7: "bana asılmazsan olur."

292 23 28
                                    

Gömleğinin düğmelerini ilikliyordu. Bir yandan da yerdeki kıyafetlerini toparlayarak ceketini arıyordu.

"Anne ceketimi gördün mü!"

"..."

"Onu arıyorum bir saattir ben ya!" Ardından kameraya dönüp benimle konuşmaya başladı.

"Kapatmam gerek, acelem var!"

Ben daha cevap veremeden yüzüme kapattı. Siyah, kapanmış, ekrana bakakaldım. Sinirle, telefonu tutan elimi, telefonla birlikte yatağa vurdum. Bende hep aynısını yapıyorum ona neden sinirlendim ki şimdi? Ayrıca nereye gidiyordu bu? Kiminle buluşacak? Niye böyle davrandı? Ben niye sorguluyorum? Banane ki.

Zaman asla geçmiyordu. Noah yüzüme kapatalı yarım saat oluyordu. Nereye gittiğini merak etmiştim doğrusu. Normalde her şeyi anlatırdı bana. Bende mesaj atmaya karar verdim.

Veronica: Merhaba?

Hayır bu olmaz. Sil.

Veronica: Nasılsın?

Bu mesaj çok saçma olur diye düşündüm ve sildim. Onun yerine daha açık bir mesaj yazdım.

Veronica: Aslında deminden beri ne yazsam diye düşünüyorum fakat bulamadım, direkt sormaya karar verdim.

Veronica: Yüzüme kapatacak kadar acelesi olan şey nedir? Yanlış anlama, darılma falan yok ortada, sadece merak.

Mesajıma artık baksın diye şekilden şekile girdim. 45 dakikanın sonunda baktı.

Noah: Millie ile bir davete katıldık. Burası gerçekten çok sıkıcı fakat geri dönmeliyim.

Veronica: Tamam, işin bitince geri dön.

Sildim. Gereksiz bir mesajdı.

Görüldü de bırakıp komodinin üstünden kulaklığımı aldım. Dolabımdan bordo kalın sweatimi alıp üzerime geçirdim. Odamdan çıkıp seke seke merdivenlerden indim. Siyah converselerimi giyip kulaklığımı taktım ve rastgele bir şarkıya bastım. Anahtarı cebime atıp sokakta yürümeye başladım.

Sanki yeni görmüş gibi her tarafı inceliyordum. Akşam olduğu için pek araba geçmiyordu. İki ev yana yeni biri taşınmış sanırım onu bile yeni öğreniyorum. Bizim evin yan tarafına da çöp konteyneri koyulmuş onu da söylemeden geçmeyelim lütfen.

Alt sokaktaki parka ulaşmaya başlamıştım. Parktan sohbet sesleri bile geliyordu. Yaz akşamlarının bu yönünü çok seviyorum. Parka pek bakınmadan içine girdim. Oturma yerleri ful doluydu. Ben de salıncağa oturdum. Kafamı tutunma zincirlerine yaslayıp bir yandan şarkı dinlerken bir yandan zihnimi boşaltmayı deniyordum. Tabii yanıma oturan gereksiz insanla bölündü.

Adam.

"Selam."

"Bak gerçekten şu an seninle hiç uğraşamam. Yalnız bırakır mısın?"

"Maalesef. Neden dalgınsın? Bir sorun mu var?"

"Bir değil, birden fazla sorun var. Mesela sen."

"İnsan gibi soru sorduk burada. Terslemesen ölürsün çünkü."

"Evet ölürüm. Tanımadığım insanlara kendimi açmıyorum, derdimi dinleyebileceğini düşünmen saçma."

Aslında kimseye açmıyorum. Böylesi daha iyi.

"Tanımadığım insan derken? Arkadaşız biz, sus."

Yüzüme sinirden, gülümseme oturdu.

"Onun sataşmadığı ya da takılmadığı kısıtlı insanlardansın. Seni ben keşfetmek istiyorum."

i want to feel your heartbeat, noah schnapp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin