2.BÖLÜM

11 2 0
                                    

"Ee, Ali şimdi burada mı yaşayacaksınız? Kesin mi yani?"
Eski dostlar akşamüstü kasabanın çarşısındaki bir kahvede buluşmuşlardı. Akşam namazını kılan cemaat camiden çıkarak yavaş yavaş kahveleri dolduruyordu. Kasabanın dört beş tane farklı kahvesi vardı. Bunlardan üçü her yaştan her kesimden insanın tercih ettiği kahvelerdi, diğer ikisi ise genellikle gençlerin tercih ettiği iskambil, okey, bilardo gibi oyunların oynandığı kahvelerdi.
Her kahvenin kasaba halkı tarafından konulmuş bir ismi vardı. Ali ile kirvesi Mehmet Bey'in oturdukları kahve Orta Kahve olarak adlandırılıyordu. Çarşının tam ortasında geniş bir bahçesi ve büyük bir kamelyası vardı kahvenin. Çarşı meydanına girerken hemen sağda kalıyordu. Önünde ki şarıl şarıl akan yapay şelalesi ile hemen dikkat çekiyordu.
Yaz olmasına rağmen kasaba serindi. Akşamları sırtınıza bir hırka almadan oturmak pek mümkün değildi dışarda.
Ali Bey çayının şekerini karıştırdı ve çay kaşığını bardaktan çıkararak bir kenara bıraktı.
"Öyle kirvem, kesin dönüş. Tayin işlerini de hallettim göreve artık burada devam edeceğim." Ali Bey Edebiyat Öğretmeniydi. Gelmeden önce tayin işlerini bir şekil milli eğitimdeki tanıdıklarını devreye sokarak halletmiş görev yerini kasabaya aldırabilmişti. "Selim buralara biraz alışsın sonrasında ilçeden bir ev tutarız diye düşünüyorum. Memleketimin havası ona da bana da iyi gelecektir inşallah."
"E, Selim nasıl kabul etti buraya yerleşme işini?"
Ali Bey gözünü uzaklara dikti derince bir iç çekti.
"Annesinin vefatı benim gibi onu da çok sarstı. Bu kararı aldığımda olur dedi başka da bir şey söylemedi."
"Ah, be Belma Yenge çok iyi kadındı. Mekanı cennet olsun, nurlar içerisinde yatsın inşallah," diyerek acıyan gözlerle Ali Bey'e baktı kirvesi.

***

Selim, babasının hazırladığı yer sofrasından ufak tefek bir şeyler atıştırdıktan sonra kulaklığını takıp cam kenarında dizlerini karnına kadar bükerek oturdu. Kasabanın evlerinin tümünün cam kenarlarında bulunan geniş boşluklar 'baca' olarak adlandırılıyordu. Camlarda, duvar boyunca derin bir oyuk gibi uzanıyordu.
Selim bacanın soğuk betonuna aldırmadan oturmuş kulaklığındaki sakin müziğin eşliğinde yıldızları seyrediyordu. Geldiği büyükşehirde göremeyeceği kadar çok yıldız vardı karanlık gökyüzünde. Belki binlerce belki de milyonlarcası...
Selim lise üçe geçecekti bu yıl. Okulda başarılı bir öğrenciydi genelde ismi başarı sıralamalarında ilklerde olurdu. Bu başarısında anne ve babasının öğretmen olmasının da büyük katkısı vardı. Bilinçli ebeveynlere sahip olmak bir ayrıcalıktı tabi ki.
Selim buraya gelirken birçok dostluğu ve anıyı arkasında bırakmıştı. En önemlisi de iki yıldır birlikte olduğu kız arkadaşını... Ne zaman bu şekilde gökyüzündeki yıldızlara baksa kız arkadaşının o ay gibi parlayan beyaz tenli yüzünü görürdü. Şimdiyse gördüğü ve görmek istediği tek yüz annesinin yüzüydü.

***

"Teşekkürler Müdür Bey görüşmek dileğiyle."
"Ne demek Ali Hocam, hayırlı günler."
Selim ve babası ilçedeki özel bir okula kayıt yaptırmışlardı. Ali Bey oğlunun başarısını bir kasaba okulunda heba etmek istemiyordu. Zaten ailesindeki tek varlığı oğluydu, onunda geleceği Ali Bey için çok önemliydi.
Selim yeni okulunun bahçesinde babasını beklerken göz ucuyla etrafa bakınmıştı. Lise hayatının geri kalanını bu okulda geçirecekti ama ne bir heyecan ne de farklı bir duygu yoktu üzerinde
"Selim, kayıt işlemlerini tamamladık. Haftaya okulların ilk açılış gününde seni bekliyorlar. Şimdi ne yapsak benim karnım acıktı. Gel bir etli ekmek yiyelim."
İkisi birlikte arabaya binerek okuldan uzaklaştılar.
Konya'ya ait meşhur etli ekmeğin ilçede en iyi yapıldığı mekanlardan birine gelmişlerdi. İçerisi epeyce doluydu. Kapıda Selim ile babasını fak eden bir garson hemen onlara boş bir masa açtı ve siparişlerini aldı.
Ali Bey genellikle okulda kullandığı büyük çantasını kucağına aldı ve açtı. İçinde bir şey arıyor gibiydi
"Buraya gelmeden önce bir kitap almıştım, ben bitirdim. Sen de oku güzel kitap," diyerek çantasından çıkardığı kalın romanı Selim'e doğru uzattı.
Selim çocukluğundan bugüne hep kitaplarla içli dışlı büyümüştü. Her yıl nerdeyse altmış yetmiş kitap okurdu. Kitap okumayı yaşamdan bir kayıp olarak görmez bir yaşam biçimi olarak görürdü. Hediye olarak almak istediği şey her zaman bir kitap olurdu. Kitaplara duyduğu bu yoğun ilgisine rağmen babasının uzattığı kitabı kapağına bile bakmadan alıp yanındaki sandalyeye bırakmıştı.

Selim ve babası ilçedeki işlerini bitirdikten sonra kasabaya geri dönmüşlerdi.
Mehmet Bey'in daveti üzerine kasabanın hemen girişinde bulunan yukarı kahvenin yakınlarında bir yere arabayı park ettiler. Mehmet Bey kaldırımdaki bir masada oturuyordu. Ali Bey'i görür görmez el sallamaya başladı.
Ali Bey ve Selim, Mehmet Bey'in oturduğu masaya geçeceklerdi ki yolda karşılaştıkları kasaba halkından bazıları onlara selam verip baş sağlığı diledi. Ali Bey'de onlarla tokalaşarak baş sağlığı dileklerini tek tek kabul etti.
Ardından Mehmet Bey'in yanına geçtiler.
Mehmet Bey "İşleri halledebildiniz mi?" diye sordu ve kahveciye üç parmağını göstererek "Aslanım buraya üç çay," dedi.
"Hallettik Selim'in okulunun kayıt işleri vardı onlarla uğraştık. Kaydını yaptılar haftaya başlayacak."
"Öyle mi? Hayırlı olsun delikanlı."
"Sağolun," dedi Selim.
Masaya gelen çayların şekerlerini atıp karıştırırlarken Ali Bey'le Mehmet Bey havadan sudan muhabbetlere dalmıştı.  Selim cebindeki telefonunu çıkardı. Uzun süredir kapalı olan telefonunu açtı ve gelen çağrılara baktı. Telefonun mobil verisini açtığında hızlı bir şekilde bildirimler gelmeye başladı. Kırk beşe yakın whatsap mesajı vardı. Selim parmağıyla dokunmatik ekranda hızlı hızlı mesajlara göz gezdirdi. En alttaki mesaja geldiğinde durdu. 'Aşkım'dan on beş yeni mesaj'. Kız arkadaşı ile cenazenin ardından hiç görüşememişti. Buraya gelirken bir veda bile edememişlerdi birbirlerine. Hatta kız arkadaşının taşınmış olduklarından haberi bile yoktu belki de...
Selim kız arkadaşının gönderdiği mesajları tek okudu.

4 eylül 2021
-Aşkım
-Selim
-Cevap veremeyecek misin?

5 Eylül 2021
-Özledim
-Lütfen artık görüşelim
-Selim

6 Eylül 2021
-Aşkım baban okuldan ayrılıyormuş doğru mu?
-Yoksa sende mi ayrılacaksın?

7 Eylül 2021
-Selim lütfen görüşmek istiyorum.

8 Eylül 2021
-Sana inanamıyorum Selim. Okulda ayrıldın ve ben bunu başkalarından duyuyorum.
-Bir şey söylemeyecek misin?

Bugün 14:00
-Selim iki üç gündür evinizin kapısını çalıyorum kimse açmıyor. Şehir dışında mısın?

'Aşkım yazıyor...'
-Oh çok şükür sonunda çevrimiçisin.
-Neredesin?
-Lütfen görüşelim artık. Seni görmek istiyorum.
-Bana bu eziyeti yapma artık. Beni sensiz bırakma...
Selim'in kız arkadaşı Selim'in çevrimiçi olduğunu görür görmez art arda mesajları sıralamıştı.
Selim'de derin bir iç çekerek mesaj yazdı ve gönderdi.
-Aşkım seni birazdan arayacağım.
Selim çayının son yudumunu içtikten sonra bardağı çay tabağına bırakarak, "Baba ben biraz etrafı dolanacağım," dedi.
"Tamam oğlum. Sen gez bende bir saate kalkarım evde olurum."
Mehmet Bey lafa girerek "Selim istersen benim oğlanı çağırıyım yanında oda gelsin?"
"Yok Mehmet Ağabey sağol telefon görüşmesi de yapacağım, belki sonra onunlada gezeriz."
"Tamam bakalım."
Selim masadan ayrıldıktan sonra araba yolu boyunca yürümeye başladı. Kasaba meydanından biraz uzaklaştığında telefonunu çıkardı ve kız arkadaşını aradı.
Çağrı daha tamamlanmamıştı ki Selim'in kız arkadaşı Nazlı "Çok şükür, Aşkım nerdesin ya... Günlerdir sana ulaşmaya çalışıyorum. İyi misin?" diyerek açtı telefonu.
"Özür dilerim, aşkım. Senin aradığın günlerde dünaya ile bağımı tamamen koparmıştım. Hiçbir şeyi düşünemedim. Hep uyudum."
"Şimdi iyi misin?" diye sordu Nazlı. Çok özlemişti Selim'i, özlemi sesine yansıyordu.
"Hayır," dedi Selim. Gözünden bir damla yaş aktı ve elbisesine düşerek dağıldı. "İyi olamıyorum."
"Nerdesin? Yanına gelmek istiyorum."
Selim bir süre durdu. Böyle bir şeyi kız arkadaşına yapmış olmanın pişmanlığını yaşıyordu. "Konya'dayım, babamın kasabasında."
"Ne zaman gittiniz? Neden bana söylemedin?"
"Özür dilerim aşkım..."
"Ne zaman döneceksiniz?"
"Dönmeyeceğiz."

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin