üçüncü bölüm
|arayışlar ve bulamayışlar|
🍃
Elimdeki kağıda transa girmiş bir şekilde bakıyordum. Kafamdaki deli sorular eşliğinde kağıt ellerimin arasında buruştu. Yumruğumu sıkarken parmak boğumlarımın beyazladığına emindim.
Kimdi bu? Beni kim görmüştü de böyle bir hitapla not yazabilmişti? Birde her kimse gelmiş, yazdığı notu odama bırakmıştı.
Ne cüretle?
Dişlerim birbirine geçerken damarlarım gerildi. Bulacaktım isimsiz'i. Bulduğum zaman ise bir kaşık suda boğacaktım!
Elimdeki kağıdı sinirle etrafa savurdum. Çiçeğim demeye cesaret eden o kişiyi en kısa zamanda bulmalıydım. Ya herkese benim aciz bir insan olduğumu söylerse?
"Bir gün herkes şahit olacak acizliğine!" diye fısıldadı iç sesim. "Kaçamayacaksın."
Kendimi kapı dışarı attım. Nefes almam gerekiyordu. Acilen nefes almam gerekiyordu! İç sesim peşimi bırakmayacaktı diğer türlü.
Koşa koşa bahçeye çıktığımda durmadım. Binanın arka tarafına doğru ilerlerken nefeslerim sıklaşmıştı. Beynim alarm veriyordu. Sakin olmalısın diye çığırıyordu. Gece ki gibi krize giremezdim.
Bu yerde asla bir daha krize giremezdim!
Ellerimle ağzıma kapatarak çığlık attım hırsla. Şuraya geldiğim günden beri başıma gelmeyen kalmamıştı. O üvey babam olacak adam bilerek göndermişti beni buraya. Çıldırayım diye.
Sırtımı binaya yaslayıp yere çökerken boş boş etrafı seyrettim.
"Biraz aşağı."
"Aşağı diyorum yukarıdan sokmaya çalışıyorsun!"
"Ya, seninle işe giren kendimi atacağım şimdi."
"ŞU İPİ AŞAĞI BAĞLASANA!!"
Tepemden gelen ses bağırırken kaşlarım çatıldı. Kafamı yukarı çevirdiğimde balkon ile karşılaştım. Tahminimce personel odasının balkonuydu. Fakat ses hiçte personelden geliyor gibi değildi.
"Tamam, şimdi beni kaldır. Üç deyince bırak aşağıya."
Daha yeni duyulan cırtlak ses fısıltıyla dönmüştü. Orada her ne oluyorsa bir kişiden fazla idi ama tek kişi konuşuyordu. Diğeri de söylenen şeyleri yapıyor olmalıydı.
Yukarıdan gelen hışırtılar merakımı cezbederken ayağa kalktım. Balkona göz ucuyla baksam sorun olmazdı. Hem kime ne?
Balkonun altından çıkmış kafamı kaldırırken havadan gelen karaltı ile kendimi yerde buldum. Popomun üstüne sertçe düşmüş olmak bir yana bacaklarımın üzerindeki ağırlık çekilmez bir şeydi.
Şoku üzerimden attığında kucağımda bir kız buldum. O bana gözleri kocaman olmuş bir şekilde bakarken iç güdüsel olarak üzerimden ittim onu. Ellerimi yere bastırırken sert düşmem yüzünden acıyan bacaklarımı hareket ettirdim.
Karşımda 17-18 yaşında olan bir kız duruyordu. Minyon tipli bir kızdı. Üzerinde beyaz bir elbise vardı. Saçları maviydi ve iki yanından bağlanmıştı. Yüzündeki badanadan bahsetmem yerinde olmazdı. Ben bile tarif edemiyordum.
Kız acele ile ayağa kalkarken telaşsızca yerden kalkmak için ayaklandım. Kız arkasını dönüp gitmeye hazır olurken boğazımı temizledim laf açmak için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEİS - Zihin Hapsi (devam ediyor)
Dla nastolatków"Söylesene kaç tane adın var senin?" diye sordum aklımı çelen yeşillerine bakarken. "Yüzlerce, belki de binlerce." diye cevapladı beni sakince. "Neden peki?" "Her insanın bir çok kişiliği vardır değil mi güzelim?" diye konuştu umursamaz bir sesle. O...