emeğimin karşılığını alamıyorum, oy verirseniz ve tatlı yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim.
Aynadaki yansımama birkaç dakika boyunca odaklanmış, kızarmış yanaklarıma az önce yaptığım gibi yeniden vurarak derin bir nefes vermiştim. O toplantı odasından nasıl çıktığımı bile hatırlamıyordum, kendimi bu lavaboda bulmuştum.
Ellerimi yavaşça musluğun altına koymuş, resmen yanan ellerimi bir nebze olsun soğutmaya çalışmıştım. "Tanrı'm yardım et." Diye fısıldamış, o an aklımdan asla çıkmamıştı. Ne yapacaktım veyahut artık nasıl yüzüne bakacaktım? Titreyen bedenimi zaptetmek adına derin nefesler almış, dudaklarımı ıslatmıştım.
"Ondan etkilendiğimi anlayıp beni test etmek için mi yaptı acaba?" Dudaklarımı büzerken kendi kendime mırıldanmış, ardından omuzlarımı hafifçe düşürmüştüm. "Bu adamdan her şeyi beklerim, tetikte olmam gerekiyor. Yakınlaş ona Taehyung ama arkadaşça, dostça.." Sona doğru fısıldamış, artık daha iyi olduğumu hissederek lavabodan çıkmıştım.
Kapıyı araladığım gibi önümde beliren Jeongguk ile irkilerek geriye sendelemiş, ayağım yerdeki çıkıntıya takıldığından oturur şekilde yere düşmüştüm. Belimi ovalarken inlemiş, Jeongguk'un sırıtarak bana baktığını fark ettiğimde kaşlarımı çatmıştım. "Düşeceğim sırada neden tutmadın sanki?" Demiş, deli gibi acıyan kalçam yüzünden tekrardan tıslamıştım. "Dizi çekmiyoruz Kim Taehyung, ayrıca uzun zamandır lavabodan çıkmadığın için bayılmış olabileceğini düşündüm."
Elini bana doğru uzattığında derin bir nefes vermiş, tuttuğum gibi beni ayağa kaldırdığında ne kadar güçlü oluğunu bir kez daha anlamıştım. "Bayılmak? O nereden geldi aklına?" Dediğimde saatine bakmış, ardından yeniden bana dönmüştü. "Yemek yemediğini biliyorum, masamın üzerinde senin için aldığım şeyler var. Gidip onları ye, daha sonra beni bekle." Diyerek arkasını döndüğünde hızlanan kalbim yüzünden derin bir nefes vermiştim. "Çıkmama bir saat kaldı, işin uzunsa bekleyemem."
Dediğim şey ile olduğu yerde birkaç saniye beklemiş, ardından yüzündeki kısa ancak fark edilebilir bir sırıtışla bana bakmıştı. "Akşam için burada olmak zorundasın, bana bir sözün var Kim." Demiş, hızlı adımlar ile gitmişti. Gözlerim anında büyüdüğünde ellerimi ceplerime koymuş, olduğum yerde ufalarak dudaklarımı kemirmeye başlamıştım. Sikeyim, hâlâ o anı düşünüyordu ve 'akşam dosyalara birlikte bakarız' sözümü unutmamıştı.
Titreyen bedenimi âdeta sürükleyerek Jeongguk'un odasına sokmuş, guruldayan karnım ile dudaklarımı büzmüştüm hafifçe. Gerçekten acıkmıştım ve onun bunu anlaması istemsizce gülümsememi sağlıyordu. Sonunda odaya girdiğimde masanın üstünde duran yiyecekleri süzmüş, sırıtarak sevdiklerimden yemeye başlamıştım.
Ne kadar geçtiğini bilmiyordum, her zaman insanlar yavaş yememden şikâyet ederlerdi. Bu sebeple anladığım kadarıyla uzun bir süredir burada oturuyordum. Kendi kendime düşündüğüm sırada tıklatılan kapı ile başımı kaldırmış, içeri tanımadığım bir kadın girdiğinde hızla yediğimi yutarak ayağa kalkmıştım.
"Sen kimsin ve Jeongguk'un odasında nasıl yemek yiyorsun?" Ani sorusu ile afallamış, gözlerimi onun gözleri dışında her yerde gezdirmeye başlamıştım. Kesinlikle bu kız o kızdı, Jeon Jeongguk'un sevgilisi. "Şey.. ben." Derin bir nefes almış, onun önünde nedensizce küçük düştüğümü hissetmiştim.
Tam konuşacağım sırada kapı aralanmış, içeri Jeongguk girmişti. Rahat bir nefes alarak geriye doğru bir adım atmış, karşımdaki çifte bakmıştım birkaç saniye. Neden bu kadar zoruma gitmişti bu görüntü? Karnımın tam içinde hissettiğim kırık bir his yüzünden yüzümü buruşturmuş, başka bir yöne bakmıştım. "Mina, burada ne yapıyorsun?" Jeongguk derin sesi ile sonunda konuştuğunda yutkunmuş, ona bakmamaya devam etmiştim. Kesinlikle kendim ile büyük bir mücadele veriyordum.
Mina olduğunu öğrendiğim kız anında gülümsemiş, Jeongguk'un elini tutarak sesini incelterek cevaplamıştı. "Seni özledim, eve gelmiyorsun kaç gündür." Sona doğru sesi kısılmış, omuz silkmişti. Jeongguk ise gülümsemiş, yavaşça kızın saçlarını karıştırarak masasına yürümüştü. "Şu sıralar çok yoğunum biliyorsun, sizinle ilgilenemediğim için üzgünüm."
Sizinle? Başka kim vardı? Tanrı aşkına eğer bir de çocuğu varsa gerçekten kendimi burada boğardım. Dehşet dolu bakışlarım yüzüme yansımış olacak ki Jeongguk tek kaşını kaldırmış, beni süzmüştü. "İyi misin sen? Yemeklerin hepsini yedin mi?" Diye sorduğunda başımı sallamakla yetinmiş, tekrar gözlerimi kaçırmıştım.
Mina birkaç saniye ikimizi süzdüğünde bir şeyler anlayacak korkusu ile iyice Jeon'dan uzaklaşmış, dışarıdaki manzarayı izliyormuş görüntüsü vermeye çalışmıştım. "Jeongguk, bu çocuk kim?" Diye ortaya bir soru attığında Jeongguk birkaç saniye beni incelemiş, ardından sırıtarak önüne dönmüştü. "Benim öğrencim, adı Kim Taehyung."
Mina anladığını belirten sesler çıkartmış, ardından odada birkaç saniye garip bir sessizlik oluşmuştu. Sonunda Mina Jeongguk'a yaklaşmış, yanağına bir öpücük bırakıp geri çekilmişti. "Eve gelmeyi unutma, senin için cidden endişeleniyoruz." Demiş, bana birkaç saniye garip bir biçimde baktıktan sonra odadan çıkmıştı.
Onun çıkışı ile rahat bir nefes vermiş, hâlâ bedenimi süzen Jeongguk'u görmem ile elim yine refleks ile vücudumu bulmuştu. "Evet, sanırım şirket tamamen boşaldı sayılır." Sonunda konuşmayı akıl edebilmiş, masanın üstündeki yemek kağıtlarını altındaki çöpe atmıştı. "Sözünü tutman için mükemmel zamanlama."
Dediği şey ile anında kaşlarımı çatmış, ondan yeniden bir adım uzaklaşarak mırıldanmıştım. "Bu garip Jeongguk, yaptığımız şey.." Kısık sesimle konuşmuş, ardından yutkunmuştum. "Üzgünüm ama ben-"
"Garip gelen şeylere karşı bir takıntım olduğunu biliyor musun Kim?" Aniden çıkan derin sesi ile tekrar eridiğimi hissetmiş, yine de belli etmemek için çok çaba sarf etmiştim. "Ve ben o gün, garip görünen bir çocuğa feci takıldım."
Dedikleri ile kalbim deli gibi hızlanırken, bileğimden tutup çekmesi ile yeniden dizlerine düşmüştüm. Sanki olmam gereken yer, güvenli yerim burası gibiydi ve bunu hissetmek istemsizce sinirlenmemi sağlamıştı.
Bedenimin gerildiğini hissettiğimde sanki Jeon'da bunu anlamış gibi ince elleri ile belimi okşadığında gözlerimi kapatmış, sırtımı bir yay gibi germiştim. "Hoşuna gidiyor değil mi?" Kalın sesi kulaklarımda yankılandığında anın büyüsüne kapılıp başımı sallamış, güldüğünü işitmiştim. Çok güzel gülüyordu.
"Benim de gidiyor, ilk defa." Ne dediğini pek anlamasam da umursamamış, hâlâ aklım belimdeki dokunuşlarında gezinmeye devam etmişti. Eli yavaşça belimden aşağı inip bacaklarıma geldiğinde dudaklarımı ısırmış, başımı öne eğerek derin bir nefes vermiştim. "Çok hassassın." Anın verdiği ortam ile kulağıma doğru fısıldadığında kasıklarım karıncalanmış, başımı iki yana sallamıştım inkâr etmek adına.
"Değilim, sadece.." Parmakları bacak içlerime girdiğinde kesik bir nefes vermiş, gözlerimi büyütmüştüm. Sikeyim, çok tehlikeli sularda yüzüyordu. "Hmh, ne diyordun?" Fısıltılı sesi odayı doldurduğunda gözlerimi kapatmış, sırtımı onun göğsüne yaslayarak derin nefesler vermiştim.
Bu birkaç dakika bile beni deli gibi kasıp yormuştu, bunu anlamış olmalı ki ellerini yavaşça geri çekmiş ardından kabaran saçlarımı yavaşça ittirip geri çekilmişti tamamen. Şimdi sadece dizlerinde oturuyordum. Neden eksik, afallamış hissetmiştim bilmiyordum.
"Neden bir teklif sunmuyorum sana?" Gözlerimin içine bakıp mırıldandığında anlamsız bakışlar ile ona dönmüş, konuşmaya devam etmesini beklemiştim. "Babana neler yaptığını söylemem ancak.." sırıtarak yüzümü incelemiş, ardından bedenime bakmaya başlamıştı. "Ne istersem yapmak zorundasın ve tatilin bitene kadar da yanımda duracaksın."
Dedikleri ile gözlerimi istemsizce büyütmüş, başımı iki yana sallayarak sinirle mırıldanmıştım. "Bunu yapmayacağım, tüm tatilimi şirket koridorlarında geçirecek değilim." Dediğimde kalbimi hızlandıran ve beni tüm tatilimde nelerin bekleyeceğini anladığım o cümleyi kurmuştu.
"O hâlde sen de tüm tatilini, Jeon Jeongguk'un kolları arasında geçirirsin Kim Taehyung."
Bölüm Sonu.
oy versene sekerlik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dance with me - taekook.
FanfictionTaehyung girdiği iddia sonucu tanımadığı biri ile dans etmek zorunda kalır, bu kişinin babasının ortaklarından Jeon Jeongguk olduğundan bihaberdir.