14

738 71 32
                                    

14
oy ve yprum yapmasaniz da olur ama begenip begwnmediginizi anlamamin tek yolu o ):

14.09.2018
Floransa/İtalya

Büyük adımlarım birbirini takip ederken tek yaptığım koşarcasına yürümekti. Acele bir şekilde sağa döndüğümde yapmam gerekenin tuşa basmak olduğunu anlayabilmiştim. Kendi dilimden farklı bir alfabeyle yazılmış uyarıyı anlamadığımdan rastgele bir şekilde tuşa basmıştım.

Seri bir şekilde kapının açılmasını beklerken tuşa bir kaç defa daha bastım. En sonunda otomatik kapı açıldığında tek yaptığım tura yetişmek için koşmaktı. Nefes nefese kalmış bir şekilde koşarken ilerdeki topluluğu görmemle yavaşladım ve derin bir nefesi içime çektim.

Geç kalmamıştım.

"Nerede kaldınız Park Sunghoon?"

Tur rehberinin bana seslenmesiyle ona doğru döndüğümde ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Omuzlarımı yavaşça kaldırıp indirdiğimde yapmakta en iyi olduğum şeyi yaptım.

"Sadece bilmediğim bir dil yüzünden tabelaları okuyamadım."

Yalan söyledim.

Biraz daha inandırıcı olması için üzülmüş bir yüz ifadesine büründüğümde dudaklarımı yaladım ve tekrardan konuştum.

"Hem biliyor musunuz? Lokanta da garsonlar tarafından ırkçılığa uğradım."

İnanması için gözlerimi gözlerine dikerek baktığımda bakışları yumuşak bir hâl aldı. Gülmemek için çaba sarfederken tur rehberi bir eliyle gözlüğünü düzeltmiş ve tekrardan önüne doğru dönmüştü.

"Bu gibi olaylar maalesef yaşanıyor. Bunun için üzgünüm."

Rahatlar bir şekilde sıraya geçtiğimde bir şey söylemesini beklemiyordum. Önümdeki kızlardan bir tanesi arkasına dönüp gözlerini bana diktiğinde, kaşlarımı kaldırıp bakışlarımı ona doğru çevirmiştim.

"Yalan söylüyorsun."

"Ne diyorsun?"

İki elini kollarının arasına sıkıştırdığında tiksindirici bir yüz ifadesiyle bana doğru eğildi.

"Sırf bir kaç kızla görüşmek için lokantaya bile gelmedin. İşin gücün kız işlerinde üstelik senin yüzünden burada tam bir buçuk saattir ayakta bekliyoruz."

Tek bir nefeste ve sessiz bir şekilde söylemiş olduğu cümleleri büyük bir sakinlikle dinlerken gülümsememi durdurmadım.

"Peki..."

Etrafıma bakışlarımı gezdirdiğimde kaşlarımı şaşırmış gibi yukarı doğru kaldırmış ve kıza doğru bir anda eğilmiştim.

"Neden içinizden bir taneniz bile bana karşı gelmiyor öyleyse. Ve neden az önce sessiz bir şekilde konuştun? Veya konuştuğum kızlardan bir tanesi bile olamadığın için üzgün müsün?"

Kız gözlerini yavaşça açıp kapattığında kaşlarını çatıp tekrardan önüne dönmüştü. Sarı rengindeki üstlüğünü düzelttiğinde ben de tiksindirici bir yüz ifadesi takınmış ve tekrardan önüme dönmüştüm.

Sarıdan nefret ediyordum.

------

"Buradaki tarihi eserleri anlatma zamanımızda bittiğine göre sizi serbest bırakabilirim. Birbirinizden fazla uzaklaşmadan gezebilirsiniz. Yarım saat içerisinde tekrardan otobüste buluşalım."

Tur rehberinin sıkıcı ve neredeyse haftanın her günü duyduğum metnine göz devirdiğimde etrafıma baktım. Herkes sanki dünyanın en güzel manzarası varmış gibi tepemizdeki günbatımına bakarken gözlerimi devirdim. Bir elimi cebime attığımda yavaşça etrafı geziyordum.

she's not me | jakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin