(FİNAL) "Her son bir başlangıçtır."

236 17 3
                                    

Aydınlık ve cıvıl cıvıl olan Nisan havası yerini karanlık bulutlara bırakmak üzereydi. Tatlı bir meltem küçük çocuğun yüzünü yalayıp geçmiş, içinin ürpermesine sebep olarak onu huzursuz etmişti. Çocuk önce yanında bulunan annesine baktı sonra da oyununa devam etti.

Annesinin simsiyah saçlarının aksine çocuğun saçları sarının çok açık bir tonuydu. Annesi oğlunu büyük bir şefkatle süzmüştü, babasına ne kadar da çok benziyordu...

Yine de kimse bilemezdi bu mutlu aile tablosunun yüzyıllar öncesinden gelen bir kan lanetiyle sona ereceğini.

Malfoy Makinesi'nin üzerinde büyük bir gök gürültüsü yankılandı, bunun üzerine genç anne çocuğunun elinden tutup onu büyük malikanenin içine götürdü. O sırada ikisi de ağaçların arasındaki bir gölgenin onları izlediğini fark etmemişti.

Birkaç dakika geçmemişti ki Malikanenin devasa bahçesinin önüne bir büyücü cisimlenmiş, yavaşça malikaneye doğru yürümeye başlamıştı. Sarı saçları her zamanki gibi parlıyordu, onun için sıradan bir gündü. Duyduğu seslerle durdu ardındansa derin bir nefes aldı. Kim bilir, belki de üzerinden seneler geçse de yüzleşme anının çoktan geldiğini hissetmişti.

Adım sesleri yaklaştı, daha çok yaklaştı ve kesildi. Draco Malfoy karşısında duran kızın gözlerine odaklanmadan yüzüne baktı ilk önce. Kahverengi saçları soluk tenini süslüyor, omuzlarının hemen üzerinde bitiyordu. Boynundaki yara izleriyle istemsiz biçimde kaşlarını çattı Draco. Gözlerine bakmasaydı belki de kıza neredeyse acıyacaktı. Kahverengi gözlerdeki kini ve hırsı görünce duraksadı.

Riddle kaşlarını hafifçe kaldırdı ve elini boynundaki izlere götürdü.

"Şu halinle eserini izlemekten keyif alan bir sanatçıya benziyorsun. Ne o yoksa hoşuna mı gitti Malfoy?"

"Evimde ne işin var?" Draco'nun keskin sorusu karşısındakine yalnızca tebessüm ettirmişti.

"Bilmem, belki oğlunu ziyarete gelmişimdir."

Draco konuşacakken tekrardan sözünü kesti.

"Ah unutmuşum, bir de karın vardı. Neydi ismi, Astoria mi Anastasia mı?" Riddle'ın sesindeki kırgınlığa kimse anlam veremezdi, Malfoy'dan başka kimse.

Draco Malfoy kafasını biraz daha yukarı kaldırdı, bu bir tehditten başka bir şey değildi. Sinirlenmişti, yıllar sonra onca uğraşla kurduğu ailesini böyle tehlikeli bir cadının ağzından duymak onu gerçekten sinirlendirmişti.

"Eğer ona ya da Scorpius'a dokunmaya kalkarsan gerçekten kötü şeyler olur Linda..." Kız, Linda ismini duyunca garip hissetti, oysa o ismi anıları gibi arkasında bırakmıştı. Artık Linda değil Olivia vardı onun için.

"Ben senin yüzünden yeterince kötü şeyler yaşadım. Neden sen de yaşamayasın?"

(flaschback: Hogwarts Savaşı)

Linda umutsuz bir şekilde o ihtişamlı ve insana heyecan veren yapısıyla akıllara kazınan Hogwarts'a bakıyordu. Yıkık dökük bir harabeden farkı kalmamıştı şimdi. Keşke tek yıkık dökük olan Hogwarts olsaydı...

Linda içindeki uyuşuklukla kendisinden uzakta olan babasına bakıyordu, babasının karşısında ise kehanette bahsedilen çocuk yer alıyordu, Harry Potter. İnsanlar ondan seçilmiş kişi diye bahsediyorlardı, dediklerine göre Tom Riddle'ın ya da diğer bir deyişle Lord Voldemort'un ölümü Harry'nin elinden olacaktı.

Linda asasını sıkıca kavradı, ne olursa olsun babasının ölmesine izin veremezdi çünkü. Kabul ediyordu onun yüzünden kendisi de dahil birçok kişi acı çekmişti ama babası şimdi ölemezdi. Henüz annesini yeni kaybetmişken içinde bir boşluğun daha açılmasına izin veremezdi.

ᏰİᏒ ᏒİᎠᎠᏝᎬ ᎻİᏦᎯᎽᎬᏕİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin