Masaya yasladığı kafasına kollarını dolamış, saçlarını çekiştirirken başında dikileni yok saymaya çalışıyordu Taehyung. Damağının içi dişlemekten yara olmuştu ve yarım saattir aynı pozisyonda duruyordu. Kendiyle verdiği iç savaştı onu büyük ölçüde rahatsız eden.
Sonunda dayanamayıp ellerini tuttu Yoongi. Daha fazla saçlarını koparmasını izlemek istemiyordu. "Lütfen yapma böyle Taehyung, kendine zarar veriyorsun." dedi yalvaran gözlerle bakarken. Ellerini sertçe çekip kafasını kaldırdı Taehyung. Tüm kırgınlığı, kızgınlığı okunuyordu gözlerinden. Bir de sadece Yoongi'nin görebileceği, yıllarca biriken özlemi gizliydi küçük siyah göz bebeklerinde. Kabullenmek istemese de yıllarca sadece onu düşünmüştü ve şimdi bir anda karşısına çıkması patlama noktası olmuştu. Bir noktada kendisinin şizofren olma ihtimalini bile düşünmüştü Taehyung. Ama Yoongi gerçekti işte. Tam yanındaydı, yanağındaydı soğuk eli.
Az önceki sert tavrının aksine yanağının üzerindeki eli itemedi. Yoongi'nin soğuk eli hâlâ içini ısıtıyordu çünkü. Dolan gözlerini görmemesi için sıkıca kapatıp dudaklarını birbirine bastırdı. "Bana zarar gelmesi bu kadar umrundaysa neredeydin Yoongi?" sonlara doğru kısılan sesi ile gözlerinden bir damla yaş düştüğünü fark bile edememişti o anlık. Yanağının üzerindeki eli nazikçe tutup aşağı indirdi. "Anlat bana ve söylediğin her ne olursa inanayım lütfen."
Yoongi yıllar önce yanından ayrılmak zorunda kaldığı çocuğu görmüştü gözlerinde. Onun da gözleri dolmuştu ama her şey istediği gibi gitmiyordu işte. Artık göz yaşlarına hakim olamayan küçüğünü kendine çekip kafasını göğsüne bastırdı. Eskisi gibi değildi artık, ondan uzundu Taehyung. Oturduğu için sarılabiliyordu böyle. "Her şeyi ben kontrol edemiyorum Tae şimdilik sadece bu kadarını bilebilirsin." dedi. Elbette istiyordu her şeyi ona anlatıp bir an önce kurtulmak. Ama söylediği gibi elinde değildi işte, bir zamanı vardı.
Taehyung kafasını kaldırıp gri gözlere baktı, kızamıyordu bile. Özlemi tüm duygularına ağır basıyordu. Ne de olsa yıllardır beklediği çocuk -artık yetişkin- tam karşısında duruyordu. Merak ettiği çok şey vardı onun hakkında, sormak istediği çok şey vardı. "Nesin sen? Bunu da mı söyleyemezsin?" Dedi ayağa kalkarken. En azından bunu bilmek istiyordu.
Derin bir nefes verdi Yoongi. Kararsız olsa da bu kadarını bilmesinin sorun olmayacağını düşündü. Açık pencereden gündüz olduğu halde oldukça net görünen ayı işaret etti parmağıyla. "Onun oğluyum." Taehyung şaşkınlıkla baktı işaret ettiği yere. "Ay?" Kıkırdadı Yoongi "Sizler ona böyle diyorsunuz." İnanması güç olsa da bunca şeye rağmen Taehyung, tamamen inanıyordu söylediklerine. Yine de oldukça fantastik geliyordu içinde bulunduğu durum. İnsan beyninin kolayca kavrayabileceği gibi değildi.
"Anlamıyorum o zaman ne-" sözünü kesen dudaklarının üzerindeki eldi. Kollarını beline dolayıp gözlerini yumdu Yoongi. "Bana cevabını veremeyeceğim sorular sorma lütfen. Hepsini öğreneceksin, şimdi söyleyemiyor olmak canımı yakıyor." Derince, sarıldığı bedenin kokusunu içine çekti. "Taehyung." Duraksadı ve devam etti "Seni çok özledim." Sesi titremişti konuşurken, bu Taehyung'un tüm kırgınlığını bir kenara atıp ona sıkıca sarılmasına neden oldu. Eğilip kafasını Yoongi'nin omzuna gömdü. "Sana inanıyorum Yoon." Dedi ve kafasını kaldırıp yüzünü karşısında duran yüze yaklaştırdı. "Beni öylesine bırakmazsın sen." Özlemle baktı kedi gibi görünmesini sağlayan gözlerine. "Ben de özledim seni, çok fazla."
Yoongi'nin ne olduğu fark etmezdi onun için. Seviyordu onu, sevginin de ötesinde kalbine asla başkasını almamasını sağlayan aşkı vardı. Kabul edebiliyordu kolayca. Kalbinin delice atmasına neden olan tek bir şey vardı ve bunu görebiliyordu. Sanki doğduğundan beri onun için yaşıyormuş gibi bir his vardı içinde. Yoongi'yi yıllarca görmemek azaltmamıştı sevgisini. Tam tersi daha da çok sevmişti onu her düşündüğünde. Ayrı kaldıkları her saniyeyi vakit kaybı olarak görüyordu ve ona olan kırgınlığı yüzünden daha fazla uzak kalmaları manasızdı. Biliyordu, oldukça geçerli bir sebebi vardı. Belli ki ona henüz söyleyemeyeceği bir şeydi. Sorun etmedi Taehyung, bunca yıl beklemişti onu. Her şeyi anlatacağı günü de bekleyebilirdi.
Özlemle dudaklarını değdirdi beyazın dudağına. Hafif bir öpücükten sonra geri çekilmişti. Gülümserken kulağına fısıldadı "Benim güzel Ay'ım. Böyle bir Dünya'ya ait olamayacak kadar güzeldin zaten."
.
.
.