5. Bölüm

199 24 7
                                    

Allah'ım bugün cumartesi ben neden sabahın sekizinde uyanıyorum ya?!

Çünkü saygıdeğer Ercüment Bey Hoca antrenman için en geç sekiz buçukta okulda olun dedi.

Sekiz buçuk dedi, şu an saat sekiz, okula on beş dakikada gidiliyor, kahvaltıma en az on dakika verirsem, beş dakika içinde bu odadan çıkmam lazım.

Kalk lan salak daha yatakta dönüyor ya.

Kendi içimde kendimi paylayıp yataktan çıktım.

"ANNE! Neden uyandırmıyosun ki?"

Of Deniz annen cumartesi sekizde niye kalsın ki ya? Şimdi Hayriye gelecek, bağırdın o kadar.

Tımarhaneye gitmeme bir adım kala kıyafetlerime bakınıp üzerime bir şeyler geçirdim. Hazırlandıktan sonra annemin uyanmamasına şükrederek kendime dört, Semih'e bir tost yaptım. Semih'te masa tenisi takımındaydı. Semih'te gelince tostları yiye yiye okula gittik. Herkes kendi alanına gitti. Öğle arası bir kafeye gittik.

"Oğlum anamdan emdiğim süt bitti!"

"Burnundan gelmesi gerekmiyor muydu Burak?"

"Harun sence gelecek süt kaldı mı? Bitti oğlum bitti."

"Alın benden de o kadar. Hayır benim anlamadığım bu adam nasıl hepimize yetişiyor."

"Yağmur, uzaylı olduğu söyleniyordu bir ara biliyor musun? Hatta altı gözlü olduğunu falan söylüyorlardı."

"Ya Deniz biliyorsun korktuğumu yapmasana şöyle şeyler!"

"Tamam ya tamam şaka yaptım. Biraderlerim bizi okula kadar sırtınızda taşıyın. Pilis."

"Oldu canım başka isteğin. İkizimi bile taşıyamam şu an. Ayrıca şu ingilizce ile alıp veremediğin ne?"

"Bilmiyormuş gibi konuşma Serkancık. Ayrıca ingilizce değil! İngiliççe. Söyle bakayım."

"Abi yapma ya! " diyerwk gülmeye başladı Burak. Gülüyordu çünkü sesimi olabildiğince inceltmiştim. Şu an hepimiz gülüyorduk. İngilizce'den kendimi bildim bileli nefret ederim. Hayatım boyunca en nefret ettiğim ders oydu. Bir de coğrafya.

"Lan yemekler nerde kaldı yaa!"

"Aç bir ayısın abla."

"Bana bak Semih getirdiğime pişman etme! Ayrıca şurada gördüğün şahsiyetteki kişilikler az sonra önünde yemek bırakmaz. Yani bu durum sadece bana özel değil."

"Üzgünüm Semih ama ablan sonuna kadar haklı. Ölüyorum açlıktan."

"Gamze abla yoksa sen de mi sabah dört tane tost yedin?"

"Ayıp be Deniz'im ya beş demiştik."

"Serkan vallahi beş yapacaktım da vakit ona yetti ne yapayım."

"Bir daha olmasın." İnanmayabilirsiniz ama gerçekten konuşuyoruz ne kadar yiyelim diye. Bu ekibin en çok yiyeni Serkan ve ben. Pişman mıyız? ASLA!

"Ee şu Eşit Ağ- Hacı biz bunlarsız iş yapamayacak mıyız? Lan yamadılar kendilerini bize!" Burak sinirlendi çünkü Eşit Ağırlığın sözde sözcüleri buraya geliyordu.

"Ne demişler iti an çomağı hazırla."

"Helal sana Deniz aynısını söyleyecektim şimdi." Masamızın önünde durdular. Mert yanıma oturdu.

"Bence o iyi insan lafının üstüne gelirmiş olacaktı." deyip göz kırptı.

"İyi insan? Kim geldi oğlum bunlar dışında ben görmedim?" Başımı sağa sola çevirip birini arıyormuş gibi yaptım.

Benim HayatımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin