O gün denizde 1 saatten fazla kaldık.
Zamanın nasıl geçtiğini hiçbirimiz fark etmemiştik.Parmaklarımız suda fazla durmaktan buruş buruş olmuştu ama kimsenin umrunda değildi.
İlk çıkan Mert oldu.Üşümüş garibim,bizi havlularımızın orda bekleyecekmiş.
Miray,Ceren,Yiğit,Sergen ve ben denizde birbirimize su atmaya devam ettik.
Kızlara karşı erkekler yapmıştık ve Yiğitle Sergen üçümüzün de anasını ağlatmıştı.
Kulaklarıma bile su kaçmıştı onu hatırlıyorum.Su savaşından sonra tekrar birbirimizi batırma uğraşına girdik.Sergen o kadar uzun ve iriydi ki Mirayla Ceren iki kişi birden saldırdığı halde Sergen'i yerinden bile oynatabilmeyi beceremediler.
Ben de Yiğit'i batırmaya çalışıyordum.Yiğit iri değildi,ama yine de gücüm ona yetmiyordu.O beni batırdı.Böyle böyle devam etti.O gün denizde çocuklar gibi eğlenmiştik.
Plajda şezlonglarına uzanmış gözlüklerinin üstlerinden bize alaylı bir şekilde bakan insanların hiçbiri umrumuzda olmamıştı ve yaptığımız oyunların hiçbirinden pişman değildik.****
Denizden sonunda çıkıp oturduğumuz yere geldiğimiz de Mert elinde sigara bankta oturmuş bizi bekliyordu.
Mayosu ve saçları tamamen kurumuştu.Mert'in sudan çıkmasından epey bir zaman daha suda kalmış olduğumuzu bu kuruyan mayo ve saçlardan anlamıştım.Mertsiz bile eğlenebildiğim bir an olması şaşırtıcıydı.Havlularımızı güneşe doğru serip masaya oturduk.Denizdeki oyunlardan sonra sıra masa oyunlarına gelmişti.Önce Miray,Sergen,Yiğit ben dörtlü olup okey oynadık.
Ceren ve Mert de o sırada tuttukları insanlara gaz veriyorlardı.
Ardından iskambile geçtik.Batak,papaz kaçtı,blöf,pişti falan böyle bildiğimiz ne varsa..
Son olarak sırayla ikili ikili tavla da attık tam oldu.***
Saat dörde geldiğinde öğle yemeği yemek için evlere dağıldık.Bizim Yalova'da öğle yemeği saati anlayışımız dörttür.O saatten sonra bile üşenmeden geri plaja ineriz.En güzel saatlerdir o saatler.Hem güneş bunaltıcı olmaz,hem insanlar azalır,hem de deniz daha temiz olur.Her anlamda idealdir.Biz de bu sebeple üşenmeden evlere girdik,üşenmeden de evden çıktık.Saat beş deyine herkes aynı yerde buluştu.
Bi kere daha deniz yapalım dedik.Mert bu sefer girmek istemedi.Üşüyomuş banklarda bekleyecekmiş.İyi dedik biz gittik iskeleye.
Sergen her zaman ki gibi yine önden atladı.Atlamasıyla bağırışları bir oldu.Anlaşıldığı üzere su o kadar soğuktu ki çocuk resmen titremişti.Atlayıp atlamamak karşısında kararsız kalmıştım.Su çok temizdi ve biz Yalova'da her zaman temiz deniz göremediğimiz için bu fırsatı elimizden geldiğince değerlendirmeye çalışır ve her halükarda kaçırmamak için denize girerdik ama bugün Sergen bile böylesine titrediyse kim bilir biz nasıl üşürüz düşüncesiyle iskelenin ucunda öylesine denize bakıyordum.
Ben o şekilde dalmışken bir anda kendimi suyun içinde buldum.Yiğit yine yapmıştı yapacağını.Baktı ki benim kendiliğimden girceğim yok,o da hiç düşünmeden suya atmış.
İyi yapmıştı aslında,yoksa ben cesaretimi toplayıp bu buz gibi suya yürek yemiş gibi atlayamazdım ama yine de denizden Yiğite belalar okudum.Bu su deli gibi soğuktu ve ben üşümekten bedenimi hissedemiyordum.
Yiğit beni attıktan saniyeler sonra kendi atladı.Cerenle Miray ise hala iskelede suya atlama cesaretine gitmeye çalışıyorlardı.
Beni habersiz denize ittiği için intikam almak adına suda Yiğit'in üstüne saldırdım.Omuzlarına olabildiğimce yüklenerek ağırlık veriyor,ayaklarımla da alttan çemlet atarak dengesini bozup suya batırmaya çalışıyordum ama o tabi ki benden daha güçlü olduğu için benim ona yaptıklarımın 2 katını yapıyordu.Hiç çaba sarfetmeden beni defalarca suya batırdı ve bunu yaparken baya eğleniyordu.Biz Yiğitle birbirmizle cebelleşirken Sergen'de nihayet Ceren ve Miray'ı denize atmıştı ve sonunda beşimizde suyu boylamış olduk.
Yine 1 saatten fazla zaman da denizin içinde birbirimizi batırarak vakit geçirdik.Ben Yiğitle,Ceren ve İrem'de Sergen'le uğraşıyordu.Dışardan bakan biri muhtemelen deli olduğumuzu düşünürdü ama biz çok eğleniyorduk.O sırada Mert iskelenin ucuna geldi.Havlusu ve eşyaları elindeydi ve bize bakarak "Ben eve gidiyorum duşa gircem akşam görüşürüz"diye bağırdı.Fazlasıyla açılmış ve iskeleden çok uzaklaşmış olduğumuz için ne dediğini anlamamıştık ama Mert'in gitmesiyle biz de sudan çıkmayı bahane belledik.Parmaklarımız yine buruş buruştu ve bu artık alışıldık bi duruma gelmişti.
Şezlonglara gelip giyindik.Islak bikinin üstüne kıyafet giyince üstümüz sırılsıklam olmuştu ve daha fazla üşütmemek için apar topar hazırlandık.
Saat yedi olmuştu.Ne güneş kalmıştı ne başka bişey.Bu saate kadar sahilde olan bi tek biz vardık ve bu gerçekten çılgıncaydı.Üşüyüp daha fazla titrememek için doğruca evin yolunu tuttuk.Yiğit'in sesi arkamdan duydum;Telefonunu açık tut Asya,akşam yazarım!
Bu laf üzerine gözden uzaklaştıktan sonra kızlar beni dürtüp sırıtmaya başladılar.Ceren "Yiğit'in bütün gün denizde sana nasıl baktığını gördüm"diyordu Miray'da "Üç güne kalmaz açılır sana"yapıyordu.
Benim aklım Mertteydi ve eğer gerçekten böyle bişey varsa işimiz işti.
Her zamanki gibi o zaman da akşamı bekledik
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yaz Masalı
Acak10 senedir arkadaş olan 4 kız bir gün yazlıklarında olağanüstü yakışıklılıkta bir çocuğu keşfederler ama çocukla bir türlü tanışamazlar.Bütün olumsuzluklara rağmen bir gün dilekleri gerçek olur ve kızlar o gün itibariyle hayatları boyunca unutamayac...