-onlife & deesmi: влюбился в неё
'
Birkaç saat önce soluk olan hava, utancından saklanan güneş, renklerini başıma gelenlerin gerçekliğiyle solduran kıyafetlerim... Neden her şey birden canlanmıştı ki?
Neden evime doğru geri yürürken -tek başıma değil- tepemdeki güneş ceketimi bile çıkarmama neden oluyor ve güneş sanki mümkünmüş gibi yanımda bana dik dik bakarak adımlayan çocuğu daha da aydınlatıyormuş gibi hissediyordum ki? "Bana bakmayı kes..." Resmen bakışlarıyla beni deliyormuş gibi hissediyordum. Ama, tuhaf bir şekilde bu beni rahatsız etmiyordu. Çünkü biliyordum ki bakışları sadece bir çocuğun ilk defa gördüğü ve hayranlıkla takılı kaldığı bakışlar kadar masum bakıyordu bana şu an. "Ah üzgünüm... Rahatsız mı oldunuz bayım? Özür dilerim..."
Bakışlarımı ona çevirerek dudaklarımda bir saçmalama gibi bir kelime yuvarladım. O da dudaklarının yukarı doğru kıvrılışını belli etmemeye çalışsa da fark ettim. Kesinlikle açık bir kitap gibiydi. "Bana bayım demekten vazgeç..." cümlemle bakışlarını bana çevirmiş, gözlerinde hayalkırıklığını görmüştüm. "Sanırım siz de hoşlanmadınız bu hitaptan..." Kendi kendine sonuca vardığı bir şeydi bu. Hoşlanmama değildi ama garip hissettiriyordu. Aramızda sadece dört belki de beş yaş vardı ve ikimiz de üniversitesi öğrencisiydik. Bakışlarını karşıdaki yola çevirdi. Ne güzel gözlerini kaçırıyordu. Kaçamak bakışları her yönden daha iyiydi, yalan söylemesindense... "Neden bayım kelimesini kullanıyorum biliyor musunuz?"
Bir de şu siz hitabı vardı. Cidden bu çocuk fazlaca okuduğum romanlardan çıkmış bir insana benziyordu. "Bilmiyorum." aslında merak bile etmiyordum. Niye onunla şu an kendi evimin yolunu yürüyor, bir de onunla sohbet etmeye -tabi buna sohbet etmek denilirse- çalışıyordum ki. Bakışlarını tekrar bana çevirdi. Gözlerindeki küçük parlak inciler öncekilerden daha parlak gözüküyordu. Resmen gözlerinde semayı taşıyor, galaksiyi andırıyordu. "Aslında birçok nedeni var. Mesela bayım kelimesi mal sahibi olan insan anlamına geliyor. Ve dış görünüşünüze göre konuşmak gerekirse siz baya iyi giyiniyorsunuz. Bu kesinlikle sizin mal sahibi olduğunuzu ve size de bayım diye hitap edilmesi gerektiğini gösterir." Bakışlarım istemsizce üzerime indi. Mal sahibi miydim ben? Yıllardır çalıştığım neredeyse tüm parayı davalara harcamama rağmen dışarıdaki insanlar beni zengin mi sanıyordu? Bu fazlaca komikti işte.
Bakışlarımı yola çevirdim. Bu sefer beni izleyen oydu. "Bayım kelimesi değil, bay kelimesi mal sahibi insan anlamına gelir. Ona iyelik eki getirmen anlamını değiştirebilir de, değiştirmeyebilir de. Bu tamamen kullanım şekline bağlıdır." Bakışlarımı ona çevirdiğimde gözlerindeki hayran dolu bakışları resmen iliklerime kadar hissedebiliyordum. Nasıl kalbinin ve zihninin bu kadar berrak aynası olabiliyordu gözleri. Gözlerine birkaç saniye bakarak her şeyi anlayabiliyordum. "Siz fazlasıyla bilgilisiniz. Bir imza alabilir miyim?" Kaşlarım çatılmıştı. Bu çocuk beni tanrısı olarak falan mı görüyordu?
"Çocuk, saçmalıyorsun. Ben ne ünlüyüm ne de başka bir şey. Sıradan bir insanım. Ne imzasından bahsediyorsun..." Omuz silkerek gülmeye başladı. Uzun zamandır içten gülen insanlara tanık olmuyordum. Saf, temiz duyguların getirdiği o heyecanla, güzellikle yukarıya kıvrılan dudak kenarları ve kenarlarının bitimindeki uzun çizgiler fazlasıyla güzel gözüküyordu. Masum duyguların ortaya çıkardığı her şeye hasret kalmıştım resmen. Parmakları usulca kulak memesine kaymış, onunla oynamaya başlayarak bana dönmüştü. "Ünlü olmasanız da bence hayran olunası bir kişiliğiniz var. Sizin ilk ve tek hayranınız olabilirim bayım. Ne dersiniz?" Söylediklerine nazaran kızaran yanaklarıyla dudaklarım zevkle yukarıya kıvrılmak için resmen karıncalandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya' Aburnee |taekook|
Fanfiction"Benim biricik küçüğüm. Seni dünden daha çok, yarından daha az seviyorum. Ama seni en çok bugün seviyorum..." "Bu söz kimin peki?" "Bu söz ise Kim Taehyung isimli bir aşığa ait küçüğüm. Ne ünlü bir yazar ne de ressam. Sadece, fazlaca aşık bir adam...