13
Ayağımın altındaki çakıl taşlarını yerlerinden oynatarak olduğum gibi duruyordum. Bugün hava fazla sıcak olduğundan gömleğimin bir kaç düğmesini açtığımda Jake'in bölümden çıkmasını bekliyordum. Her zamanki gibi onun çıkmasını bekliyor ve sıkılmanın doruklarını yaşıyordum.
Bir kaç kişi kapıdan çıkmaya başladığında olduğum yerde dikleştim. Bir kaçıyla göz göze gelirken umursamayıp bakışlarımı kapıya diktiğimde gözlerim sarı saçlı birisini arıyordu. Yaslandığım kaputa biraz daha süzüldüğümde elimi cebime atıp telefonumu çıkarttım. Saat de dolmuştu, neredeydi ki?
"Kimi bekliyorsun?"
Aşinası olduğum sese başımı kaldırdığımda görüş açıma ilk öncelikle taptığım sarı saçları girdi. Bakışlarım gözlerine ulaştığında istemeden de olsa dudaklarım kıvrıldı. Kaşları sorarcasına havaya kalkmış bir eli sırtındaki çantaya tutunmuş bana bakıyordu. Gözleri saliselik olarak gömleğimin açıkta bıraktığı göğsüme çevrilse de tekrardan bana bakmıştı.
"Sarışınımı." İki elim ceplerime gittiğinde dikleşmiştim ve aramızdaki boy farkını gözler önüne sermiştim. Gözlerini devirdiğinde gülümsedi. Gözlerim dudaklarına kaydığında fazla bekletmeden bakışlarımı gözlerine çevirdim.
Gülmek en çok ona yakışıyordu.
"Sana şans dilerim. Bu okulda bir hayli sarışın var."
Güldüğümde bakışlarımı şaşırmış gibi etrafta gezdirdim. Kaşlarımı kaldırıp tekrardan ona baktığımda yavaşça üzerine doğru eğildim.
"Hiçbir sarışın sen olamaz."
Gözleri irislerime takılı kaldığında gülümsedim. Ne zaman ona iltifat etsem gözlerime bakar bir süre konuşmazdı. Geriye çekildiğimde arabanın etrafından dönerek şöför koltuğuna açılan kapıyı kendime doğru çektim.
"Nefes al ve arabaya bin." Alayla karışık söylediğim cümleye karşılık gözlerini bana çevirdi. Dilini çıkarttığında kapıyı açıp eğildi ve oturdu. Gülümseyerek başımı iki yana doğru salladım.
Arabaya bineli bir kaç dakika oluyordu fakat ne ben ne de onun ağzını bıçak açmıyordu. Gözlerimi çaktırmadan ona çevirdiğimde başını koltuğa yaslı ve dışarıyı izlerken buldum. Bakışlarım tekrardan yola çevrildiğinde direksiyona bir parmağımla ritim tutturur gibi vurdum. Bugün değişik bir şekilde durgundu.
"Suicide blonde?"
Cevap vermeyişine karşılık tekrardan bakışlarımı ona çevirdim. Camın aralığından giren rüzgar sarı saçlarını havada uçuşturuyor ve gözlerinin kısılmasına sebep oluyordu. Sanırım beni duymamıştı.
"Jake?"
Kafasını hızla bana çevirdiğinde saçları alnında dağılmıştı.Göz kapakları kendini tekrar ettirircesine bir kaç kez ard arda kırpıştırdığında dudakları aralıktı.
Arabayı sağa çekip onu öpmek istiyordum.
Boğazımı temizleyip bakışlarımı tekrardan yola çevirdiğimde bir elimle boğazımı kaşıdım.
"Efendim?"
"Neyin var, iyi misin?"
Bir şey olduysa bile bana söylemeyecekti ama yine de şansımı denemiştim. Kavşaktan içeriye girdiğim de bir kaç saniye boyunca hava da sadece nefes alış-verişlerimizin sesi vardı.
"İyiyim."
"Emin misin?" Geldiğimizde arabanın el frenini çekip emniyet kemerimi çözmüştüm. Başımı ona doğru çevirdiğimde gözlerimiz anında kesişti. Bir kaç saniye sonra gözlerini gözlerimden çekip önüne döndüğünde o da emniyet kemerini çıkartmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
she's not me | jakehoon
Fanfiction"Kalbinin üzerine kazındığımdan haberi var mı?" |030322|