Bu bölümde sanki Asya'dan daha kurtulamamışız gibi düşünün.
---
Asuman, babasının bir daha asla iyileşmeyeceğini öğrenmişti. Dünyası başına yıkılmıştı. Hayattaki tek varlığı, babası, onun yüzünden hayat boyu yatağa bağlı kalacaktı. Küçükken Asuman'ın boyu bir yerlere yetişmediğinde babası onu hemen kucağına alırdı. Kolu, bacağı olurdu bir nevi. O ise, küçükken kolu bacağı olan babasının kolunu bacağını hareket ettirememesine sebep olmuştu. Kendinden nefret ediyordu. Ağlamaktan gözyaşları kurumuştu. Onu sevdasına sahip çıkmamakla suçlayanları hatırladı. Babasını felç bırakacak kadar sahip çıkmıştı sevdasına. Peki karşılığında ne almıştı? Koca bir pişmanlık.
Telefonunu çıkarıp Cemile'yi aradı.
"Alo Asuman?"
"Alo Cemile, ben çok kötüyüm."
"Ne oldu Allah korusun Münir başkan iyi mi?"
"İyi değil. Ben de değilim. Ramazana çok ihtiyacım var. Ama malum durumlardan dolayı onu da arayamıyorum. Çaresiz, seni arayayım dedim."
"Biz ona Münir başkanın onay verdiğini söyledik ya, o koşa koşa sana gelmedi mi zaten?"
"Ne? Söylediniz mi?"
"Şey, evet... Daha fazla ayrı kalıp acı çekmenize göz yumamadık Asuman. Söyleyiverdik."
"Yani şimdi Ramazan önümüzde engel kalmadığını biliyor, öyle mi?"
"Evet... Gelmedi mi yanına?"
Asuman'ın gözlerinden yaşlar akarken kalbinin sıkıştığını hissetti.
"Gelmedi Cemile."
Cemileden bir süre ses gelmedi.
"Ben... Yani... Şey..."
"Yorma kendini Cemile. O da haklı. Çocuk oyuncağı değil ya bu. Asya'yı üzmek istememiştir." Sesi titriyordu.
"Dilin böyle söylüyor da, kalbin ne diyor Asuman?"
Asuman biraz daha konuşursa ağladığının anlaşılacağından korktu.
"B-benim kapatmam lazım Cemile."
Aceleyle telefonu kapattı. Sonra da eliyle ağzını kapatarak ağlamaya başladı. Sanki yaşadığı acılar ciğerini delip geçiyordu. Bir yandan babası, bir yandan Ramazan. Dayanamıyordu artık. Sanki yüksekten düşmüş, binbir parçaya bölünmüş gibi hissediyordu.
Ramazan Asya'ya verdiği sözden dönerse, Asya üzülürdü, Asya masumdu, evet. Zaten sırf bu yüzden babasının onay verdiğini Ramazan'dan saklamıştı. Kendinden önce başkalarını düşünmüştü. Peki kendisi? Asuman'ın ne suçu vardı? Sevdiği adamla, Ramazanla, bunca zaman bunca zorluğu göğüslemiş, kavuşmayı beklemiş, Münir'in ağzından çıkacak tek bir söz için çırpınıp durmuşlardı. Şimdi o söz o ağızdan çıkmıştı. Ama Ramazan onu değil Asya'yı seçmişti. Önlerinde hiçbir engel kalmadığını bile bile, ona koşmamıştı. Asuman bunları düşündükçe daha da şiddetli ağlıyordu.
Ramazan bunca zaman peşinde koşmuş, etrafında pervane olmuş, napıp edip Asuman'ı her şeyden çok sevdiğine ve asla bırakmayacağına inandırmıştı. Onu o küçük, siyah beyaz dünyasından çıkarıp farklı renklere inandırmıştı. Kendini her şeyden çok sevdirmişti. Asuman'ın Ramazan'a karşı tercih edebileceği tek kişi babasıydı. Ama şimdi Ramazan 2 gündür tanıdığı bir kızı Asuman'a tercih etmişti.