7. Bölüm: Onu gerçekten seviyorum

27 2 1
                                    

Arkadaşlar ben bu hikayeyi yazmayı çok istiyorum ancak lütfen oylayın ve yorumlarınızı bildirin. Sizin beğenip beğenmemeniz benim için çok önemli hikayeme tekrar devam edeceğim. Fakat oylama 15 kişiyi geçmezse bitireceğim. Iyi okumalar.

En son ağzımda bir bez hissetmiştim. Uyandığımda kirli bir döşek üzerinde kendimi buldum. Başımda bir ağrı vardı. Etrafıma baktığımda başımdaki korkutucu ışıktan başka aydınlık yer yoktu. Duvarlar kirli ve sprey boyalar vardı. Aman tanrım! Finn. Finn'e ne olmuştu? Nerede bu çocuk? Bunları düşünürken içim daralıyor, nefes alamıyordum. Bir yandan ayağa kalkmaya çalışıyordum. Başım döndüğü için sağa sola doğru düşer gibi olmuştum. Duvardan destek alarak önümdeki demir kapıya doğru ilerledim. Kalan bütün gücümle kapıya vuruyordum. "Heey! Çıkarın beni burdan sizi piçler!" Tekrarlıyordum. 5-10 dakika durmadan vurdum. Sonunda tükendiğimde biri kapıyı açıp içeri 6 adam girdirmişti. Birinin elinde sandalye vardı. 2 kişi beni kollarımdan tutup sandalyeye oturttular. Hiçbir şey yapamıyordum. Karşı gelemiyordum. Ardından ellerim arkada birleştirip sertçe bağladılar. Başım aşağı inik yarı baygın bir şekildeydim. Birisi çenemden tutup başımı gözlerine doğru tuttu. Onu görür görmez içimde nefret biriktirmiştim. Bana sırıtarak "Bu iş bittikten sonra,eğer baban gelmezse benimsin hayatım." dediğinde ağzımda tükürük toplayarak suratına doğru tükürdüm. Tükürmemle yumruk yemem bir olmuştu. Ağzımdan ufak bir inleme çıkmıştı. Sonra kapı tekrar açıldı ve Finn ile bir kaç adam aynı şekilde sandalyeyle gelmişlerdi. Onu görünce bağırmamak için kendimi zor tutmuştum. Elmacık kemikleri morarmış ve kaşıyla dudağı patlamış bir haldeydi. O benden daha baygındı. Bunların hepsi benim suçumdu. Benim ve babam yüzündendi. Finni de sandalyeye oturtup bağlamışlardı. Acınası bir sesle "Lütfen ne isterseniz yaparım. Onun suçu yok. Yalvarıyorum lütfen onu bırakın." diyordum. Ağlıyordum. Gözlerim bile sızlıyordu. Bir kaç saat geçtikten sonra adamlar konuşuyordu "Yarın gelebilirmiş. Bu kızla çocuğu yarına kadar canlı tutun. Zaten patron gelince ne yapacağımızı söyler." dediğinde bir gün daha bu cehennemde duracaktım. Sonum burasıydı sanırım. Finn daha onu sevdiğimi bilmeden ölecektim. Penceresi olmayan bu odada bizi kalın demir kapı üzerine kat kat kilitlemişlerdi. Finn ve ben kalmıştık. Biraz sonra Finn kafasını oynatmıştı. Hafif bir sesle "Finn, iyi misin?" dedim. Derken sesim titrek ve ürkek çıkmıştı. Biri dokunsa ağlayacaktım. Finn uyandığında gözlerini kırpıştırdı ve yeni uyanmış gibi sesler çıkardı. Sonra bir anda tekrar kafası düştüğünde kalbim hızlı atmaya başlamıştı. Hayır. Birşeyi yoktur değil mi?. Olamazdı. Ağlamaya başlamıştım. " Finn uyan ! Lütfen uyan Finn! Hepsi benim yüzümden. Özür dilerim. Çok özür dilerim. Çok üzgünüm. Finn! Yapma bunu bana. Heey! Kimse yok mu ? Biri yardım etsin!" Boğazıma iğne batıyormuş gibi bir ağrı hissettim. Sustum. Sonra yere bakarak kendi kendime konuşmaya başladım." Sana söylemem gereken bir şey var Finn. Lütfen ölmüş olma. Benim yüzümden ölürsen yemin ederimki burdan sağ çıkarsam ilk işim intihar etmek olur. Finn seni seviyorum. Lütfen benim yüzümden ölme." Hıçkırarak ağlıyordum. Ağlarken uyuya kalmıştım. Sanırım sabah olmuştu. Finn bana bakıyordu. Gözlerinin içine bakarak "Tanrıya şükürler olsun. Finn çok korktum. Ne yapacağımı bilemedim. Çoközür dilerim. Hepsi benim yüzümden. Çok üzgünüm" derken bile ağlıyordum. Bana bakarak " Şş tamam sakin ol. Bir şeyim yok iyiyim. Ağlama." dediğinde sevinçten yerimde duramıyordum. Ellerim çok ağrıyordu. Içeri adamlar girmişti. Konuşmamıza fırsat bile vermemişlerdi. O iğrenç adam da içeri girmişti. Ardından yaşlı ama gücü yerinde bir adam girmişti. Sanırım patron dedikleri orospu buydu. Bana bakarak " Tıpkı o pislik babana benziyorsun. Dua et de seni kurtarmaya gelsin." dediğinde adama içimden binlerce küfür yağdırıyordum. " Eğer babanın yerini soylemezsen karşındaki bu beyefendiye elveda etmek zorunda kalacaksın." dediğinde yutkundum. Babam yüzünden masum birini kurban edemezdim. Babamın yerini tereddütsüz söyledim. Babamın bir sürü koruması olmalıydı. Beni bu işe o sokmuştu. Beni bırakıp gitmişti. Açıkçası son günlerde babamın beni gerçekten sevmediğini düşünmeye başlamıştım. Söylediğimde adam bana sırıtarak " Eğer yalan söylüyorsan ikinizi de öldürürüm hayatım." O iğrenç adam yaşlı adamın kulağına eğilip bana bakara birşeyler söylüyordu. Finn'e baktım ve yutkundum. O duymamıştı bana ne dediğini. Finn sinirli bakışlar atıyordu fakat hiçbir işe yaramıyordu. Yaşlı adam gülerek " Peki o halde sen işini hallet." dediğinde 2 adama göz kırptı ve ellerimi çözmeye başladılar. Ne yani o adamla zorla birlikte mi olacaktım. Hafifçe hayır diyordum. Hayır hayır bu olamaz. Finn bağırarak " Daha ne istiyorsunuz söyledi ya yerini. Seni orospu çocuğu." diye küfürler yağdırıyordu. Korkuyordum. Ilk defa kendimi savunmasız hissediyordum. Gitmemek için direniyordum ama hayvan adam kolumdan tutup beni dışarı koridorda sürüklüyordu. Zaten iplerin izi oldukça canımı acıtıyordu. Kendimi savunamıyordum. Çünkü neredeyse 1 gündür ne yemek yemiştim ne de su içmiştim. Berbat haldeydim. Adam beni sanırım kend ofis odası gibi bir yere götürmüştü. Beni tutup koltuğa fırlatmıştı. Kendimi kırılgan zayıf biri gibi hissetmiştim. Adam üzerindeki ceketi çıkarmıştı. Üzerime doğru yürüyordu. Ne yapacağımı bilemeden hemen yanımdaki kalemlikteki makası elime geçirip adamın karnına sapladım. Ardından hemen silahını kapıp kafasına vurarak bayılmasını sağladım. Koridorda koşuyordum. Odalara bakıp telefon arıyordum. Ki karşıma bir adam çıkmıştı. Ses çıkmaması için silahı iyice karnına sokup sıktım. Adamın üzerini arayıp telefon bulduğumda ateşi bulmuş gibi sevinmiştim. Hemen polisi arayıp ihbar ettiğimde adresi sordular. Fakat nerde olduğum hakkında ufak bir fikrim bile yoktu. Bir pencere arayıp hemen oraya koştum orman içindeydik. Fakat burası eski bir yerdi. Diye tarif ettim. Finn'in olduğu oday gittiğimde içeride 3 adam vardı. Üçünede silah sıktım. Baya ses çıkmıştı ve zamanım azdı. Hemen Finn'in ellerini çözüp ona diğer adamlardan bir silah verdim. O önde ben arkada hemen koridorda bilmediğimiz yönlere doğru koştuk. En son bir odaya girdik. Küçük ve karanlıktı yanında küçük bir pencere vardı. Kapıyı açıp içeri girdiğimizde Finn, beni dolaba yapıştırıp iyice dibie yaklaşmıştı. Kalbim çok hızlı atıyordu. Gözlerinin içine bakıyordum. Arada gözüm dudaklarına kayıyordu. Bir yandan adam sesleri duyuluyordu. Kimse bu katta kalmadığını anlayınca Finn benden biraz uzaklaşıp düşünmeye başladı. Burada bir sürü kirli perdeler vardı. Aklıma bir fikir gelmişti.

2. Kattan aşağı önce Finn perdeden tutunarak indi. Ardından ben inmeye hazırlanırken dengemi kaybettim ve bir yandan perdeye tutunup bir yandan düşüş hızımı yavaşlatmak için perdeyi tutmaya çalışıyordum. Ellerim yanıyordu. Kendimi sert zeminde düşünerek gözlerimi kapatmıştım fakat onun yerine belimde Finn'in ellerin hissettim. Bir kaç saniye bakıştıktan sonra Finn beni indirip etrafa bakındı ve bir araba görünce elimden sıkıca tutarak arabaya doğru koştuk. Arabaya bindiğimizde Finn, hemen arabayı kablolarla anlamadığım birşey yaparak çalıştırdı. Gaza son derece basıp hızla ordan uzaklaştık. Açıkçası kimsenin ruhu duymamıştı. Başımı sağ tarafa doğru yatırdım. Biraz uyumak iyi gelirdi. Açtım ve üşüyordum. Şehre yaklaştığımızda Finn hemen arabadan kurtulup küçük bir kasabaya doğru biraz yürüdük. Açık bir bar bulduğumuzda çok sevinmiştim. Kadın elindeki bardağı kurularken kapalıyız dediğinde bütün hayallerim uçmuştu. Finn kadına " Arabamız bozuldu da acaba bize biraz yardım eder misinz? Ederseniz çok sevinirim." diyip o güzel gülümsemesinden attı. Kıskanmadım diyemem. Kadın sonra yumuşayıp " Aslında size birşeyler hazırlarım. Hatta benim karşı dairem bana ait. Bir gün orda kalmanıza izin verebilirim ve de yeni kıyafetler ." dediğinde kadına hayran kaldım. Önümüzdeki oturaklara oturup kadın köfte kızartırken dolaptaki ilk yardım çantasını alıp Finn'in yanına oturdum. Yüzü gerçekten çok kötü duruyordu. Elime gaz bezini alıp temiz suya batırarak kaşını temizlemeye başladım. Biraz inlyordu. O inledikçe benim de içim sızlıyordu. Kaşını temizledikten sonra oraya pansuman yaptım. Dudağına bezi sürerken öpmemek için kendimi zor tutuyordum. Dudağımın iç tarafındaki etleri koparıyordum. Bana bakıyordu. O muhteşem gözleriyle göz göze gelmek benim için mucizeydi resmen. Içim bir hoş oluyordu. Elim ayağıma dolanıyordu. Göz göze geldiğimizde gözümü başka yana çeviri sandalyeden indim ve düz yold bile yürüyemedim. Ayağım Finn'in sandalyesine takıldığında yeri öpmüştüm. Hafif bir inlemeyle kafamı kaşıyordum. Finn yerinden kalkıp bana elini uzattığında tuttup ve beni bütün gücüyle kendine doğru çekti diyebilirim. Vücutlarımız birleşikti. Göğsümü onun göğsüne yaslamıştım. Fazla tahriş olmuştum. Kadın gelerek " Yemekleriniz hazır." dediğinde hemen ikimizde hiçbir şey olmamış gibi sandalyelerimize oturduk. O kadar açtım ki hayvan gibi yiyebilirdim. Yedim ve sonunda bir bardak suyla susuzluğumu giderdim. Kalkıp kadının verdiği anahtarı aldım. Bardan çıktığımda arkamdan da Finn geliyordu. Zaten dairesi hemen barın arkasında oldugundan fazla uzun sürmedi. Kapıyı açmaya çalışırken anahtarı bir türlü sokamıyordum. Mal olmuştum. Finn elimden çekip hemen açtı ve içeri girdiğimizde yerde sadece çift kişilik döşek vardı. Yanında büyük kıyafetler ve bir yastıkla yorgan vardı. Finn bana bakarak " Eğer rahatsiz olursan ben yerde yatabilirim. " dediğinde " Yo hayır. Asıl sen yat ben yerde yatarım." dediğimde bana gülerek " Saçmalamayı keste giyin kıyafetlerini." dediğinde ben de sanırım hafif gülmüştüm. Kıyafetlerimizi giyerken ikimizde arkamızı döndük ve giyindik. Benim üzerimde bol beyaz bir tişört vardı altımda siyah bir pijama vardı. Finn ne giyinse ateşli oluyordu amk. Giyindikten sonra yatağa girdim ve yastığı Finn'in uyuyacağı yere doğru itip arkamı döndüm. Bir kaç dakika sonra diğer tarafa döndüğümde Finn ile burun buruna geldik. Yutkundum ve sustum sadece. Finn kafamı kaldırıp yastığı ikimizinde sığabileceği şekilde düzeltti. Bana bakarak " O adam sana birşey yapmadı değil mi ?" dediğinde gözlerimi bu sefer ondan ayırmadan " Hayır." dedim. Finn 'in yüzünde rahatlama gibi bir şekil oluştu. Sonra " Peki hala bir yerin sızlıyor mu?" dediğimde " Çok değil." dedi. Sonra ben de gözlerimi yavaş yavaş kapatırken Finn " BEN BAYGINKEN DAHA DOĞRUSU BENI BAYGIN SANARKEN BANA NE DEDIĞINI DUYDUM." dediğinde gözlerimi açamadım. Ne yani bana numara mı yapıyordu bu ?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 18, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

WORTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin