Asfalt yolun kenarındaki küçük direkler bir çizgi şeklinde akıp gidiyordu geriye doğru. Arabanın camından içeri süzülen kuru rüzgar Selim'in saçlarını uçuşturuyordu. Selim'se boş gözlerle yolu izliyordu. Babasıyla birlikte yaşamlarını devam ettirecekleri kasabaya doğru yol alıyorlardı. Uzun zamandır olduğu gibi ikisinin de suskunlukları üzerlerindeydi yine. Süregelen matem havası hala devam ediyordu. Zaten ne beklenebilirlerdi ki onlardan, daha yeni yaşam kaynaklarını kaybetmişlerken? Birinin annesi diğerinin ise canından çok sevdiği eşiydi kaybettikleri... Birkaç hafta önce sonsuzluğa yummuştu gözlerini Belma Hanım. O günden sonra uzun bir sessizlik hakimdi ikisinde de.
Bu sessizliğe rağmen hayatlarında büyük bir karar alabilmişlerdi. Gerçi bu kararı alırken Selim'in etkisi pek yoktu daha çok babasının kararıydı. Eşinin izlerini taşıyan o şehirde daha fazla dayanamayacağını hisseden Ali Bey doğup büyüdüğü toraklara dönme kararı almıştı ve oğlu Selim'i de peşinden sürüklüyordu. Selim bir büyükşehirden kasabaya gitmek isteyip istemeyeceğini düşünemeyecek kadar üzgün ve anne özlemiyle doluydu. Babasının kararına uymuş yolculuğa katılmıştı.
Araba bir sapaktan sağa döndüğünde hayatlarını sürdürecekleri yeni yere giriş yapmışlardı. Uzun yeşil kavakların takip ettiği yolda ilerlerken yolun üstünde büyük tabeladaki yazıyı okudular. "DOĞANBEY KASABASINA HOŞ GELDİNİZ" Konya'nın Beyşehir ilçesine bağlı küçük bir kasabaydı Doğanbey. Nüfusu iki bine yakın Anadolu insanlarından oluşan sıcak bir kasabaydı. Büyükşehirlerdeki betonarmelerden uzak yeşil bir kasaba. Doğanbey, nüfusunun çoğunu göçlerle büyükşehirlere kaptırmıştı. Çok fazla genç nüfus kalmamıştı. Kalanlarında çoğu ailelerini yalnız bırakmak istemedikleri için ve işsizlik korkusuyla kalmaya devam ediyorlardı. Belki bir fırsatını bulsalar bir dakika bile kalmazlardı bu küçük yerde.
Selim ilk kez gelmiyordu aslında buraya. Birkaç kez şenlikler ve bayramlarda gelmişti ailesiyle birlikte. Sonrasında Ali Bey'in anne ve babası vefat edince uzun zamandır uğramamışlardı. Şimdiyse temelli yerleşmek için buradaydılar.
Kasaba meydanına girdiklerinde kim bu yabancılar der gibi bakan kasaba halkının dikkatini çekmişlerdi. Ali Bey küçük bir bakkalın yanına yanaştı ve arabadan indi. Bakkala girdi ve "Nasılsın kirvem," diyerek seslendi bakkal sahibine.
"Ooo... Ali'm, gelmişsin."
Bakkal sahibi hemen ayağa kalktı ve sıkı sıkı sarıldılar birbirlerine eski dostlar.
"Bende seni bekliyordum, hoş geldin."
"Hoş bulduk, gelebildik sonunda."
"Temelli ha?"
Ali Bey'in temelli göçeceğini başkalarından duymuştu bakkal. Hiç inanmamıştı aslında duyduklarına. Şimdi ki ifadesi de yine inanmayan bakışlar altındaydı.
"Öyle oldu kirvem, ne yaparsın hayat..."
"Siz yol yorgunusunuzdur. Bizim oğlanı çağırıyım sizin evi temizlettim, geçin dinlenin akşama inersin kahveye özlem gideririz."
"Niye zahmet ettin, sağol."
Ardından bakkalın on dört yaşlarındaki küçük oğlu geldi. Kısa boylu teni güneşin ve kuru havanın etkisiyle fazlaca yanmış yanakları al al olmuş, kahverengi saçlı renkli gözlü kısa boylu bir oğlan çocuğuydu gelen. Birlikte Ali Bey'in tüm çocukluğunu geçirdiği o eski kerpiç eve geçtiler. Küçük çocuk hemen bagajda ki kendinden büyük bir bavulu kaptı ve eve taşıdı. Selim ve Ali Bey'de diğer eşyaları aldılar.
Eski evin kapısı açılır açılmaz büyük boş bir alan karşıladı onları. Yer komple betonla kaplıydı. Evin bu bölümü yaz kış hep soğuk olurdu. Kapının hemen yanındaysa küçük ve eski bir çeşme vardı. Kasabadaki evlerin çoğunda bu büyük giriş vardı. Bu yöreye ait bir mimariydi, kendi aralarında 'hayat' derlerdi bu girişlere.
Ahşap düz merdivenlerden üst kata doğru çıktılar. Küçük çocuk onlardan önce çıkmış odanın kapısında bekliyordu.
"Annemgil her yeri bi gözel temizledi. Yatak çarşaflarınızı da yıkadılar."
Ali Bey çocuğun başını okşayarak tebessüm etti. Selim'se donuk bakışlarla bir noktaya odaklanmış bakıyordu.
Çocuk eliyle Ali Bey'in uzattığı elli tl'lik banknotu itiyordu. "İstemem amca sağol." Ali Bey ne yapıp edip parayı kabul ettirdi ve çocuğun cebine sıkıştırdı.
Küçük çocuk evden ayrıldıktan sonra Ali Bey bavullardan birini açtı ve Selim'le kendisinin eşofmanlarını çıkardı.
"Biraz yatıp dinlenelim sonrada bir şeyler atıştırır kahveye ineriz."
"Tamam baba," dedi Selim ve yeni odasına geçip kapıyı kapattı. Üstündekileri değiştirmeden kendi için hazırlanan yer yatağına uzandı. El yapımı kalın yorganı yüzüne kadar çekti ve uzun zamandır sıklıkla yaptığı şeyi yaptı. Uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
Teen FictionŞirin'le buluşmak için yine aynı yere gelmişti Selim. Okulun bahçesindeki banka oturdu ve onu beklemeye başladı. Saatler geçmişti hala Şirin yoktu. Onun gelmeyeceğini anlayınca gitmek için oturduğu yerden kalktı. Tam bu sırada esen rüzgarın sayfalar...