4. Bölüm

23 3 0
                                    

Sessiz sakin geçen üç günün ardından yeniden güzel bir güne uyanmıştım. Üç gündür doruk ile uzun vakitler geçirdik. Şirkette daha uzun saatler çalıştım, yeni elbiseler tasarladım ve en önemlisi tarçına yemesi için mama, tuvaletini yapması için ise kum aldım.
Tarçına aldığım eşyaların yetersiz olduğunu düşünerek internetten alışveriş yapmıştım. Ve bugün hepsi gelecekti.

Sabah erkenden kalkıp güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra kilo almaya başladığımı farketmiştim bu yüzden spora ve diyete başladım. Çok çabuk kilo alıyorum ve bu huyumu hiç sevmiyorum kim sever ki?

Bugün yeni mankenler gelicekti ve bu mankenlerle alparslan ilgileniyordu. Mankenler hakkında bilgi almak için alparslanın yanına gidiyordum. Odası benim katımdan iki kat aşağıdaydı bu yüzden merdiveni kullandım.

Kapının önüne geldiğimde direkt açarak içeriye girdim ve gördüğüm görüntüyle olduğum yerde kaldım. Alparslan ve sinan ne alaka. Tamam anladım aynı yerde çalışıyorlar ama ikisini yan yana asla yakıştırmam. İkisi masanın karşısındaki tekli koltuklara karşılıklı oturmuş masadaki börekleri yiyorlardı dilay kendini tutmalısın biliyorum.
İkiside bana döndüğünde gülümseyerek "günaydın alparslan ve sinan" dedim ve alparslanın sandalyesine oturdum.

Alparslan tabaktaki börekleri gösterip "yermisin patron?" diye sordu. Yerdim yemesine de diyetteyim ben.

"Teşekkürler ama diyetteyim ben hamur işi yasak." Dedim, kafasını sallayıp önüne döndü ve yemeye devam etti. Öküz.
Sinan ellerini silip bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Hazırmısın görüşmeye?"

"Evet, birkaç liste ayarladım. listedeki herşeye uyulduğu zaman imzalar atılabilir."

"Anladım. Görüşme toplantı odasında yapılacakmış ben dışarıda yaparsın diye düşünmüştüm."

"Şirket içerisinde yapılması daha sağlıklı olur çünkü ortak olacağı yeri görmesi, tanıması lazım. Hem bir bakarsın çok agresif birine denk gelirsek kavga falan çıkabilir kendimi tehlikeye atamam." Dedim ve sinan da başıyla onayladı.

Alparslana dönüp "alaparslan mankenler ne zaman gelicek?" Elini ağzını silip bana döndü "10'da olaması lazım" bundaki rahatlık nerden geliyor anlamıyorum ya

"Olması lazım?" Dedim kaşlarımı havaya kaldırarak.

"Hıhım"

"Alparslan"

"Efendim patron?"

"Sen benim menajerim değil misin?"

"O nasıl soru dilaycım tabikide menajerinim"

"O zaman neden karşımda oturmuş rahat rahat geviş getiriyorsun! Git işini yap!"

"Ama açım ben"

"Açsan açsın banane. Senin şuan oturmuş dosyalarla ilgilenmen lazım ya da gidip mankenleri havaalanında beklemen lazım." Sesli bir nefes verip "Saat 10'a geliyor mankenler ortada yok! 10.30'da çekimim ve 11'de toplantım var. Ben şirketten çıkınca sorumluluğu kime bırakıyorum?"

"Aslı ve bana bırakıyorsun" dedi ve yutkundu kork bizden ahahaha.

"Yanlış kişiye bırakıyormuşum. Sen bu rahatlıkla nasıl yol geçen hanına çeviriyorsun bu şirketi kim bilir."

"Dila-" sözünü kesip "sözünü yut, özür istemiyorum. Birdaha seni bu şekilde görürsem emin ol ki affetmem bilesin. O mankenlere zarar gelirse senden bilirim, şimdi kalk ve havaalanına git. Geldiklerinde sağlık raporu iste. Ufacık bir hata bile istemiyorum!" yerimden kalktım "Sinan benimle gel" dedim. Odadan beraber çıktığımızda merdivenlere doğru ilerledim.

Geçmişin Tozlu Sayfaları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin