ፚᏗᎷᏗᏁ

139 12 16
                                    

Ceylan derisinden yapılma iskemlesinde iyice yayılan Türk Adam,üstünde onlarca çalışma kitaplarının özgürce,gelişi güzel yayıldığı ahşap masada ince parmaklarını gezdirdi,sol elinde tuttuğu neon çam yeşili rengindeki uçlu kalemi inci beyazı kağıtta dolaştırdı.

O sırada camdan gelen ışık kümesiyle kendisini açık açık belli eden tahta müzik kutusuna takıldı gözü.

O kutu geçen Ramazan'da Azerbaycan tarafından özene bezene alınmıştı,ondan dolayı,sadece kardeşini kırmamak için,Türkiye her gün oradan müzik dinlerdi.

Yapacağı çok işi vardı aslında,onlarca ödevi,hazırlayacağı iş sözleşmeleri,daha adını bile bilmediği Milletvekillerinin yarın olacak olan toplantıda yapacakları konuşmalarının planı...

Bazen sadece bunlar yüzünden çok bitkin olurdu,bazen sadece tek derdi biraz daha dondurma yiyebilmek olan çocukluğuna geri dönmek isterdi.Saf arkadaşlıkların,güler yüzlü insanların,üstünde onca topun süründüğü dar sokakları özlerdi arada sırada.

-Geçmiş-

Göğü selamlayan süslü minarelerle,han kapısı görevi gören kapılarla,işlemeli duvarlarla tanınırdı o zamanlar,Medreseler.

Medreseler,genellikle dini eğitimin ağırlıklı olduğu, pişmiş lahana ve ağır limon kolonyası gibi kokan binalardı.

Oğlan ise Saraya yakın olan,belki ülkedeki en kaliteli Medreselerden birinde okuyordu,her gün sema daha karanlıkken Çini ile bezenmiş yeşil kaftanını giyer,yaprakları sararmaya yüz tutmuş kitabını alıp,oranın yolunu tutardı.

Şanslıydı ki,oraya giden sadece kendisi değildi,1800'lü yıllara kadar ,üvey kardeşleri de burada okumuştu.

Üvey kardeşleri o zamanlar ülke sınırları içinde yaşayan,farklı dilleri,dinleri kültürleri olan azınlıklardan oluşan ülkelerdi,buna rağmen hepsi o zamanlarda iyi geçinirdi Türkiye ile.

Yine alışıgelmiş bir gündü o günde onun için.Yeşil,işlemeli kaftanının eriği andıran iri düğmelerini bağladı,genellikle ticaretkarların geçtiği,ince kıvrımlı yoldan kuş edası süzülerek geçti.

Okulu sevmezdi o.Hocalarının gömleğinden gelen taze nane kokusu ile anlattıkları şeyler boş gelirdi ona,buna rağmen matematiği iyi yapardı ama bir isteği yoktu.

Yerine geçtikten kısa bir zaman dilimi sonra Cebir öğretmekle yükümlü olan Hoca girdi sınıfa,kirli sakallarını tutup,uzun uzun baktı öğrencilere sonra ise cebinden çıkardığı tebeşirle tahtaya birkaç şey yazdı.

O bunları yaparken oğlanın ele avuca sığmayan minik aklı dışarıya takıldı.

Kısa bir zaman önce devlet yeni bir zafer kazanmıştı,bu zafer halk arasında büyük bir tepki göstermişti,yaşlıdan gencine,aliminden zalimine o gün herkes, karşıdaki meydanda zaferi kutluyabilmek için gelmişti oraya.

Bunu fırsat bilen kuyumcular,yemek ve şekerleme yapanlar,kolye satanlar,müzisyenler de oraya doluşmuştu elbette.

Gelenler ise genellikle çocuklar ve izin almış askerlerdi.Müzikler söyleniyor,sevinç çığlıkları gökte geziniyordu adeta.

Zavallı oğlan da orada olmak istiyordu,ne farkı vardı ki onun?Bu dersleri dinlemeyecekse,dışarı çıksa ne olurdu?

"Devlet-i Aliyye- i Türkiye?"

"Efendim Hocam?"

Öğretmendi bu.Soru soracaktı,belliydi.

"Şu soruyu tahtaya kalkıp,çöz."Dedi Adam,ülkeye tebeşiri uzatarak.

Ülke kalktı,yeşil tahtada yazan yazıya gözlerini açıp,baktı.

Kendini beğenmiş bir tavır takındı soruyu görünce,tahtaya bir kaç işlem yazdı,nazlı nazlı yüreyerek sırasına geri oturdu.

"Aferin Devlet-i Aliyye- i Türkiye."

"Evet,başka gelmek isteyen?"

Artık dayanamıyordu.Biraz daha burada kalırsa,sıkıntıdan balon gibi patlayacağından emindi.

Etrafını şöyle bir süzdü,talebelerinin çoğu uyukluyordu,bunu bir fırsat olarak kullanabilirdi,küçük boyundan yararlanarak sıranın altına geçti lakin sonra kırmızı ufak bir el tarafından yolu kesildi.

"Hey,nereye böyle Fesli?"Dedi Lübnan.Kız,yaşıtlarının aksine fazla zekiydi,uçsuz bucaksız bir denizi andıran mavi gözleri,üstüne giydiği pembemsi elbise,kıvrım kıvrım saçları,kırmızı kahkülü..

"Çekil önümden!"Diye karşılık verdi Türk fısıldayarak,kızın çekilmeyeceğini bile bile.

"Çekil önümden,ha?"

"Öretmenim Tü-"

Kızın ufak,yuvarlak ağzını ani bir hareketle kapattı Türkiye.

"Eğer geçmeme izin verirsen,sana çıkışta Maraş Dondurması ısmarlarım."

--

Gülümsedi ülke.Böyle anıların hala zihninde olması hoştu aslında.

Sonra gelen acil telefon aramasıyla kalktı düşünden,mavi ışık yayan kutuyu aldı,açtı.

--
Türkiye:Erkek
Lübnan:Kız

Kelime:577

Kelime:577

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


•ᴡᴏʀʟᴅ'ꜱ ꜱᴛᴏʀɪᴇꜱ•(ᴄʜ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin