5.BÖLÜM

12 1 1
                                        

Bir anda karşısına çıkan bu kızın kasabanın yerlilerinden olduğu her halinden belli oluyordu. Çalıların arasından Selim'e doğru yaklaştı, bankı işaret ederek "Oturabilir miyim?" diye sordu.
Selim şaşırmıştı. Oldukça muhafazakâr insanların bulunduğu bir kasabada böyle bir teklifle karşılaşmayı beklemiyordu. "Ta-tabii..." diyebildi ve yavaşça bankta kız için yer açtı. Kaçamak bakışlarla kızı süzüyordu. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı kızın. Selim'e ve elinde tuttuğu kitaba bakıyordu.
"Burada tek başına kitap mı okuyorsun? Bizim kasabada pek alışık değiliz senin gibi erkeklere..." diyerek kıkırdadı. "Tanışalım mı?" dedi ve Selim'in cevap vermesini beklemeden "Şirin ben on yedi yaşındayım yakında on sekiz olacağım. Kasabadaki lisede okuyorum bu sene son senem."
Selim garipsemişti kızın bu abartılı samimi tavrını. Çekingen bir şekilde "Selim ben de, kasabaya yeni geldim." diyebildi.
"Belli daha önce hiç görmedim seni, pek güzel oğlansın bizim kasabadan olsaydın duyardım kızlardan. Küçük yer hemen her şey duyulur."
Selim'in yanakları kıpkırmızı olmuştu utancından. Daha önceden hiçbir kızdan bu kadar patavatsızca bir iltifat duymamıştı.
"Birini ziyarete mi geldiniz?" diye bir soru yöneltti Şirin ve cevabı beklerken Selim'in gözlerinin içine bakıyordu.
"Hayır, babamın tayini buraya çıktı babam öğretmen."
"Allah allah..." diyerek gözlerini yukarı dikti Şirin düşünceli bir şekilde. "Ben niye duymadım ki... Ne öğretmeni?"
"Edebiyat"
"Bizim dersimize girmiyor ondan duymadım herhalde. Ee seni de bizim okulda hiç görmedim."
"Ben ilçedeki bir okula gidiyorum."
Şirin, Selim'in elinde tuttuğu kitabın kapağını görmek için eğildi "Aa Çalıkuşu mu okuyorsun? En sevdiğim kitap. Daha geçen ay bitirmiştim."
Selim çekingen tavrını koruyarak Şirin'in soru yağmuruna karşılık vermeye çalıştı. Karşısındaki kız hayat dolu cana yakın sempatik bir kızdı. Gözlerinin içi gülüyor, içinde yaşadığı tüm duygular yüzünde oluşan mimiklerle dışarıya dökülüyordu. Sohbetleri yarım saate yakın sürmüştü. Şirin, Selim hakkında her şeyi bir kadın detaycılığıyla öğrenmeye çalışıyordu. Bu sohbet Selim'e iyi gelmişti. Kasabada geçirdiği yalnız günlerin boğuculuğuna karşılık bir nefes olmuştu.
​"Benim gitmem gerek." dedi Şirin ve aniden ayağa kalktı. Arkasına bile bakmadan geldiği yolu takip ederek çalılıkların arasından geçip gözden kayboldu.
​Selim şaşkın gözlerle bakakalmıştı. Bu neydi şimdi diye geçirdi içinden. Hem bir anda samimiyet kurup hem de hiçbir şey söylemeden çekip giden kızın bu davranışına anlam verememişti. Okulun bahçesinden ayrılıp bisikletini bıraktığı yere yöneldi. Kitabı çantasına koyup bisiklete bindi evin yolunu tuttu.
​Bisikletin pedallarını çevirirken yüzünü yalayan rüzgârın eşliğinde asfalt zeminde ilerliyordu. Kafasının içinde cevap arayan onlarca soru vardı. Kimdi bu kız? Nereden çıkmıştı? Bu kadar uzun süren sohbetin ve sanki yıllardır arkadaşmışçasına kurulan samimiyetin amacı neydi ki?...
Aklını kurcalayan bu soruları düşünürken az daha kaldırıma çarpıyordu ki son anda bisikletin gidonunu çevirdi. Neyse ki herhangi bir kaza yaşamamıştı.
Babası artık eve gelmiş olmalıydı. Evin kapısını çaldı, beklerken cebinden telefonunu çıkardı. Gözü telefon ekranındaki bildirimler arasında Nazlı'dan bir mesaj aradı ama bulamadı. Zaten böyle bir beklentinin oldukça saçma olduğu düşündü. Söylediklerinden sonra Nazlı'nın mesaj yazmasını bekleyemezdi. Aramak istiyordu sevgilisini fakat cesareti yoktu.
Kapı gürültülü bir şekilde açıldı içerden Ali Bey'in sesi duyuldu. "Ellerini yıka da gel yemek hazır."
"Tamam geliyorum."
Yer sofrasında babayla oğul yerlerini aldılar.
"Ee ne yaptın bugün?" diye sordu babası bir yandan tabaklara komşudan gelen tahrana çorbasını dolduruyordu.
"Eski ilkokulun ordaydım, kitap okumak için gittim."
"Sevdin sen orayı."
"Kitap okumak için tam aradığım ortam." dedi Selim ve önündeki çorbadan bir kaşık aldı. Kaşıktaki çorba dökülmesin diye kaşığı tabağın kenarına sıyırıyordu ki aklına Şirin geldi. "Okulun bahçesindeyken bir kız geldi adı Şirin'miş. Sizin okulda son sınıf olduğunu söyledi."
"Sen kitap okurken yanına mı geldi?" diye sordu babası şaşkınlıkla. "Yoksa sen mi tanışmak için yanına gittin."
"Yok yok o benim yanıma geldi."
"Hayret burada bir kız tanışmak için senin yanına geldi ha. Bende sen gittin diyeceksin sandım seni uyarmaya hazırlanıyordum. Aman burası İzmir'e benzemez yanlış anlarlar diye. Devir değişti tabii burada bile işler değişmiş demek ki" dedi ve gülümsedi Ali Bey. Kendi zamanlarını düşündü. Bir erkekle bir kızın değil konuşması birkaç dakikadan fazla birbirleri ile göz göze geldikleri eğer biri tarafından görülürse anında bütün kasabada duyulurdu. Daha ortada bir şey yokken 'falancanın oğlu falancanın kızıyla bakışıyormuş.' diye adı çıkardı o iki kişinin.
"Bende çok şaşırdım. Sürekli sorular sordu baya baya samimi bir şekilde yarım saat kırk dakika konuştuk."
"Son sınıflardan Şirin... Hiç hatırlamıyorum. Son sınıfların çoğunun dersine ben giriyorum ama isim hiç tanıdık gelmedi. Gerçi daha yeni olunca herkesin adını ezberleyemedim. Belki de girmediğim sınıflardan birindedir."

Yemekten sonra sofrayı topladılar. Ali Bey televizyonun karşısındaki çekyata uzanmış kumandayla zap yaparak Almanya bizi kıskanıyor söylemi yapan hükümete yakın kanallarla ülkenin neredeyse Afrika'dan hallice olduğu söylemi yapan muhalif kanallar arasında geziyordu. En sonunda siyasi söylemlerden uzak komedi programı şeklinde haber yapan bir kanalı izlemekte karar kıldı.
Selim çay demlemek için mutfaktaydı. İçini doldurduğu çaydanlığı ocağa koyup altını açtıktan sonra bir tepsiye iki çay bardağı, bardakların altına da çay tabaklarını koydu. Bu sırada Nazlı'yı arayıp aramama kararı arasında bir savaş veriyordu ve en sonunda aramaya karar verdi. Rehberden Aşkım olarak kayıtlı numarayı bulup arama butonuna bastı ve balkona çıktı.
Nazlı günler sonra Selim'in aramasını ilk kez açıyordu. Sesi oldukça soğuktu. "Efendim Selim."
"Aşkım, neden açmıyorsun? Kaç kez aradım mesaj yazdım."
"Biraz empati kurmanı istedim. Neler hissettiğimi anla diye. Acaba sen beni kaç gün sonra aradın hatırlıyor musun? Anlıyorum kötü şeyler yaşadın ama kötü günlerinde benimle konuşmayacaksan biz neden birlikteyiz. Ben yaşadığım her şeyi seninle paylaşırken her zaman yanımda olmanı isterken sen neden beni istemiyorsun. Neden benimle paylaşmıyorsun."
Nazlı günlerdir cevaplamadığı aramalar arasında geçen zamanda neler söylemesi gerektiğini bir deftere kaydetmiş gibi ardı ardına sıraladı. Selim kötü günlerin üzerinde bıraktığı duygu yoğunluğunu yeni yeni atabiliyordu. Hiçbir zaman yaşadığı kötü bir durumu Nazlı'yla paylaşmazdı. Hep dertleriyle kendi başa çıkar kimseye anlatmazdı. Bunun nedeni öğretmen çocuğu olmasıyla ilgiliydi belki de. Tayinler yüzünden tam arkadaşlık kurmayı öğreneceği çağlarda sürekli yer değiştirmek zorunda kalmışlardı. Bu nedenle gittiği yerlerde uzun süre arkadaşlık kuramazdı. Samimi dostluğu yoktu kimseyle. Bir kardeşi olsaydı belki dertlerin üstesinden tek başına gelinmeyeceğini birileriyle paylaşmadan dertlerinin azalmayacağını öğrenirdi. Nazlı'ya hak veriyordu bu konuda. Onunla konuşup onunla paylaşması gerekirdi.
"Haklısın aşkım. Beni biliyorsun ben böyleyim."
"Şimdi nasılsın? Nasıl hissediyorsun?"
"Daha iyiyim ilk zamanlar nefes alamayacak gibiydim. Çok zordu gerçekten." sesi titreyerek devam etti. "Bir uzvumu kaybetmiş gibi hissediyorum bir daha asla yerine koyamayacağım kolum bacağım eksilmiş gibi sanki." gözleri dolu dolu oldu. Gözünün altında biriken yaşlar yavaş yavaş bırakıyordu kendini burnunun iki yanından. Gözyaşlarını durdurmak için kafasını yukarıya kaldırdı ve bir süre duraksadı. Karşısındaki gökyüzü dağılmış bir kolyenin incileri gibi yıldızlarla doluydu. "Eskisi gibi olmayacak ama ilk zamanlara göre biraz daha iyiyim."
"Çok acı çektiğinin farkındayım ama bize bunu yapmamalısın. Konuşup paylaşmalısın. Ben bir yabancı değilim senin sevgilinim. Yaşadıklarını bir başkasından öğrendiğimde neler hissettiğimi biliyor musun? Temelli burayı terk etmiş olmanızı da çok sonra öğrenebildim."
"Haklısın aşkım. Özür dilerim... Ama beni de anla lütfen o süreçte hiçbir şey düşünemiyordum. Ruh gibi dolaşıyordum. Buraya gelmeyi bile isteyip istemediğime karar verecek durumda değildim. Babam aldı bu kararı da..."
"Dönmeyeceğiz demiştin ciddi miydin?"
"Bilmiyorum, babam annemin acısını unutabilmek için şehir değiştirmek istedi. En kolay yoldan buraya gelmeyi seçti. Annemle olan tüm anıları İzmir'de bıraktı. Bu yılı atlatalım ben mutlaka kaçarım buradan. Hayallerimizi gerçekleştirmek için birlikte İstanbul'a gidecektik unuttum sanma. Bir yıl sabredelim birlikte olmamız için elimden geleni yapacağım."
Selim'le Nazlı'nın İzmir'de birlikteyken küçük tatlı hayalleri vardı. Liseden mezun olunca birlikte İstanbul'da eczacılık fakültesinde okuyacaklardı. Üniversiteyi bitirdikten sonrada evlenip küçük bir ecza hane açacaklardı. Karı koca buraya birlikte işleteceklerdi.
"Yaa gerçekten mi? Hayallerimizi gerçekleştirebilecek miyiz?" diye sordu Nazlı. Nazlı'nın sesindeki soğukluk gitmiş yerine neşeli bir ses tonu gelmişti.
"Tabii neden olmasın? Biz istedikten sonra..."
"Seni çok özledim. Görüntülü konuşalım mı?"
"Olur babama çay katıyım odaya geçip seni arıyım hemen."
Selim özlediği sevgilisinin görüntüsüyle doya doya konuştu. Nazlı ev halinin verdiği doğallıkla karşısındaydı. Tepeden topladığı balköpüğü rengindeki saçları arasından çıkan teller yüzüne dökülüyordu. Sevgilisinin ay kadar parlak beyaz teni ve pembe dudaklarına bakarak hasret giderdi. Dokunup hissedememişti ama gözleriyle onun güzelliğini seyretmek özlemini bir nebze de olsa gidermişti.
Görüntülü konuşma sırasında Nazlı sevgilisinin çökmüş halini görünce bir an şaşırdı fakat Selim'e belli etmemeye çalıştı. Sevgilisinin yüzündeki o eski enerjiden eser yoktu. Bu durum içini acıttı. Selim'i daha fazla üzmemek için kırgınlığını fazla uzatmadı.
İlk ara tatilde İzmir'de buluşmak için sözleşip buluştuklarında yapacaklarını planlayarak görüşmelerini sonlandırdılar.

***

Ali bey okulda dolaptaki dosyasının içinden dersine girdiği öğrencilerin listesini çıkardı. Listeler arasında Şirin ismini aradı fakat bulamadı. Tahmin ettiği gibi dersine girdiği öğrencilerden biri değildi Şirin. Diğer edebiyat öğretmenine soracaktı ki o öğretmenin bu gün boş dersi olduğunu öğrendi. Daha sonra araştırırım diye düşündü ve dersi için hazırlık yapmaya başladı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 30, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin