Yanımıza oturmalarına müsade ettiğimiz anda kıvırcık saçlı çocuğumuz ve 6-7 tane arkadaşı kurulduğumuz banklara yerleşti.Dört tane banka dokuz kişi oturduğumuz için baya iç içe duruyorduk.
Gitarım kıvırcıktaydı,ve gerçekten mükemmel çalıyordu.
Önce Nirvana'dan "Smells Like Teen Spirit" sonrada Metallica'dan "Nothing Else Matters"gibi efsanevi şarkıları büyük bir ustalıkla hatasız çaldı.Kızlar,diğer çocuklar ve ben pür dikkat onu izliyorduk.Sonra şarkılara hep beraber eşlik etmeye karar verdik.Bunun üzerine Duman'dan "Herşeyi Yak"şarkısına tüm kadro eşlik ettik.Bu şarkıda bitince gitarı bana uzatıp "Birazda sen çal bakalım"dedi.O anda baya bi heyecanlandım.
Önce onun ustalığından ve müthiş performansından sonra hata yaparak çalarsam rezil olurum diye korkmuştum ama herkes yüzüme merakla bakınca bişey diyemedim ve Şebnem Ferah'ın "Sigara"şarkısını çaldım.Neyse ki ellerim titremeden hatasız çalmıştım.
Tüm kadronun sözlerde kendini kaybedip şarkıya eşlik etmesi içimi rahatlattı.
Şarkı bittikten sonra kıvırcığımızın her zaman yanında dolanan sakallı çocuk bize sigara içip içmediğimizi sordu.Hiçbirimizin içmediğini söyleyince rahatsız olmayalım diye hepsi birden kalkıp ilerde sigara içmek için müsade istedi.Nihayet kızlarla kısa bi süreliğinede olsa şuan ki vaziyetimizin kısa bir dedikodusunu yapmak için zaman bulmuştuk.Çocuklarla aramızda on adımlık mesafe vardı bu yüzden mümkün olduğunca kısık sesle ve çaktırmadan konuşmaya çalıştık.
Ceren şoktaydı.İrem ve Miray ise çocuğa ilgi duymadıkları halde onlarda böyle bir geceyi yaşamayı beklemedikleri için epey şaşkınlardı.Haftalardır beklediğimiz gün sonunda bu gece gerçekleşmişti.Artık tanışmak için önümüzde şuandan itibaren hiçbir engel kalmamıştı.Sevinçten deliye dönecektik.Sigaraları bittikten sonra tekrar yanlarımıza geldiler.Bu sefer gitar çalma olayı olmamıştı.Rastgele muhabbet açılmıştı ve biz çılgınca sohbet ediyorduk.Kızlar arasında en çok konuşan bendim,onlardan da sakallı çocuktu.
Okullardan,99 depreminden,İstanbul'dan,sitelerimizden,kaç senedir Yalova'da tatilci olduğumuzdan,Türkiye'de ki sınav sisteminden ve bunun gibi daha bir sürü farklı konudan sanki uzun zamandır arkadaşmışız gibi samimiyetle muhabbet ediyorduk.Komik olan bişey vardı;o da isim muhabbetinin açılmamasıydı.Hepimiz okullarımızı dahil söylemiştik ama kimsenin birbirine ismini sorması aklına gelmiyordu.
O anda sakallı çocuk "Bu arada sizin yaşlar kaçtı?" diye sordu.
İşte günün radikal sorusu bu olmuştı.Hepsinin çok büyük olduğu tiplerinden belliydi ve bakalım bizim yaşlarımızı öğrendikten sonra ne tepki vereceklerdi.
Bir anda kızları tek tek parmakla göstererek "98-97-97" dedim.Doğum tarihlerini söylemiştim.Bana gelince de usulca "13" dedim ama duyup duymadıklarına karşı en ufak bir fikrim yoktu.Tabi duymamış olmaları daha makbule geçerdi çünkü hem yalan söylemiş olmuyordum hem de yaşımı sessizde olsa söyleyip vicdanımı rahat ettirmiştim.
Sonrada pası karşı tarafa atarak "Siz kaçlısınız peki?"dedim.
Sakallı çocuk grubun konuşmacısı gibiydi.Herkesin tek tek doğum tarihini söyledi.
Gecenin başında yanımıza gelip gitarı isteyen sarışın çocuk ve sakallı çocuğun kendisi 95li,parkta yanımıza gelip bize "orası rahat değilse bizim çardağa gelebilirsiniz"diyen Miray'ın terslediği çocuk 96lı,ilk defa o gece gördüğüm bi çocuk ve kıvırcık saçlı çocuğumuz ise 97liydi.
Kıvırcığın 97li olmasına şaşırmıştım.Benden 2 yaş büyüktü ama ben daha fazla yaş vardır sanmıştım.O yüzden böyle olması iyiydi.En azından benim için öyleydi.Bizim gruptaki kızlardan en küçükleri bendim ama komik olan o ki herkes en büyük gösterenlerininde benim olduğumu söylüyordu.İrem ve Miray 97li,Ceren 98li ben de 99luydum.Kimse 99lu olduğuma inanmazdı.Bide kızların arasındaki en küçüğü benim diyince daha da inanmıyolardı.
Yaşın yazlık arkadaşlığında fazla bir önemi olmuyordu ama bakalım bu durum bu çocuklar içinde geçerli olacak mıydı ?
Benim yaşımı duydular mı duymadılar mı bilmiyordum ama duysalar kendimi baya minnak hissedecektim.Keşke 2 sene önce doğsaymışım diye geçirdim içimden.
99lu olmam böyle konularda sürekli bana dezavantaj sağlamıştı ve bundan nefret ediyordum.Muhabbete son sürat devam ederken saatin on ikiyi çoktan geçmesi haliyle kızlarla hepimizin telefonlarını tek tek ailelerimiz taciz ediyordu.
Hiçbirimiz kalkmak istemediğimiz için telefonları sessize alıp,ısrarla hala çalıncada "Tamam anne geliyorum"diyip geçiştiriyorduk.Sonunda saat 00:30 olunca daha fazla şansımızı zorlamayıp "Neyse o zaman biz kalkalım,hepinize iyi geceleer"diyip kalktık.
Bıraksalar sabaha kadar orda sohbet edebilirdim.Muhabbetleri baya sarmıştı ve gerçekten esprili çocuklardı.Baya gülüp eğlenmiştik.Eve gelince tabiki ilk yaptığımız şey telefonlara yapışıp kızlarla gecenin dedikodusunu yapmak oldu.Gece boyunca saatlerce orda oturup sohbet ettiğimiz halde hala ne kıvırcık saçlı çocuğun ne de diğerlerinin adını öğrenemediğimizi fark ettik.
Kıvırcık saçlı çocuk hakkında öğrendiğimiz şeyler 97li olması,Bakırköy'de yaşaması ve mükemmel gitar çalması olmuştu.
Adını da öğrenseydik içimiz rahat edicektide bu kadarınıda şükür diyip usulca uykuya daldım.Yarının nasıl geçeğini düşündükçe içim içime sığmıyordu ve sabahı iple çekmeye başladım.Artık herşey harika olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yaz Masalı
Random10 senedir arkadaş olan 4 kız bir gün yazlıklarında olağanüstü yakışıklılıkta bir çocuğu keşfederler ama çocukla bir türlü tanışamazlar.Bütün olumsuzluklara rağmen bir gün dilekleri gerçek olur ve kızlar o gün itibariyle hayatları boyunca unutamayac...