2021-2022 eğitim öğretim yılının ilk ders günüydü. Selim ve Ali Bey için yeni okullarında başlamıştı bu ilk gün.
Selim yeni sınıf arkadaşının bakışlarına aldırış etmeden en arkada bulduğu boş bir sıraya yerleşti ardından bu rahatsız edici bakışlardan kurtulmak için telefonunu çıkardı ve oyalanmaya başladı.
Sınıftaki sıra düzeni U şeklindeydi. Sıralar tekliydi fakat sıra düzeni nedeniyle herkes ikili oturuyordu. Selim'in yanındaki sıra henüz boştu.
Sınıf mevcudu yeni gelen öğrencilerle yavaş yavaş tamamlanıyordu. Okulun ilk günü olduğu için herkes birbiriyle hasret gideriyordu. Bu kargaşada Selim'in yanına gidip te tanışan olmadı.
Sınıfa bir öğrenci daha geldi. Uzun boylu siyah kıvırcık saçlı iri kıyım bir erkekti gelen. Herkes onu selamlıyordu. Kendi arlarında sıklıkla yaptıkları selamlaşma şekilleriyle.
"Oo kardo naber?" diyerek arkadaşının elini sıktı uzun boylu genç adam ve omuzlarını tokuşturdular.
"İyidir kardo seni sormalı... Özlettin kendini."
Tam kendi sırasına yöneliyordu ki yan sırada oturan Selim'i fark etti. Yanındaki arkadaşına Selim'i işaret ederek. "Bu kim lan?" diye sordu.
Selim konuşmalarını duyuyordu ama duymamazlıktan geliyor telefonuyla ilgilenmeye devam ediyordu.
"Yeni kayıt kardo,"
"Hey Allah'ım bula bula benim yanımı buldu. Benim mekanı işgal etmiş denyo."
"Napsın başka yer mi var oğlum."
"Neyse bir selam verelim bakalım."
Uzun boylu genç adam Selim'in yanındaki sırasına çantasını fırlattı ardından Selim'e elini uzattı.
"Tayfun."
Selim bakışlarını genç adama yöneltti. Önündeki eli çekingen bir tavırla sıkarak "Selim," dedi.
"Memnun oldum, bu yıl sıra arkadaşıyız desene."
Selim pek de samimi olmayan bir tebessümle başını salladı. Genç adam bu tepki sonrasında üst dudağını kıvırarak homurdandı ve Selim'in yanından ayrılarak arkadaşlarının yanına gitti. İkisi de birbirinden elektrik alamamıştı.
Okul bittikten sonra çıkışta onu bekleyen babasıyla birlikte kasabaya döndüler.
"Nasıldı okul?" diye sordu Ali Bey merakla.
"Eh işte," diyerek geçiştirdi Selim.
Ali Bey oğlunun konuşmayacağını anlayınca kendi gününü anlatmaya başladı.
"Bizim okul bir kasaba okuluna göre gayet iyiymiş, beklentimin üstünde çıktı. Tabii öğrencilerin başarı düzeyleri çokta iyi sayılmaz. Bu çocukları kazansan kar. Hayata bakış açılarını değiştirmek, kültürlerini arttırmak, modern dünya hakkında bilgi sahibi yapabilmek onlara yapılabilecek en güzel iyilik olur. İlk olarak okula bir kütüphane yaptırmakla başlamalı işe. Biraz zaman geçsin ilk işim bu olacak. Aslında kasabanın kütüphanesi var inanabiliyor musun?" diyerek dikiz aynasından oğlu Selim'e baktı. Cevap gelmeyeceğini anlayınca konuşmaya devam etti. "Çok nadirdir böyle küçük yerlerde kütüphane olması. Ben küçüklüğümde hatırlıyorum çok az kitap vardı neredeyse kütüphanedeki tüm kitapları bitirmiştim. O zamanlar kitap bulup okuyabilmek çok büyük nimetti. Şimdi ise imkan var ama kimse vaktini ayırıp kitap okumuyor çok acı..."
Ali Bey kasabaya dönene kadar konuşmuştu. İdealist bir öğretmendi Ali Bey, ilk günden bunu göstermişti. Öğrenciler şimdilik onu tanımasalar da yüzündeki samimi ve sıcak ifadesinden onu sevmeye başlamışlardı bile.
Selim yol boyunca birçok şey düşünmüştü. Bir yandan babasını dinlemeye çalışıyor bir yandan da yeni hayatına nasıl alışacağını düşünüyordu. Nazlı'yı özlüyordu. Onsuz bu uzak yerde nasıl devam edecekti?
Bu kasabaya gelirken samimi arkadaşlarını, hayatla ilgili birçok planını hepsini arkasında bırakmıştı. Bu küçük kasabada sıfırdan başlayarak devam edebilecek miydi?
Kasabaya geldiklerinde evde bir şeyler atıştırdılar. Yemek yerken Selim'in aklına geçen gün keşfettiği o yanmış bina geldi.
"Baba şu kasaba meydanına giriş yolunun kenarında kalan yanmış bir bina var. Orası eskiden ne olarak kullanılıyordu?"
"Yanmış bir bina..." diye düşündü Ali Bey. "He sen eski okuldan bahsediyorsun. Orası eskiden ilkokul olarak kullanılıyordu. Hatta ilkokulu bende orada okudum. Ne günlerdi be..."
"Peki niye kullanılmıyor. Öyle terkedilmiş."
"Valla tam bilmiyorum ama yangındandır muhtemelen. Biz mezun olduktan yirmi yıl sonra bir yangın çıkmıştı. Yangından sonrada kullanmadılar diye biliyorum," dedi ve çatalını sofraya bıraktı. "Hayırdır neden bu kadar merak ettin?" diye sordu.
"Bilmem ilgimi çekti biraz."
Yemeklerini yedikten sonra Selim bisikletine atladı ve keşfettiği o eski okula yeniden gitti. Geçen geldiğinde oturduğu o güzel köşeye oturdu ve kitabını okumaya başladı.
Bankın arka tarafında uzun kavakların bulunduğu küçük bir bahçe vardı. İnsan boyuna ulaşmış yabani otlar ve çalılarla kaplıydı. Selim kitabını okumaya devam ederken arkasından bir çıtırtı sesi duydu. Kitabını yavaşça kapattı ve sesin geldiği tarafa yöneldi. Karşısında birini görünce bir anda irkildi.
"Kusura bakma korkuttum mu seni?" On sekiz yaşlarında beyaz tenli genç bir kızdı Selim'in gördüğü. Kasabadaki kadınların giydiği kadife şalvar, çiçekli bir bluz ve koyu bir yazma vardı başında. Yazmanın kapatamadığı alnıyla başı arasındaki bir kısımdan kömür karası saçları görünüyordu. Mercan yeşili gözlerinde de Selim'in yansıması.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
Teen FictionŞirin'le buluşmak için yine aynı yere gelmişti Selim. Okulun bahçesindeki banka oturdu ve onu beklemeye başladı. Saatler geçmişti hala Şirin yoktu. Onun gelmeyeceğini anlayınca gitmek için oturduğu yerden kalktı. Tam bu sırada esen rüzgarın sayfalar...