heat waves.
bazen tek düşündüğüm sensin, haziranın ortasında gecenin geç saatlerinde.
Üzgün olduğumda, bunun, bütün günümü etkilemesine izin veriyordum.
Yoongi, tek bir kelime söylemeden yanımdan ayrıldığında bunun okulda geçireceğim saatlerin benim için bir cehennem olacağı anlamına geldiğinin farkındaydım. Gri saçları görüş açımdan çıktığında ve sırtımı yasladığı çimlerin görüntüsü artık beni rahatsız etmeye başladığında, üzüntümü geçirecek tek şeyin onunla düzgünce konuşmak olduğunu bilsem dahi konuşmayı başlatacak kadar cesur değildim, belki de yalnızca gelip benimle konuşanın o olmasını bekliyordum çünkü kırgındım. Kendi içimde kurduğum birtakım durumlar vardı ve tartıştığım konular, düşünceler bu durumlara bel bağlıyordu. Yoongi tarafından reddedildiğimi, tek bir hareketine bakarak kabullenmek tamamen saçmalık olsa dahi bu his içime bir kez sinmişti ve beni kolay kolay rahat bırakacak değildi.
Onun tarafından sevildiğim düşüncesine öyle çok alışmıştım ki, her dakika ve her saniye bu sevginin bir getirisini görmeye çalışarak bencillik ediyordum ve henüz bunu uzunca düşünecek vakti kendimde bulamamıştım.
Söyledikleriyle yaptıklarının farklı olmasından kaynaklanıyor olmalıydı, beni sevmediğini söylemiş olmasına rağmen, arkadaşlarının yanında sarıp sarmalayacak kadar farklı olmasından kaynaklanıyor olmalıydı. Kendimi, sevmediğine inandırmak istemiyordum, bu yüzden de çareyi doğum günü partisinde bana söyleyeceklerinin bir itiraf olduğuna körü körüne inanarak üzüntümü geçirmekte bulmuştum. Başka türlü bunu atlatacak değildim ve üstesinden gelmemin tek yolunun, yeniden bir düşünceye bel bağlamak olmasının acınasılığıyla yaşamaya çalışıyordum.
"Yemek yiyeceğimizi söylesem bile mutlu olmuyorsun, bu kadar mı üzdü seni?" Jeongguk endişeli bir şekilde mırıldandığında, çalan zilin eşliğinde çantasına masada kalan kitapları yerleştirmeye çalışıyordu. Öğretmen birkaç saniye öncesinde sınıftan ayrılmış, geriye kalan öğrencilerin yarısı da sınıftan çıkmıştı. Suratım öyle ifadesiz olmalıydı ki, en yakın arkadaşımın genel olarak takındığı alaycı tavrı bile şimdi ortada yoktu ve gerçekten endişeli gözüküyordu. Öğle arasından sonra geriye kalan derslerde ağzımı bıçak açmamış, bu kadar düşünmemin sağlıklı olmadığını bilsem de yalnızca somurtarak kalemimle oynamış ya da kazağımın kollarını çekiştirmiştim. Hastalığın getirdiği halsizlik hissiyle birleştirdiğinde beni, saatlerce uyumak isteyen bir kişiliğe dönüştürmüştü ve konuşmak, fazla yorucu gelmeye başlamıştı.
Başımı sallayarak onay verdiğimde iç çekmiş, kendi çantasını topladığında ise somurtarak çantamın fermuarını çekmemi izlemişti. Montunu üstüne geçirmiş, benimkini de kollarımdan geçirmem için bana verdiğinde dudak büzmüş ve giyinmemde yardımcı olmasına izin vermiştim. Öğrencilerin hepsi çıktığında ve geriye sadece, beni tedirgin bir şekilde inceleyen en yakın arkadaşım kaldığında ise sınıfın kapısı tıklatılmıştı. Tok ses içeride yankılandığında, gözlerim ağır bir şekilde kapıdaki bedeni bulmuş ve kesik bir nefesi içime çektiğimde yutkunmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adore :yoonmin:
Fanfiction❝ Jimin, Yoongi'den ikizi ile birlikte olabilmek için yardım ister. ❞