O gün Münir Asumanlara oturmaya gelmişti. Asumanın karnı iyice büyümüş, doğuma yalnızca bir iki ay kalmıştı. Asuman elini karnına götürdü.
"Kızım iyi misin?" diye sordu Münir.
"Doğum yaklaştıkça tekmeleri iyice sıklaşmaya başladı. Bir an önce gelse keşke." dedi gülerek.
"Ben senden daha heyecanlıyım Asuman." dedi Ramazan.
"Bir de bana sorun çocuklar." dedi Münir. "Şimdiden torunumun gideceği okulları bile düşünmeye başladım. İlçede çok güzel bir özel okul açıldı beş altı seneye oraya gittiğini görürüz inşallah."
"Özel okul mu?" dedi Ramazan. "Ne gerek var baba köyümüzün güzel okulu var ya işte. Hepimiz orda okuduk."
"Finansal olarak düşünüyorsan dert etme Ramazan ben her zaman destek olurum size."
"Yok baba hiç öyle bir derdim yok yanlış anladın, oğlumu tek başıma aslanlar gibi okuturum zaten ben. Öyle desteğe falan gerek yok yani."
"Ramazan yapma Allah aşkına, torunumun hayat kalitesini, eğitimini, sağlığını düşüneceğim tabii ki. Yani sonuçta o da kalkıp sizin gibi ağıtçı olmayacak değil mi?" dedi hafifçe gülerek.
Asuman bu sözden gerginlik çıkacağını hissetmişti.
"Ne varmış bizim ağıtçılığımızda?"
"Ramazan, baba..."
"Dur dur Asuman ne olmuş merak ettim. Ben oğluma hayat kalitesi sağlayamam mı yani?"
"Yahu ben ne dedim şimdi? Sen kendin demiyor muydun ben baba mesleğini sevmiyorum yapmak istemiyorum diye? Yani çocuğun elinde o kadar imkan varken niye mahrum kalsın değil mi? Biz her zaman çocuklarımızın bizim daha iyi versiyonlarımız olmasını istemez miyiz? Yani sen zamanında okumayı bıraktın diye o da mı bıraksın? Dedesi belediye başkanıyken bir gün benzincide bir gün kartvizitçide çalışması mantıklı olur mu?"
"Baba ne diyorsun?" dedi Asuman.
Ramazan ayağa kalktı. "Biz okumamış olabiliriz ama o icatları okumamış halimizle yaptık. Taner o beğenmediğiniz köy okulunda okuyarak başardı bu kadar şeyi. Ben oğluma en iyi şekilde bakarım kimseye de muhtaç etmem de ne varmış benim benzincide kartvizitçide çalışamda? Onurumla ekmeğimi kazanmak suç mu? Yine aynı yere mi geldik başkanım? Yine kibrinizi mi hatırladınız?"
Bunun üzerine Münir de hiddetle ayağa kalktı.
"Bana bak Ramazan, kızımın yanında tatsızlık çıkarma. Laflarına dikkat et. Torunumu tabii ki düşüneceğim. Şu tavırlarına bakıyorum da sen hala çocuksun. Senin eline bırakırsak zaten..."
"Ben onun babasıyım babası! Siz dedesiyseniz ben babasıyım. Belediye başkanısınız diye oğlumun üstünde daha çok söz sahibi olmuyorsunuz."
"Ramazan sakin ol lütfen. Baba sen de..."
"Bana bak Ramazan. Sen babasıysan Asuman da annesi. O çocuk belediye başkanının torunu. Sen onu bu imkanlardan mahrum edemezsin. Babası sensin diye yamalı hırkalarla, eski kunduralarla dolaşıp ağıtçı olacak hali yok. Ben torunuma en iyi bakıcıları tutup, en iyi okullara gönderip en iyi kıyafetleri alacağım."
Asuman bir babasına, bir kocasına bakıyordu. Korku içindeydi. İkisinin de gözü dönmüş gibiydi.
"Ya Allah aşkına kavga etmeyin!"
Ama onu hiç duymuyor gibilerdi.
"Oğlumun nerede okuyup ne giyeceğine ben karar veririm. Bugüne kadar Asumana karıştınız, evliliğimize karıştınız ama oğlumuza karışamayacaksınız. Bakıcı tutmak da neymiş ayrıca?! Çocuk yabancının elinde mi büyüsün? Bizim bozkırda böyle adetlerimiz yok başkanım siz gidin bunu elit arkadaşlarınıza falan anlatın."