kitabi yeniden okuyun bence hdhhdbshs (uzgunum
17
Arabanın konumu evimin altından otobana çevrilirken tek yaptığım hızlıca nefes alıp vermekti. Az önceki yakınlaşmamız ve dudaklarımızın birbirine sürtünüp geriye çekilmesinin hala etkisi altındaydım. Bakışlarımı Sunghoon'a göz ucuyla çevirdiğimde ona baktığımı anlar gibi saçlarını karıştırdı. Derin bir nefesi içime çektim.
"Nereye gidiyoruz Sunghoon?"
Virajı dönerken tek eliyle vitesi atmış ve bakışlarını saniyelik olarak bana çevirmişti. Parmakları dudaklarının üstünde gezinirken parmaklarını ısırıyordu. Yutkunurken nefes alış-verişlerimi dizginlemeye çalışıyordum. Az önce dudaklarım milimetrelik dahi olsada parmaklarının dokunduğu dudaklarının üstündeydi.
"Kimsenin bizi bulamayacağı bir yere."
Uzun mu yoksa kısa mı geçtiğini anlayamadığım yolculuk biterken ellerim emniyet kemerine uzandı. Kapıyı dışarıya doğru açtığımda telefonumu diğer elimle tutup arabadan indim. İlk defa gelmiş olduğum yere bakarken etrafı inecelemek ve Sunghoon'un bana yol göstermesini beklemekle meşguldüm. Karanlık olduğundan seçemediğim evin rengi ve dışı güzel görünüyordu. İki katlı müstakil bir tatil evine benziyordu. Kafamı yana doğru çevirip etrafa gözlerimi kısarak baktığımda hiç ev görmedim.
"Aç mısın?"
Sunghoon yanıma geldiğinde başımı ona doğru kaldırdım. Hiçbir şey söylemeden gözlerimi göz bebeklerinin içine doğru yönelttiğimde dudaklarım istemsizce aralandı. O bana tüm masumluğu ve hala bana olan ilgisiyle baktığında göz kapaklarımı açıp kapattım. Daha fazla nefesi içime çektiğimde gözlerimden istemsiz bir yaş aktı. Aldığım nefes canımı yakarken ona bu kadar savunmasız olmam ona gerçekten ihtiyacım olduğunu gösteriyordu. Sunghoon'un ifadesiz bakışı bir anda gözlerinin içinde ışık geçmesiyle sorgulanırken kafamı iki yana doğru salladım.
"Jake? Neden ağlıyorsun?"
Elimin tersiyle gözyaşlarımı silecekken sıcacık parmakları ellerimi sardı. Kendimi dizginlemeye çalışsam da ister istemez gözlerimden yaşlar daha fazla boşaldı. Ona ihanet ediyordum, yıllardır. Ve o bunu bir an bile bilmeden beni saf duygularıyla sevmişti.
"Beni korkutuyorsun. Lütfen Jake?"
Parmakları artık bütün yüzümü avuçlamıştı. Gözlerimi sıkıca kapattığımda yüzümü ona doğru çevirdim. Sarı saçlarım alnıma doğru dağılmıştı ve gözlerimden akan yaşlar gözlerimi açmamı zorlaştırıyordu. Sıcak parmakları soğuk yüzümde gezindiğinde bütün vücudumun titrediğini hissettim. Gözyaşlarımın aktığı yerleri tek tek parmağının ucuyla gezdiğinde nefesimi soluk boruma zorla ilettim. Kokusu daha da fazla yaklaştığında artık ellerim kollarının üstündeydi. Yaptığı şey sonucu son aldığım nefes onun kokusuydu.
Gözlerimi açmama izin vermeden göz kapaklarım onun dudaklarıyla kapanmıştı.
Eve geleli yarım saat olmuştu ve ne ben ne de o tek kelime konuşmuyorduk. Birazdan geleceğini söyleyip üst kata çıkmıştı ve bende bu durumda evi incelemeye çalışıyor kafamdaki düşünceleri savıyordum. Ama bu konuda asla başarılı olamıyordum. Ayak sesleri odaya dolduğunda başımı ona doğru çevirdim. Elindeki kıyafetleri önüme bıraktığında yanıma oturdu. Benim saç rengime tezat olan saçları bana doğru eğilmesiyle öne doğru gelmişti.
"Suicide blonde?"
Duyduğum kelimeler kalbimin atışını hızlandırmaya yettiğinde gözlerimi gözlerine çevirdim. Dudaklarım buruk bir gülümsemeyle kıvrıldığında sesimi çıkartmadım sadece kafamı yana doğru eğdim ve ona gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
she's not me | jakehoon
Fanfiction"Kalbinin üzerine kazındığımdan haberi var mı?" |030322|