." diyor.
Boynumu öpüyor.
"Bana, bizim gibi sarışın, çok bilmiş, küçük bir kalp verdiğin için." diyor.
Sonra ekliyor;
"Sana her şeyinle, çok aşığım!" diyor.
Elimi kıvırcık saçlarına daldırıyorum;
"Sana her şeyinle, çok aşığım!"diyorum.
"Hadi," diyorum sonra. "bizim küçük tavşanı uyandıralım!"
Ben önde, Andreas arkada, Alin'in mor boyalı, peluş oyuncaklarla kaplı ve duvarları beraber çekilmiş fotoğraflarımızla dolu olan odasına giriyoruz.
Beyaz, zarif başlıklı yatağına ilerliyoruz ve ikimiz de kızımızın iki yanına oturuyoruz.
Andreas, elleriyle kızımızın ince belini sarıyor ve yanağına incitmekten korkarmışçasına bir öpücük bırakıyor.
Alin'in yüzünde bir gülümseme peyda oluyor. Andreas ve ben birbirimize bakıp, gülümsüyoruz. Daha sonra Andreas öpücüklerini hızlandırıyor. Bir yerden sonra ben de Alin'i gıdıklayarak olaya dahil oluyorum ve kızımız, kocaman bir gülümsemeyle gözlerini açıyor.
Andreas, elini kızımızın yüzünde gezdirirken ona;
"Günaydın, birtanem." diyor sakin bir sesle.
"Günaydın, bebeğim." diyorum.
Kızımız gülümsüyor ve elleriyle yüzünü kapatıyor. Gülüş sesleri duyuluyor.
Andreas ve ben de birbirimize bakarak gülümsüyoruz.
"Hadi kalk artık." diyorum. "Bak, biz babanla sana kahvaltı hazırladık. Hem deee," diyorum uzatarak.
"bu gün seni okuldan erken alacağız."
Ellerini yüzünden çekiyor ve konuşuyor.
"Neden annecim?" diyor.
"Çünküü, düşündük ki uzun zamandır beraber bir şeyler yapmıyoruz, bu günü birbirimize ayırmaya karar verdik!"
Kıkırdayıp yatakta doğruluyor ve önce bana, sonra Andreas'ın boynuna sarılıyor.
***
Saat şu an akşam beş. Biz önce sinemaya gidip, bir çocuk filmi izledik, daha sonra bir lunaparka gidip, Alin ile oyun oynadık.
Şu anda arabamızdaydık. Ben önde, Alin arkada, Andreas şoför koltuğundaydı. Alin arkadan babasına sorular soruyordu.
"Babacım, o köpek ile arkadaşı çok güzellerdi değil mi?" diyor.
"Evet, bebeğim. Çok güzellerdi." diyor Andreas.
"O kızın, köpeğe yardım etmesi de çok güzeldi bence değil mi?" diyorum farkındalık yaratmak amacıyla.
"Tabii ki!" diyor Andreas. "Hayvanlara yardım etmek çok güzel bir şey bence de!"
"Evet, Annecim, babacım. O köpek çok küçüktü, benim gibi. Üşüyordu ama arkadaşı onu evine alıp, ısıttıı." diyor uzatarak.
Alin bana bir soru soruyor;
"Annecim, Küçük Kurbağa'yı açar mısın?"
diyor."Açarım, güzel kızım." diyorum ve telefonu arabaya bağlayıp, şarkıyı açıyorum.
Yolda giderken "Küçük Kurbağa"ya eşlik edip, evimize varıyoruz.
Andreas direkt olarak ellerini yıkayıp, yemek işine girişiyor. Ben yapsaydım, dediğimde ise;
"Hayır, hayatım. Zaten ben çalışırken hem ev ile hem Louisa ile yeterince uğraşıyorsun. Bırak, bu kadarını da ben yapayım, kıyamıyorum sana." diyor.
Benim kalbim eriyor.
Daha sonra, Alin'in üzerini değiştiriyorum.
Pembe bir tayt, üzerine beyaz bir uzun kollu ve bir hırka giydiriyorum ve Andreas'ın bize seslenmelerine kulak verip, mutfağa geçiyoruz.
Gülüşmeler içinde yemeğimizi yerken, Andreas boşta kalan eliyle elimi tutuyor.
Andreas'ın yanağına bir öpücük konduruyorum, o da benim yanağıma naif bir öpücük konduruyor.
Kızımız gülümsüyor, ben şükrediyorum. Bizim birbirimizi sevdiğimize şahit olup, anladığı için. Kavgalarda büyümeyecek olduğu için...
Az sonra, Andreas'ın babalık kıskançlıkları başlıyor.
"Babacım biliyor musun? Benim bir tane arkadaşım var, o bugün benim arabalarıyla oynamama izin verdii. Benim de yanımda iki tane sütüm vardı, bir tanesini ona verdim."
Andreas elimi sıktığında boğazını temizliyor ve konuşuyor.
"Aferin benim kızıma!" diyor zar zor.
Ben ise Andreas'ın şu an ne halde olduğunu anlayıp, kıkır kıkır gülüyorum.
Onları çok özlemişim! Andreas'ın kıskançlıkları, Louisa Alin, Berceste...
Çok özelsiniz, çok!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN SANCISI
Teen FictionBerceste Gül, her şeyi arkasında bıraktığını sanıp,Fransa'da yeni bir hayata başlamak istiyordur.Yalnız kalmak istiyordur Berceste. Yaşadıklarından,hayatın sert yüzünden dolayı... Ama Fransa'da tanıştığı Andreas, Berce'nin hayatında büyük bir değişi...