IX.|Heart-Shaped Box

318 12 15
                                    

> Hürkan'dan

Yine bir alarm sesiyle uyandım, o hiç değişmeyen alarm sesi. Sabahın 7'si olmasına karşın hava fazlaca aydınlıktı ama hiçbir ses yoktu, ne kuş cıvıltısı ne de arabalardan çıkan egzoz sesi, hiçbir şey. Hayatın monotonluğuna hâla alışamadım, nasıl alışabilirdim ki? Bu kadar sıkıcı günleri eğlenceli kılacak hiçbir şeyim yoktu, arkadaşlarım dışında. Mesela Emre ve Kaan, ikiside ortaokuldan beri arkadaşım, çok iyi anlaşırız genellikle fakat bazen içimizden birinin fikir ayrılığı tüm eğlencemizi bozabiliyor.

Evimdeki her şeyi ezberledim artık, masamın üzerine duran ve ne zaman aldığımı unuttuğum o garip kitap, kapımın arkasında asılan ceketlerim ve kemerlerim... O kadar fazla görüyorum ki onları bazen farklı yerlerde olduklarında içimden bir ses kötü bir gün olacağını söylüyor. Bu kadar boş yaptığım yeter, artık hazırlanmam gerek.

Kendime yemek yapmak için yatağımdan kalktım ve mutfağa doğru yürüdüm ve blah blah işte yemeğimi yedim ve ellerimi yıkadım. Gerekenden fazla zaman harcadım diye düşünüyodum ki telefonumun zil sesini duydum. şimdi sıçtık. Arayan Kaan'dı, kesinlikle geç kalmıştım. Aramayı kabul ettim ve daha alo diyemeden Kaan'ın sesini duydum :

-LAN NEREDESİN SENİ BEKLİYORUZ AMK

Cevap vermek için bir şeyler düşünürken hemen üstüme bir t-shirt giyindim ve konuştum

-Şimdi çıkıyorum lan ne bu şiddet

Bir yandan üstüme bir hırka aldım ve kolyemi taktım.

-Hızlı ol amk birazdan hocalar gelmiş olur

Dedi ve suratıma kapadı. vay puşt diye geçirdim içimden. Aynada 2 saniye kendime baktıktan sonra çantamı ve anahtar anahtarımı alıp çıktım. Koşar adımlarla yürüyordum bu yüzden etrafta neler olup bittiğini tam olarak algılayamamıştım.

7-8 dakika sonra oradaydım, cidden 15 dakikalık yolu bu kadar hızlı gelebilmiş miydim? diye düşünürken ayakta uyuklayan Emre ve onu taşıyan Kaan'ı gördüm. Yanlarına geldim ve Emre'yi dürttüm, uyanmasını bekleyemeden içeri girdik ve sınıflarımızı bulduk. Herkes daha yeni yeni alışıyordu buraya, bende dahil. Bölümüm o kadar da zor değildi; bir psikoloji ve ya bir tıp değildi, yeteneği olan her kişi yapabilirdi.

İlk 2 saat geçti gitti, yine dinlediğim ve ya gördüğüm bir şeyi anlayamadan. Ara verildiğinde hava almak istedim. zihnimin açılması ve uyanmam için, herkes böyle düşünmüş olacak ki bahçe tıklım tıklımdı. Oturacak yer dahi olmadığını fark ettim, bu 15 dakikayı dikilerek geçiremezdim. Aklıma gelen en mantıklı fikri, yani etrafı keşfetmeyi seçtim. Yeni sınıflar, odalar ve koridorlar gördüm, geniş bir yemekhane ve spor salonu. Sayılamayacak kadar çok kulübün olduğu başka bir koridor, bunlardan birine er ya da geç katılacaktım zaten.

Yürürken cam bir kapıya denk geldim, yeşillikli bir yere açılıyordu ama ön bahçeyle aynı yerde olmadığı kesindi. Kapının kolunu aşağı indirdim ve bir adım attım, etrafta uçuşan sigara dumanı ilk önce nefes borumu sonra da ciğerlerimi yaktı dumanın kaynağı olan kişi ise bana doğru bakıyordu. Kıvırcık saçlı, açık tenliydi, üstünde deri bir ceket ve yüzünde de onu tanınmaz hale getiren bir güneş gözlüğü vardı. Tanrı neler yaratıyor be diye düşündüm.

Beni içeri doğru çekti ve ardımdan kapıyı kapattı. Kolumu kurtarmaya çalışsam da nafile, benden çok daha güçlüydü. Sigara dumanını benim yüzüme gelmeyecek şekilde başka bir tarafa üfledi ve bana doğru döndü, kendimi bir rüyada gibi hissediyordum. Önümde duran hiç tanımadığım kişi konuştu

"Neden buradasın? Yoksa kayıp mı oldun?"

O konuşana dek olduğumuz pozisyonu fark edememiştim, oh fuck- bir kolu ile duvara dayanıyor ve böylece beni duvar ve kendisi arasına alıyordu. Duruşumu düzelttim ve konuştum,

Senin Gibi | porgola oneshotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin